Geçtiğimiz haftalarda The Sound Of Taxim/Beyoğlu adlı toplama albümden söz etmiştim.
İstiklal Caddesi’nde geçirdiğimiz o güzel günleri hatırlatan, o müzikli yürüyüşlerin fon müziği olan şarkılar demiştim albümdeki şarkılar için.
Derken bir anlamda serinin devamı olan "The Ambiance Of Nişantaşı" albümünü gördüm D&R’da gezerken. Kulaklığı taktım ve dinlemeye koyuldum. Öyle ya adı "Nişantaşı Ambiyansı" olan bir albüm kötü bir sürpriz de yapabilirdi. O "compilation"ı yapanın müziğe ve Nişantaşı’na bakışına bağlı netice itibarıyla.
Albümün kapağını açınca gördüm ki halkla ilişkiler duayeni Betül Mardin Hanımefendi kısa bir yazı yazmış kitapçığa. İnanın Betül Hanım’ın yazısını görmek albümle ilgili tüm kaygılarımı silip süpürdü. Çünkü benim için Nişantaşı; Betül Mardin demek. Aslında Nişantaşı ile ilgili hayalim o demek daha doğru olacak. Betül Mardin görgüsü, bilgisi, hanımefendiliği, nezaketi gibi bir şey gelmeli Nişantaşı denince insanın aklına.
Lafı uzatmadan söyleyeyim, o albümün içinde Mardin’e yazı yazdırmayı akıl etmişlerse seçkileri de iyi olur dedim içimden ve kısa sürede anladım yanılmadığımı. Albüm için seçilen 15 parça da üstünde düşünülmüş deyim yerindeyse cuk oturmuş şarkılar. Genel ruh itibarıyla "chill out/lounge" tadı hakim olan albüm özellikle "Grey’s Anatomy", "Nip Tuck", "Sex And The City" gibi popüler dizilerin tema müziklerini içeriyor olmasıyla da dikkat çekiyor. Levi’s’ın sevilen reklam teması "Strange Love", manken Natasja Vermeer’in dudak uçuklatan chill out yorumuyla efsane Emmanuelle filminin ana teması, Edith Piaf’ın meşhur "La Vie En Rose"unun Sophie Milman yorumu, Beatles’ın unutulmaz "And I Love Her"ünün lounge yorumu; hepsi var "The Ambiance Of Nişantaşı"nda.
İşin aslı masraftan kaçmak için herkesin özel projeye, toplamaya yöneldiği şu içinde bulunduğumuz dönemde dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta var. Prodüktör şirketler toplamaları nispeten risksiz bulabilirler ancak maalesef adsl hızıyla herkesin evinde dilediği compilation’ı yaratma lüksüne sahip olduğunu da unutmamak lazım. Dolayısıyla tema geliştirmek ve bu temanın altını doldurmak şart. Yoksa eskiden olduğu gibi radyolarda çalan 10 şarkıyı bir araya getirip paraları sayma dönemi çoktan geçti. Yani adına Nişantaşı ambiyansı deyip Hande Yener’in deyimiyle en bakkalını yapan da olur, bu albümde olduğu gibi gerçekten ambiyans yaratanı da. Gerçekten iyi bir toplama.
Yakup tabanca gibi
Yakup yeni albümünü resmi web sitesi www.yakup-rock.com üzerinden ücretsiz olarak paylaşıma açtı. Mevzuyu araştırmışlar ve bunun dünyada bir ilk olduğunu iddia ediyorlar. Yaklaşım itibarıyla çok benzerleri olmakla birlikte bütüne baktığımızda yöntem olarak bir ilk gerçekten. Zardan Adam da son albümünü hem site üzerinden ücretsiz yayınlamıştı hem de CD formatında ücretsiz dağıtmıştı müzik marketler aracılığıyla. Sonra Demir Demirkan’ın ücreti karşılığı yeni albümünün şarkılarını web üzerinden satma girişimi var. Turkut Berkes’in www.karakutu.info sitesi üzerinden albüm yapma kaygısı olmaksızın yeni şarkılarını paylaşıma açması var. Bir sürü örnek verilebilir belki ama Yakup’un asıl altını çizmek istediği şey, tüm masraflarını üstlendikleri yeni albümlerini müzik şirketinin aracılığı olmaksızın tüketicisiyle buluşturma kararı ve bu karara neden olan duruş. Biliyorsunuz ki, Yakup gibi cesur adım atan müzisyenleri konserlerine giderek desteklemezseniz ortada duruş muruş kalmayacak. "Neden gidelim ki biz Yakup konserine" diye soracak olursanız çok net bir yanıt verebilirim size. Sizin de hemen şu an internet üzerinden dinleyebileceğiniz "Kaos" albümü tabanca gibi. "Bilmece"nin klibini izlemişsinizdir belki. Dream TV’de bir süredir en çok istek alan şarkı. Albümün gerisini dinlediğinizde konsere gitmekle ilgili motive olacağınıza ise gönülden inanıyorum.
Müziğini size ulaştırmak için kendi parasını riske eden, kliplerini kendi imkanlarıyla çeken, buna mukabil şarkılarını sizinle bedelsiz paylaşan; hepsinden önemlisi böylesine iyi bir albüm yapan Yakup’a destek verip konserlerini izleyin. Karşılığını alacağınıza eminim.