Geçtiğimiz haftalarda medyada bolca haberini, eleştirisini okuduk Söz Vermiş Şarkılar’ın.
Köşe yazarları kendi beğenilerine göre bir şeyler söylediler. Onu çok beğendim, bu pek olmamış, öbürü daha iyi olabilirdi... Eh, burası da bu işin ahkámının en güzel kesileceği köşe olduğuna göre, sıra artık Pop Virüs’te.
Bir albümü beğenmek ya da beğenmemek için türlü sebepleriniz olabilir. Ancak söz konusu iş, Murathan Mungan’ın şarkı sözlerinden yola çıkmış bir tribute ise, olaya birkaç açıdan birden bakma zorunluluğumuz var.
Öncelikle Türkiye’nin en önemli şairlerinden biri olan Mungan’ın sözlerini yazdığı şarkıların bir araya gelmesi; bu şarkıların eski, yeni birçok yorumcu tarafından söylenmesi başlı başına önemli ve meşakkatli bir iş. Türkiye’de insanların bu tip projeler için bir araya gelmesinin ne denli zor olduğu bilirsiniz. Demek Murathan Mungan olunca, akan sular durmuş. Sadece MFÖ ve Kibariye’yi çok istiyormuş Mungan, onlar olmamış.
Peki nedir bir tribute albümü değerlendirirken kullanmamız gereken kriterler?
Malumunuz bu şarkıların hepsi daha önce birileri tarafından söylenmiş şarkılar. Her şeyden önce böyle bir albümde bir şarkı yorumlanacaksa, işe herkesin kendi penceresinden bakması gerekir, tabii şarkının ruhunu ezmeden.
Bu konseptte şarkının ruhu nedir? Murathan Mungan sözleri...
Albümle ilgili fikir beyan edenlerin sıklıkla gözünden kaçan bir diğer nokta da, düzenlemelerin bu tarz projelerdeki önemi. O iyi olmuş, bu kötü olmuş diyorlar ama iş çoğunlukla vokalde ve düzenlemede bitiyor. Bir de tabii, işler farklı stüdyolarda kaydedildiğinden adam akıllı bir mastering gerekli. Mastering iyi olmayınca ne oluyor? Bir parçayı dinliyorsunuz cayır cayır, ötekinde davulları Energizer tavşanı çalıyor, gitarlar saz anfisine bağlı...
KEŞKE MASTERING VE KARTONET DAHA ÖZENLİ YAPILSAYDI
Tüm bunları göz önünde bulundurarak albümün eksi ve artılarına bakalım.
Murathan Mungan’ın konsept tasarımı çok doğru. Şarkıları paylaştırmış, düzenlemelerde serbest bırakmış.
Müslüm Gürses’in ‘Olmasa Mektubun’unu ve Gülden Karaböcek’in ‘Otel Odaları’nı Burhan Bayar’ın düzenlemesi de tam isabet örneğin. Gerçi Müslüm Baba’ya alıştık ama bu iki yorum, işin ruhuyla da birebir örtüşüyor.
Düzenlemeleriyle ön plana çıkan iki isimse Alper Erinç (Göksel/İstemeyerek İstemeyerek, Candan Erçetin/Çember, Ajda Pekkan/Hançer) ve Sunay Özgür (Teoman/Ağır Kapı).
Aylin Aslım’ın iyi yorumladığı ‘Kimdi Giden Kimdi Kalan’daki düzenlemesiyle Hayko Cepkin de dikkat çekiyor.
Kendi düzenlemelerini yapan Athena (Maskeli Balo) ve Mor ve Ötesi (Telli Telli); hem yorum hem düzenleme açısından benim beklentimin biraz altındalar.
Sezen Aksu’nun ‘Sevgili’si albümün en etkili şarkılarından biri olmuş. Yorumuyla da Sezen farkı...
Zerrin Özer (Dağınık Yatak) ve Candan Erçetin (Çember)’in yorumculukları malumunuz. Ancak kendi adıma Özer’in ve Erçetin’in vokallerinin şöyle bir sıkıntısı var. Her şarkıda sanki aynı duyguyu geçiriyorlar dinleyene. Zerrin Özer’in vokali bildiğiniz gibi. Erçetin ise minimum vibrato ile Çember’i de Fransız Chanson’u gibi algılanmaktan kurtarmış.
Zuhal Olcay (Sesler Yüzler Sokaklar) için seçilen parçayı çok doğru bulmadım. Başka bir parçada, farklı bir düzenlemeyle albümün yıldızlarından biri olabilirdi.
Ajda Pekkan ve Nükhet Duru ise vokalleriyle yetmişli yıllardaki vokal kayıtlarını andıran bir renk yakalamışlar, tadına doyulmuyor.
Cem Karaca (Göç Yolları)’nın, Hümeyra (Dönmek)’nın ve Ayten Alpman (İstersen Hiç Başlamasın)’ın yorumları çok başarılı.
Rashit (Fırtına)’in yorumu yeterince olgun değil. Aslında Rashit’in genel olarak bir miktar pişmeye ihtiyacı var.
Albümün geneline baktığımızda ise mastering’e gereken önemin verilmemiş olduğunu görüyoruz. Kayıt kaliteleri birbirini tutmuyor. Bir de ‘Koleksiyon albümü’ olmasına karşın albüm kartonetindeki işçilik hataları keşke olmasaydı dedirtiyor.
Hem emeği geçenlerin hem de Mungan’ın ellerine sağlık.