Paylaş
İkinci kez deniyor CHP.
İki ay önce Genel Başkan Yardımcıları Faruk Loğoğlu ve Umut Oran gelmişti Washington’a.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan seçildikten üç yıl sonra ilk Amerika ziyaretinin ayrıntılarını oluşturmaya.
Hem de Başkan Yardımcısı Joe Biden seviyesinde bir karşılama beklentisiyle…
Ama türlü terslikler sonrası olmamıştı.
Hatta olmadığı gibi de çarşı epey karıştı.
Loğoğlu’nun Akşam Gazetesi’ne yaptığı iddia edilen “Bizim istediğimiz düzeyde temas planlamasını yapamadık. Gezi gündemimizden düşmüş durumdadır” açıklaması…
Sonra Mustafa Sarıgül’ün son anda vazgeçtiği Washington seyahati…
Kılıçdaroğlu’nun Amerikan Büyükelçisi Ricciardone ile baş başa yaptığı görüşme derken…
CHP Genel Başkanı’nın Washington seferi bir kez daha gündeme alındı.
Ve ikinci dediğim…
CHP Eylül’deki heyetten sonra ABD başkentine Kılıçdaroğlu için ikinci bir hazırlık heyeti yolladı.
Bu sefer Loğoğlu ve Oran yok…
Onların yerine Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak’ı görevli tayin ederek.
*
CHP’nin kentte açtığı, Connecticut Caddesi üzerindeki en güzel binalardan, K Street’in köşesinde kiralık ofis şirketi Regus’a ait yeni yerlerinde toplandık.
Ve partinin Amerika Temsilcisi Yurter Özcan ile gelen Toprak’ı dinlemeye başladık.
İçerik bana kalırsa yine son derece tatmin ediciydi.
AKP’nin dış politikada yaşadığı başarısızlıklardan sonra aksi olması zaten epey bir uğraş gerektirir.
Toprak, tıpkı Loğoğlu ve Oran’ın Eylül’de yaptıkları sunumda olduğu gibi…
Suriye’den Mısır‘a, Irak’a CHP’nin dış politika perspektifini özetledi.
Ve başlıklar halinde şu mesajları verdi:
*
-CHP’nin amacı Ortadoğu barışına katkı sunmaktır.
- Türkiye bir Ortadoğu ülkesi değildir. Ortadoğu ile yakın ilişkisi olan bir ülkedir. Türkiye’nin yüzü Batı’ya dönüktür.
-AKP’nin yürüttüğü dış politika nedeniyle Türkiye tarihinin en büyük ekonomik kayıplarını yaşıyor.
- Biz CHP olarak Ortadoğu ülkeleriyle iyi ilişkiler içindeyiz.
- Suriye’de Yönetim demokratik değil ama bunu değiştirmek Suriye halkının görevi. Dışarıdan müdahalenin terör örgütlerine zemin hazırlamasından endişeliyiz.
-ABD ve Rusya’nın Suriye konusunda bizim 1.5 yıl önce önerdiğimiz noktaya gelmelerinden memnunuz.
- Türkiye’nin şu andaki dış politikası, Türkiye’nin milli politikası değil, hükümetin politikasıdır. Çünkü 90 yıldır bizim dış politikamızda yurtta sulh cihanda sulh vardır.
- Ben ABD’nin şu anda Suriye politikasını doğru buluyor ve destekliyorum. Bizim de üzerimize bir şey düşerse yaparız
-Türk Hükümeti’nin politikaları nedeniyle Türk-Amerikan ilişkilerinde zedelenme var. Ama iniş-çıkışlar her zaman olur.
*
Yeni bir şey var mı? Loğoğlu-Oran brifingine göre ton farkı, nüans…
Yeni bir çerçeve yok.
İki ay önce de son derece sağlam bulduğum CHP’nin dış politika ilkeleri aynı çizgide ilerliyor.
Son derece net söylenmiş “ABD’nin Suriye politikasını destekliyorum” cümlesinden başka da bir nüans görmedim.
Gerçi Topark o cümleyi neden “Biz” yerine “Ben” diyerek kurdu…
“Sorun olursa ben üstüme alırım” tedbiri mi anlamadım ama…
Dediğim gibi AKP’nin başarısızlıklarından sonra dış politika CHP için bir süre daha bir maden olmaya devam edecek gibi duruyor.
*
Hikâyenin CHP’nin ikinci Washington denemesinden daha ilginç olan ayrıntısına gelirsek de…
Toprak Kılıçdaroğlu’nun gezisinin detaylarını vermedi.
Ama benim öğrendiğim, bu seyahat nedeniyle kentin en prestijli düşünce kuruluşlarından Brookings Enstitüsü de şimdi diken üstündeymiş.
Neden mi?
Çünkü Mayıs ayındaki Washington ziyaretinde Başbakan’ın Brookings’e gelip burada bir konuşma yapmasından sonra Kılıçdaroğlu da Brookings’de bir program istiyor.
Nitekim Kemal Derviş’in yönetiminde olduğu enstitü de bu konuda son derece istekli.
Ama AKP’yle olan ilişkilerin gerilmemesi için, gelen taleplerin ardından AKP’yle de bir denge kurulmaya çalışılıyor.
Önce Kasım sonu ABD’de olacak Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın ismi geçmişti.
Kılıçdaroğlu konuşacaksa, Washington’a gelecek Arınç da konuşur böylece iki taraf da memnun olur, diye düşünüldü.
Şimdi Ahmet Davutoğlu’nun ismi geçmeye başladı.
Çünkü Davutoğlu da ay sonunda Washington’a gelmeyi planlıyor.
Ve Brookings bu sırada Davutoğlu’na da bir kürsü verirse sorun hallolur, deniliyor.
*
Washington’da birçok düşünce kuruluşu var.
Brookings’in Dupont Circle’ın altındaki binasından çıktığınızda hemen yan tarafında Carnegie Endowment duruyor mesela.
En az Brookings kadar prestijlidir.
Ya da biraz daha arka tarafta German Marshall Fund var.
O da olmazsa, Downtown’a doğru “Obama’nın düşünce kuruluşu” diye geçen Center for American Progress var.
Ama hayır Brookings!..
Ankara’daki köşe kapmaca bitti, sıra Washington’a geldi…
Ne acayip işler değil mi!
www.twitter.com./tolgatanis
Paylaş