Paylaş
Ancak şimdi iş bir adım daha ileri gidecek.
Ve bugün İncirlik’e 6 adet Amerikan F-16’sı gelecek.
Böylece IŞİD hedefleri hafta başından itibaren Türkiye’den kalkan Amerikan F-16’ları tarafından da vurulacak.
Bu işin haber kısmı.
Peki F-16’lar hangi koşullarda geliyor?
*
KONUŞTUĞUM Amerikalı üst düzey yönetim yetkilisi, uçakların IŞİD’e karşı yürütecekleri saldırılarda hiçbir kısıtlamanın olmadığını söyledi.
Bu şu demek: Amerikalılar İncirlik’ten kaldıracakları uçaklarla IŞİD’i nerede olursa olsun vurabilecekler.
İster ılımlı muhaliflerin savaştığı Halep civarında.
İster Kürt güçlerin olduğu Kobani ve Haseke’de. “O zaman İncirlik’ten kalkan Amerikan uçakları Türkiye’nin PKK bağlantısı nedeniyle terörist saydığı YPG’yle de koordinasyonlu saldırı düzenleyecek mi” diye sordum.
Tekrar etti: “Hiçbir kısıtlama yok.”
Peki nedir bu YPG’yle koordinasyon?
Örneğin IŞİD’e karşı başlatılan Öz Kararlılık Operasyonu merkezinden cuma günü bir açıklama geldi.
Ve Albay Wayne Marotto, “Koalisyon, Haseke çevresinde bu hafta YPG’yle koordinasyonlu 15 hava saldırısı düzenledi” dedi.
Ne demek bu?
Öyle ya, Ankara geçen hafta üstüne basa basa “YPG güçlerine hava desteği verilmesi hususu ABD ile varılan mutabakatımızın unsurlarından biri değildir” demişti.
Bu iş biraz Ankara’nın Kürecik’e yerleştirilen radarın İsrail’in güvenliğine hizmet etmeyeceğini iddia etmesine benziyor.
Amerikalı yetkili sistemi şöyle anlattı. Koalisyon, önce bir hedef havuzu oluşturuyor.
YPG dahil çeşitli kaynaklardan gelen bilgiler bu havuzda toplanıyor. Doğrulukları analiz ediliyor.
Sonra da o hedefi en etkin biçimde vurabilecek koalisyon unsuru belirlenip harekete geçiliyor.
YPG Amerikalıların koordinasyon yürüttüğü güçlerden biri olduğu için, havuza bilgi aktarmaya devam ediyor.
Böylece diğer koalisyon unsurları gibi havuzdan beslenen İncirlik’teki Amerikan uçakları da, ister istemez YPG’yle koordiasyon kurmuş oluyor.
Tıpkı İsrail’in güvenliğine katkı sağlayan Amerikan askeri güçlerinin, Kürecik’in de dahil olduğu bir istihbarat havuzunu kullanıyor olmasındaki gibi.
*
O zaman Türkiye’nin YPG’nin aslı PKK’yı vurması işi karmaşık hale getirmiyor mu?
Bu aslında Washington’un tercih ettiği bir durum değil.
Her fırsatta çözüm sürecine dönülmesi çağrısı yapmaları da bu yüzden.
Ancak burada da yine her işi lehine çevirmeye bakan meşhur Amerikan pragmatizmi devreye giriyor ki, o da şöyle.
“Kandil’deki hedefleri vuran Türk uçakları, koalisyon IŞİD’i vurmaya çalışırken hava sahasında sorun yaratmaz mı” dedim.
Konuştuğum Amerikalı yetkili, harita üzerinde farklı hava koridorları oluşturulup bunun çözülebileceğini (deconfliction) söyledi.
“Biz müttefikiz ve bu tür durumlarda nasıl hareket edeceğimizi biliyoruz. Tatbikatlarda denenmiş şeyler” dedi.
Ancak burada kritik nokta şu...
Perşembe günü Dışişleri Sözcüsü Mark Toner da söyledi ve Ankara’nın PKK’ya yönelik hava saldırılarının Suriye’deki YPG güçlerini kapsamaması gerektiğini belirtip “Bu kuvvetlere zarar verilmemeli ya da ateş açılmamalı.
Türk Hükümeti de açıkça kabul etti” dedi.
“O zaman PKK Kandil’de kalırsa Türkiye’nin hedefi olacak ama Suriye’ye geçerse saldırılardan korunacak mı” dedim görüştüğüm yetkiliye.
“PKK bu mesajı nasıl okumak isterse öyle okuyabilir” dedi.
Şunu yaptı Washington: Önce YPG üzerinden Türkiye’yi IŞİD’le savaşa katılmaya mecbur bıraktı.
Şimdi de Türkiye üzerinden PKK’yı Suriye’ye geçmeye zorluyor.
IŞİD’e karşı cepheyi güçlendirmek için.
Bunu teyit etmediler.
Ayrıca belki de Kuzey Irak Yönetimi’nin egemenliğini tehdit eden Kandil’deki fiili durumu da bu sayede sonlandırmanın iyi olabileceğini düşünüyorlar.
Paylaş