Paylaş
Geçen sene Hatay’ı dolaşmıştım. Bu yazki gelişimde de Akçakale-Ceylanpınar sınır boyuna gittim. Batıdan doğuya 120 kilometrelik bir çizgi düşünün. Sonra yukarıda Viranşehir’e çıktım.
Bölgede üniformalı muhalif kalmamış. Halbuki bir yıl önce Yayladağı’nda Reyhanlı’da herkes elini kolunu sallayarak dolaşıyordu. Şimdi kimin kim olduğu belli değil.
Çatışmalar halen sürüyor. Bütün gazeteciler gibi Ceylanpınar’daki öğretmenevinde kaldım ben de ve gece boyunca silah sesleri duyuldu. İşin seken kurşunlar dışında tehlikeli başka bir boyutu da şu: Sınırın öbür tarafında Türkiye’de yaşayanların akrabaları birbirleriyle savaşıyor. Ve cepheleri belirleyen demografik dağılım, Türkiye tarafıyla bire bir örtüşüyor.
Örneğin Akçakale neredeyse yüzde 100 Arap. 110 km doğusundaki Ceylanpınar’daysa Kürtler çoğunlukta. Ceylanpınarlılar çoğunlukla, PKK’ya yakın PYD destekçilerinin liderlik ettiği Kürtlerin kazanmasını istiyor. Akçakaleliler ise ezici bir biçimde El Nusra, ISID ya da ‘Özgür Suriye Ordusu’ denilen Esad muhalifi Arapların. Ve Ceylanpınar Temmuz ortasından beri Kürtlerde. Akçakale’ye kadar Arapların yoğun olduğu kuşak ise Araplarda.
Görmedim. El Nusra’ya yardım ulaştıran bir Türk yetkiliye gözümle rastlamadım. Ama Akçakale’ye gidin. İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün yanındaki çay bahçesine oturup halkla konuşmaya başlayın. Size El Nusra’nın Akçakale’de nasıl ihtimam gördüğünü anlatıyorlar. Hatta Pazartesi günü ilçedeki bütün erkânın yemek yediği parktaki Lezzet Ocakbaşı’nda bir El Nusra komutanının MİT’çi C., polis A. ve başka bir polis Ö. ile oturup uzun uzun yemek yediğini iki kişi doğruladı. Yetkililerse iddialar için “garip söylentiler” dedi. Hatta aynı lokantada izin isteyip masasına oturduğum bir yetkili, konuyu sorduğumda o kişinin El Nusra’cı olduğunu halkın bilmesinin mümkün olmadığını, beni kendisiyle görenlerin de ertesi gün “El Nusra Türk devletinin adamlarıyla yemek yedi” söylentisi çıkarabileceğini söyledi. Yüzümde iki haftalık sakal olduğu için El Nusra’cılara benzetilebileceğimi söyledi. Anladım, dedim.
Hükümet kabul etmese de Türkiye’nin El Nusra’ya destek olduğu bölge halkı arasında o kadar yaygın kabul görmüş ki... Kahvede konuştuğum bir yöre tüccarı da önce gazeteci olduğuma inanmayıp hükümete çalıştığımı düşündü ve başladı El Nusra’yı övmeye. “Biz devletimizin yanındayız. İnşallah El Nusra’nın askerleri PKK’yı tepeleyecek” vesaire… Ben birkaç soruyla söylediklerini sorgulamaya başladığımda da güvendi. Bu sefer El Nusra’nın ne kadar tehlikeli olduğunu, gümrük memurundan polisine devletin El Nusra’ya nasıl destek olduğunu anlatmaya başladı. 30 yıllık savaşın bölgeye bıraktığı, tamiri en zor toplumsal hasarlardan biri bu aynı zamanda. Herkesin hayatta kalmak için bir savunma mekanizması haline getirdiği ve yeni kuşaklara da aynen aktardığı yalan söyleme alışkanlığı.
Sorun, destek olup olmamak kadar, Türkiye’nin sınırın öteki tarafındaki savaşta açıkça taraf tutması ama bunu inkâr etmesi. Halbuki Akçakale mınır kapısındaki polis bile size Suriye tarafını kontrol eden El Nusracıların nasıl iyi insanlar olduklarını anlatıyor. Akçakale Hastanesi’ndeki hemşireler size çatışmada yaralanan muhalif askerlerin nasıl tedavi gördüklerini, yoğun çatışmalarda sınırdan nasıl kamyonetlerle taşındıklarını söylüyor. Ancak PYD’ye gelince Türkiye aynı şeyi Ceylanpınar’da yapmıyor. Akçakale muhaliflerde diye sınırı sonuna kadar açıyor. Ceylanpınar PYD’de diye geçişlere izin vermiyor. Sonra da Davutoğlu çıkıp insanların gözünün içine baka baka “Biz El Nusra’ya destek olmuyoruz” diyor.
Ceylanpınar Belediye BaşkanI İsmail Arslan ile konuşuyoruz. Temmuz’da bizzat kendisi aracı olduğu halde PYD’nin beş yaralısının hastaneye gitmek için giriş izni istediğini ama alınmadıklarını söyledi. “Peki ne yapmalı?” dedim. “Türkiye daha uzun süreceği belli olan bu savaşta nasıl bir yol izlemeli?” “Taraf tutmasın yeter” dedi Arslan. “Terörizm konusunda nasıl hassassa El Nusra’nın da terörist örgüt olduğunu kabul etsin. İnsani yardımlar için Ceylanpınar’dan geçişlere izin versin ya da Akçakale’yi de kapatsın. Ayrıca gerçekten barış istiyorsa, El Nusra’ya PYD ile yaptığı sözleşmeye bağlı kalması için baskı yapsın.”
Haftaya: Suriyelilerin kampına doğrudan temin yöntemiyle her ay milyonlarca liralık erzak ve hizmet satın alan kaymakamlar ve herkesi birbirine düşüren yolsuzluk iddiaları.
Paylaş