Pamela’nın ikinci albümü Şehir Rehberi için diyecek tek bir şey var: Hemen alın ve baştan sona dinleyin.
Pamela’nın ilk albümü ‘Eğer Dinlersen’i dinlediğimde Artun Ertürk ve Pamela’nın yarattığı bu son derece cesur ve yaratıcı sound’a hayranlığımı gizleyememiştim. İlk albüme Türkiyeli bir synth pop albümü diyecek olursak; son bir haftadır sürekli dinlediğim ikinci Pamela Spence albümü ‘Şehir Rehberi’ni daha gitar ağırlıklı, daha rock bir albüm olarak konumlamamız doğru olur diye düşünüyorum.
Açıkçası Pop Virüs olarak koşulsuz destek verdiğim ilk albümün hiçbir anlamda hak ettiğini alamayışından hicap duymuştum. Hicap diyorum, çünkü hissiyatımı tam olarak karşılayan bir kelime. Öyle ya, bir noktadan sonra artık isyan ediyorsunuz. Pırıl pırıl bir iş yapmışlar. Şarkılar iyi, sound şahane, Pamela desen sanki bu iş için yaratılmış; ama bakıyorsunuz iş satmıyor.
Neye bakıp da umutlanacağız biz peki? Mor ve Ötesi örneği de var. Birçok kişi grubu ‘Dünya Yalan Söylüyor’la, hatta ‘Cambaz’la tanıdı. O çocuklar da kaç yıldır tırmalıyor; bilmem kaç tane albüm yaptılar; albümler de gayet iyi albümler. Bakıyorsunuz; ‘Dünya Yalan Söylüyor’a kadar doğru dürüst albüm satamamışlar.
‘Ne yapalım kardeşim halk öyle takdir etmiş’ diyor olabilirsiniz. Ama işte maalesef bir ülkede neyin popüler olduğu da neyin olamadığı da, ne zaman olduğu da o ülkenin kültür düzeyiyle ilgili çok şey söylüyor. Ben müzik yapmaktan vazgeçmedikleri takdirde Mor ve Ötesi’nin bir gün bir şekilde patlayacağına emindim diyebilirim.
Pamela’nın ilk albümünün satmamış olması o albümü kötü bir albüm yapmıyor elbet ama Pam’in de hak ettiğini eninde sonunda alacağına eminim. İtiraf etmem gerekirse, bu kadar düzgün bir ikinci albüm de beklemiyordum. Sanki kaşla göz arasında stüdyoya girdi çıktı, aceleye gelmiş gibiydi.
Ancak albümü dinledim. Haksız çıkmaktan da büyük keyif aldım. Dediğim gibi daha rock’a yakın bir sound’u var ‘Şehir Rehberi’nin. Hiç abartmıyorum; ‘Şu şarkı da kötü olmuş, yakışmamış’ diyemiyorum.
Şarkıların hemen hepsinin çok güçlü nakarat melodileri var. Düzenlemeler çok doğru. Tam da bu noktada müzik prodüktörlüğünün ne menem bir şey olduğunu daha iyi anlamak gerekiyor. Pamela’nın iki albümünü yapan Artun Ertürk çok önemli bir adam bana göre. Keza, Mor ve Ötesi’nin son albümünde prodüktörlük yapan Tarkan Gözübüyük de öyle. Her ikisi de gerçek anlamda müzik prodüktörlüğü yapıyor; albümlere ruh katıp, yön veriyorlar. Bu işin altına ben imza atıyorum deyip kendi doğrularını dikte etmeye çalışmıyorlar. İşi de, yorumcunun duruşunu da hesaba katıp bir formül üretiyorlar sound’la ilgili. Tam da olması gerektiği gibi.
Uzun sözün kısası ben bu albümün Pamela Spence’i daha geniş kitlelerle tanıştırmaya aday bir albüm olduğuna inanıyorum. Açıkçası ilk albümün de öyle olduğunu düşünüyordum, ama belki nazarımız değdi, işler olması gerektiği gibi gitmedi. Şimdi taşlar sanki, daha bir yerine oturdu. Hava sanki şimdi daha bir güzel, zemin sanki futbola daha müsait.
Sony Müzik Türkiye’nin de bu projeyi çok önemsediğini biliyorum. Bu sefer neden olmasın diyorum da, başka bir şey demiyorum.
Az önce de söylediğim gibi şu şu şarkılara dikkat edin, bunlar bunlar kötü olmuş demiyorum, demeyeceğim. Siz de benim gibi yapın; baştan sona dinleyin. ‘İstanbul’u dinleyin, ‘Çok Güçlü Olmak Lazım’ı dinleyin, ‘Geçmiş Olsun’u dinleyin, ‘Mavi Cinayet’i dinleyin. Ebru Gündeş’in ‘Fırtınaları’ını ; Zeki Müren’in ‘Yaralı Gönlüm’ünü (Pulp Fiction’ın müziği olarak bilinen Mısırlou da denilebilir) dinleyin.