Geçtiğimiz 10 yıl içinde bizdeki müzik endüstrisinin önüne çıkan en büyük tehlike nedir diye sorsam... Korsan mı? Korsanla mücadelede gerekli kanun ve kararnamelerin yeterince hızlı oluşturulamaması mı?
Yoksa eser sahiplerinin haklarını koruyan meslek örgütlerinin zafiyet içine düşmesi mi? Kimi müzik televizyonlarının müzik listelerini ve müşterinin algısını kendi çıkarları doğrultusunda manipüle etmelerine ne demeli?
Tüm bu unsurlar ayrı ayrı neden olarak gösterilebilir ama sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın korkulu rüyası olan şeyin adı belli aslında: mp3 ve internet üzerinden müzik paylaşımı.
Korsan deyip işin içinden çıkmak yerine konuyu biraz daha derinine incelemek gerekiyor aslında.
NEDİR ŞU MP3
Mp3 , (mpeg1 layer3) bildiğiniz üzere sıkıştırılmış bir ses formatı. Sizin müzik marketlerden aldığınız bir müzik CD’sinde cda (cd audio) formatında maksimum 20 şarkı olabiliyor.
Mp3 formatında olduğunda, bir şarkının kapladığı ortalama alan 4 megabite kadar düşebiliyor. Özetlemek gerekirse, aynı CD’ye 20 şarkı kaydetmek yerine 175 şarkı kaydetmenize imkan veren bir ses formatı mp3. Az yer kaplıyor.
Az yer kaplıyor olmasının bir diğer avantajı da internet üzerinden kolaylıkla paylaşılabiliyor olması. Belki hatırlarsınız, bir dönem Napster konusu gündemi meşgul etmişti. İnternet ortamında bedava müzik indirilmesine olanak sağlayan Napster, ilk olduğu için günah keçisi oldu. Daha sonra baskılara ve açılan davalara dayanamayarak mp3 satışına geçti. Yani sattığı şarkıların teliflerini hak sahiplerine ödüyor artık.
İnternetteki müzik alışverişinin temeli, p2p (peer to peer; kullanıcıdan kullanıcıya) denilen bir sisteme dayanıyor. Napster’dan sonra yaygın olarak kullanılan Emule, Soulseek, Kazaa, Audiogalaxy gibi programların yaptığı şey tüm dünyadaki internet kullanıcılarının mp3 arşivlerini birbirlerine açmak olarak özetlenebilir. Bu programların kullanıcısı olduğunuzda hem kendi arşivinizi onlara açıyor, hem de onların arşivinden dilediğinizce yararlanabiliyorsunuz.
Peki Napster neden davaların hedefi oldu da diğerleri rahat rahat yapıyorlar işlerini? Dediğim gibi, Napster ilk olmanın deneyimsizliğiyle kritik bir hata yaptı ve kullanıcıların arşivini bir server (sunucu) üzerinde bir araya getirdi. Diğerlerinin yaptığı bir nevi aracılık. Ortada henüz suç unsuru yok. Arkadaşımın, arşivini bana açmasına kim karışabilir ki?
İşte, dünya müzik endüstrisi uzun yıllardır bu kördüğümü çözmeye ulaşıyor. Endüstride daha ileriye gitmiş ülkeler ‘madem yok edemiyoruz, o zaman rekabet edelim’ diye düşünmeye, yasal yollardan şarkı satmaya başladılar bile. Sunucu üzerinden yasal satış yapıldığında böyle tehlikeler yok.
VE iPOD
Bu duruma örnek teşkil edecek bir uygulama tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yok satan iPod tarafından yapılıyor. iPod çeşitli kapasite seçenekleri ile Apple firması tarafından geliştirilmiş bir mp3çalar.
iPod’la birlikte gelen iTunes aracılığıyla internet üzerinden güvenlik problemi olmaksızın müzik satın alabiliyor, cihazınıza indirebiliyorsunuz.
Türkiye’nin kendi endüstrisini korumak adına o aşamaya gelmesine kaç yıl var, orasını bilemiyorum. Bildiğim tek şey Türkiye’de yapımcısı, eser sahibi, yorumcusu, meslek örgütü; sektör içindeki herkesin internet hukukunun işlerlik kazanması için mücadele etmeye hemen bugün başlaması gerektiği. Aksi takdirde p2p alışverişin ve ev kopyasının gazabından kaçmaları, onlarla aynı ringde mücadele etmeleri mümkün olacak gibi görünmüyor.