Paylaş
• ABD bu işten memnun mu?
- Memnun. Bunu da her düzeyde söylüyor. Niye? Henri Barkey ile konuşuyoruz. “Amerika’nın Türkiye’ye yaptığı yardımlara rağmen Türkler ABD’ye Kürt meselesinde hiçbir zaman güvenmedi. Irak Savaşı’nı bile Kürt devletinin kurulması için çıkardığımızı düşündüler. Bunun çözümü, ikili ilişkilerin de rahatlamasını sağlayacak” dedi. Bölge istikrarı için Amerika’nın güçlü bir Türkiye istemesini... PKK’nın uyuşturucudaki rolünü ekleyin… Her açıdan memnunlar.
• Ön ayak oldu mu?
- Barkey 1999’da Apo CIA tarafından Türkiye’ye teslim edildiğinde Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nda politika planlaması yapıyordu. “Siz mi planladınız o teslimatı” dedim. “O işi ben olunca öğrendim. Çok az kişi biliyordu” dedi. “Sadece istihbarat mı” dedim. “İstihbaratın da hepsi değil. Dışişleri Bakanı, Beyaz Saray’da birkaç kişi... Hepsi o” dedi. Resmi olarak bir şey açıklanmadığına göre biz de şimdilik kesin olarak bilemeyiz. Ama Yönetim’de pozisyon üstlenen isimlerden gidersek… Yine eski bir diplomatla konuşuyoruz. “Bugün Amerikan Yönetimi’nin en büyük sorunu, içeride Türkiye konusunda söz sahibi kimse yok” dedi. Şimdi Beyaz Saray Ortadoğu Masası’nın başına geçen Phil Gordon’ı söyledim. Burun kıvırdı. “Ben onun da ne özelliği olduğunu anlamadım” dedi. Bir ekip var Washington’da. Barkey de dahil. Yönetimi Türkiye konusunda çok acemi buluyorlar. Ama ortada görünen figürler dışında işin bir de kimsenin asla vakıf olamadığı bir istihbarat kısmı var ki… 1999’daki operasyon en canlı sonuçlarıyla orada duruyorken, işin o kısmını hep es geçiyorlar…
• Peki açıkça dahil olmak istiyor mu?
- İstemez mi! Kaç kere bunun mesajı Türkiye’ye gitti. “Biz de yardım edelim” dediler. Niye? Çünkü birincisi… Başarı şansının yüksek olduğuna inanıyorlar. Obama’yı aldığı Barış Nobeli’ni hak etsin diye de o fotoğrafa sokmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Netanyahu ve Erdoğan arasındaki telefon konuşmasını bile nasıl pazarladıklarını gördünüz mü? “Biz başardık” mesajlarını... İçinde Obama’nın da olduğu böyle bir barış, Amerika’ın dünyadaki imajına çok güçlü katkı sağlar. İkincisi de elbette olayların içinde yer almak istiyorlar. Ne olup ne bittiğini bilmek için. Eğer dahil olurlarsa da işin birkaç boyutu var. 1993’te Özal ve Talabani’nin denediği ateşkeste Amerika’nın rolü eğer barış sağlanırsa örgütün üst yönetimine sığınma verecek ülke bulmak olacaktı. Burada da aynısı olabilir. Onun ötesinde akil adam önerisinden kurulacak hakikat komisyonlarına adli tıp desteğine birçok yol var. Ancak Barkey’nin iddiası daha çarpıcı. “İş silahsızlanma aşamasına gelince, artık 3-4 yıl mı sürer bilmem, PKK’lılar silahlarını ne Türkiye’ye ne peşmergeye verecek. Sembolik olarak Amerikalılara vermeye çalışacak” dedi. “Neden” dedim. “Savaştığın kimseye değil, silahını dünyanın süper gücüne veriyorsun. İzzetinefis meselesi” dedi. “Niye AB değil de ABD” dedim. “Çünkü AB kükrese bile ciddiye alınmıyor. Ayrıca unutmamak lazım. PKK şimdiye kadar hiçbir Amerikalı’ya zarar vermedi. Hep Amerika’ya bir mesaj vermeye çalıştı” dedi.
• Amerika’nın resmen dahli süreci nasıl etkiler?
- Şartları olur. Örneğin 1999’da Apo’yu asılmaması şartıyla vermişlerdi. “Ne oldu 1999’da. Niye çözüme yönelik adımlar tıkandı” dedim Barkey’ye. “Sonra bizde seçim oldu. Cumhuriyetçiler geldi. 11 Eylül oldu. Irak Savaşı oldu. Amerika o dönem çözümü teşvik edecek politikasını takip ettiremedi. Ama Al Gore seçilseydi de Türkiye 2007’ye kadar buna hazır değildi” dedi. “Cumhurbaşkanlığı seçimi mi” dedim. “Askerlerin yenilgisi” dedi. “Hükümetin Kuzey Irak’a açılım yapmak istediğini ama onu askerlerin önlediğini biliyoruz. Abdullah Gül Dışişleri Bakanı’ydı. Neçirvan Barzani ile görüşecekti, İstanbul’da. Yaşar Büyükanıt o zaman Genelkurmay Başkanı olarak Washington’a gelmişti, gazetecilere bağırdı, ‘Eli kanlı insanlarla görüşmeyiz’ dedi, geziyi durdurdu. Artık bu faktör kalmadı” dedi. Başa dönersek. Amerika İmralı’nın neresinde?.. Dediğim gibi devlet arşivlerinin açıklanma zamanı gelinceye kadar kimse bilemez. Ama süreyi 2007’den mi 2013’ten mi başlatmak lazım, onun kararını siz verin.
Paylaş