Paylaş
Fotoğraflar: Selçuk ŞAMİLOĞLU
Amerika’nın en önemli müzik okullarından Berklee College of Music’e kabul edilişini anlatsana bize.
- Klasik piyano ve solfej ile başladım. Müzikle bağı çok kuvvetli olan Robert Kolej’i kazanınca konservatuvar sınavlarına girmeye gerek görmedim. Bir yandan okul orkestrası, diğer yandan Sibel Köse ve Randy Esen’den caz vokal dersleriyle devam ettim. Derken Arif Mardin Bursu’nu ve Berklee’nin sınavını kazanınca liseyi bitirip Amerika’ya yerleştim. Gitmeden önce 18 yaşındayken Nardis’in Caz Vokal Yarışması’nda üçüncü oldum.
İlk EPin ‘To Love’, remix ve live versiyonlarıyla dijital platformlarda yer almıştı. İngilizce sözlü bu EP hak ettiği noktaya ulaştı mı sence?
- Şarkılarıma inanıyordum. Ancak tanıtım açısından yeterince deneyimimiz yoktu. New York gibi yetenek deryası bir şehirde yaşıyorum. Mücadele veren o kadar çok değerli müzisyen var ki. Birçoğu bence hak ettiği noktaya gelemiyor. İşin sırrı vazgeçmemekte. Bence ileride yeni şarkılarım beğenildikçe insanlar ‘To Love’ı daha çok merak edecekler.
Şöhret beklentim yok, samimiyet önemli
Türkçe sözlü ilk şarkın ‘Belki Bir Gün’ü dijital platformlarda dün yayımladın. Bundan sonra sadece Türkiye pazarını hedeflediğini söyleyebilir miyiz?
- Hem İngilizce hem Türkçe devam edeceğim. Şu anda Amerika’da ‘Üstün Yetenek Vizesi’ sayesinde yaşıyorum ve çalışıyorum. İsterim ki bir ayağım orada, bir ayağım burada olsun. Fakat Türkiye’de yaptığım işler beğenilir, dinleyiciler “Türkçe albüm bekliyoruz” derse, o zaman kolları sıvarım. Şimdi sırada şarkının videosu var. Ondan sonra da akustik versiyonunu yayımlayacağız.
‘Belki Bir Gün’ün Türkiye’de anaakım içinde var olabileceğine inanıyor musun? Yoksa niyetin alternatif kalarak fark edilmek mi?
- Tek bir isteğim var, o da yaptığım müzikten hayatımı kazanabilmek. Şöhret beklentim yok; yani geçim kaygım olsa da, anaakıma sempatik gözükme kaygısı taşımıyorum. Müzik benim için günlük tutmak gibi. Samimiyet önemli. Türkiye’de alternatif müzik piyasasının sound açısından çeşitlenmesi lazım. Elektro-alternatif pop çizgimle buna katkıda bulunabilirim diye düşünüyorum.
Amerika’da aranjörlük ve müzik prodüksiyonu eğitimi aldın. Ayrıca şarkı yazarı olarak kendini yetiştirdin ve şimdi bu alanlarda ders veriyorsun. Türkiye müzik piyasasına bu açıdan bakıp olumlu ve olumsuz gördüğün noktalardan söz eder misin?
- Bence Türkiye müzik piyasasında teknoloji, döviz ve TL arasındaki uçurum sebebiyle ister istemez geri kalıyor. Müzik prodüksiyonuyla uğraşıyorsanız mecburen teknolojiyi takip etmek; hem analog hem de dijital enstrüman ve efekt kitaplığınızı genişletmek zorundasınız. Ben kendimi yolun başında görüyorum; stüdyoma daha çok yatırım yapmam şart. Yine de Türkiye’de butik çalışan müzik prodüksiyon şirketleri, alternatif sanatçılar ve dinleyicilerin sayısında belirgin bir artış var son dönemde.
Müziğin ve yaratıcılığın kuralı yok bana kalırsa
Başkalarının işlerine prodüktör, aranjör olarak katkıda bulunmayı ya da birilerine şarkı vermeyi düşünüyor musun?
- Şu anda böyle bir projem var Türkiye’de fakat konuşmak için çok erken. Kendisi göz önünde bulunan biri, yani kesinleşene kadar söylemesem daha iyi. Amerika’da da prodüktörü olarak çalıştığım bir proje var ayrıca. Ve evet, kesinlikle hem şarkı yazarı hem aranjör hem de prodüktör olarak başka sanatçıların projelerinde yer almak istiyorum.
Sence müzik herkesin masa başında yapabileceği kadar kolay bir üretim haline geldi mi sahiden?
- Uygun bir bilgisayar, prodüksiyon için program (ben Logic X kullanıyorum, aynı seviyede bir de Ableton Live var), ses kartı, temiz kayıt alan bir mikrofon ve kulaklık yeterli aslında. İnanın benim de çok ileri seviye bir stüdyom yok. Bunlar varsa elinizde, paranız olmasa dahi müzik üretebilirsiniz. Ama çok çalışmanız gerek. YouTube, ilgili programların kullanımını anlatan videolarla dolu. Evet, ben çok iyi bir akademik eğitim aldım. Ama pratikte öğrendiklerim daha önemli. Müziğin ve yaratıcılığın kuralı yok bana kalırsa.
SIRMA
BELKİ BİR GÜN (Tekli)
Paylaş