Paylaş
AMERİKAN Yönetimi’nin son dönem Türkiye’de yaşanan hukukun üstünlüğü ve ifade özgürlüğü alanlarındaki sorunlara nasıl yaklaştığını gösteren kusursuz bir örnek aktaracağım.
En son yaşanan Soma olayı üzerinden.
“İnsan hakları konularındaki evrensel ilkelere bağlılığımı vurgulamalıyım. Ama bunu yaparken yakın müttefiğimin liderini de sinirlendirmemeliyim. Bunu nasıl başarabilirim?”
İşte Washington’ın bu denklem için şimdilik bulduğu formül:
*
Dün Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın günlük brifinginde kürsüdeki kişi Sözcü Jen Psaki.
Brifingin sonları.
Ve konu Türkiye.
Soru geliyor.
Maden kazasının yaşandığı Soma dahil Türkiye’de protestolar olduğu ve polisin göstericilere güç kullandığı, buna yorumunun ne olduğu.
Aynen şöyle yanıt veriyor Psaki:
“Bu korkunç trajedinin sonrasındaki protesto haberlerini elbette takip ediyoruz. Bildiğiniz gibi, her demokrasinin temeli olarak barışçıl protesto hakkı dahil, ifade ve toplanma özgürlüğünü destekliyoruz. O yüzden izlemeye devam edeceğiz ama bunlar bizim görüşlerimiz.”
*
Müsaadenizle şimdi burada bir parantez açayım.
Hafta içi her gün brifing düzenleyen dünyadaki tek dışişleri bakanlığı olan Amerikan Dışişleri’nde sadece Türkiye değil, bütün ülkelerin durumu konuşulur.
O yüzden de sözcüler kürsüye her gün ellerinde kocaman bir klasörle çıkarlar.
Klasör, ülkelere göre tasnif edilmiştir.
Soru hangi ülkeyle ilgiliyse o kısmı açarlar.
Ve o ülkedeki Amerikan büyükelçiliğinin o gün sorulabilecek muhtemel sorular için hazırladığı taslak üzerinden şekillenmiş “talking point”leri (konuşma noktaları) okurlar.
Şimdi George Washington Üniversitesi’nde medya üzerine dersler veren eski sözcülerden PJ Crowley anlatmıştı.
Bu “talking point”ler aşama aşamadır.
Sözcü, kimi zaman bir soruyu en genel şekilde geçiştirmeye çalışır.
Hele sorunun peşinden giden tek bir gazeteciyse bunu kolayca başarır.
Ama salondaki diğer gazeteciler de hikâyeye dahil olurlarsa, sıkıştığında bir sonraki cümleyi de kullanmak zorunda kalır.
Öyle ki, bazı konularda üç aşamalı “talking point”ler bile hazırlanabilir.
“Önce bununla geçiştirmeye çalış. Olmazsa ikinci cümleyi de oku. Çok sıkışırsan da paragrafı olduğu gibi ver.”
*
Psaki de gelen soru üzerine işte aynen onu yapıyor.
Önce ilk cümleyi okuyor.
Ama bir soru daha geliyor.
Başbakan’ın birine tokat attığı iddia edilen videoyu görüp görmediği soruluyor.
Bunun üzerine de şunu söylüyor:
“Oradan çıkmış birçok video gördük. Elbette göstericilere karşı sebepsiz şiddetin açık kullanımını reddediyoruz ve Türkiye’deki hukukun üstünlüğü ilkesine göre hesap sorulabilirlik çağrısı yapıyoruz.”
*
Bitti derken.
Bu sefer başka bir soru daha geliyor.
Ve bu kez de, Başbakan’ın bir göstericiye “İsrail dölü” dediği iddiası gündeme getiriliyor.
Bu konudaki haberleri görüp görmediği sorulunca da…
“Haberleri gördük. Eğer kullanılan gerçek dil buysa, elbette biz bu dili kınıyoruz. Ama sanırım bu konuda bir karışıklık var” diyor.
Türk Hükümeti’nin olaylara cevabını genel olarak nasıl karşıladığı ve aşırı tepki olup olmadığı sorulduğunda ise Psaki, muhtemelen elindeki son talking point’i de kullanıyor:
“Bizi kesinlikle endişelendiren bazı olaylar vardı.”
*
İşte bundan sonrası, Amerikan Yönetimi’nin Türkiye konusunda kurduğu dengeyi özetleyen kısım.
Toplantının sonrasında sorulanlara, daha önce verdiği yanıtları tekrar ediyor Psaki.
Ve en önemlisi de, yaptığı genel değerlendirmenin dışında belli birini hedef alan hiçbir açıklama yapmamaya özen gösteriyor.
Örneğin “sebepsiz şiddet” eleştirisine Başbakan’ın bir göstericiye şiddet uyguladığı iddialarının da dahil olup olmadığı sorulunca…
“Sanırım biz çıkan birçok videodan bahsediyoruz” diyor.
Daha spesifik olması isteniyor.
“Daha spesifik konuşmak zorunda olduğumu düşünmüyorum” diyor.
Antisemit yorumları Ankara’ya sorup sormadığı konusunda da…
“Yakın temas halindeyiz. Bu konuda bir konuşmadan haberim yok” diyor.
*
Sonuç olarak...
Her gün olduğu gibi Amerikan Dışişleri Bakanlığı bir gün daha kürsüden toplanma özgürlüğüne destek olarak…
Polis şiddetini reddederek…
Hukukun üstünlüğünü bir kez daha hatırlatarak…
Evrensel değerlere vurgu yapıyor.
Ve bu hatırlatmalarla ilgili “spesifik olmak zorunda olmadığının” da altını çizip bir günü daha atlatıyor.
Kimseyi sinirlendirmeden.
Tertemiz!
Paylaş