MİLLİ Takımımız, Yunanistan'ın savunma yapıp zaman geçireceğini bile bile, ilk 25 dakika içinde çok ağır ve gamsızdı.
Topu yere indirmeden ve verkaç yapmadan oynayınca ilk 45 dakikayı kaybettik. Üstelik formsuz olan bazı futbolcuların ısrarla oyunda tutulması ve zaman zaman 7-8 adamla orta sahada pres yapan, savunmayı dikkatle kuran Yunanlıların bu taktiklerine karşı önlem alınamaması, doğrusu beklediğimiz bir olay değildi.
İkinci yarıda Tuncay'ın oyuna girmesiyle takım hareketlendi. Ardından Necati'nin Gökdeniz'in yerine oyuna alınması sonrasında tempomuzun artması ve çok çabuk paslarla rakip sahaya inmemiz, formsuz Yunanlıları bunalttı. Ancak, gol ümidimiz Fatih Tekke, eline geçen fırsatları kullanamayınca, maalesef büyük bir avantajı kaybettik.
Yenmemiz gerekiyordu
Bu arada Yunanlıların direkten dönen topu da doğrusu bizim şansımızdı. Yazık oldu diyebiliriz. Neden yazık oldu... Çünkü bu takımın bu Yunanistan'ı yenmesi gerekiyordu. Televizyonlarda bu maçı izleyen yabancılar da sanırım bizimle aynı kanıda olacaklar. Ama ilk 45 dakikayı heba etmemiz, yerinde topları kullanamamız, zamanında adam değişikliği yapmamamız, hatta hatta 5 dakika kramp dolayısıyla 10 kişi oynamamıza rağmen, adam değiştirmememiz bizim için iyi puan olmadı.
Hakeme gelince... Markus Merk, hiçte tahmin etmediğim kadar kötüydü. İyi niyetli değildi. Yunan takımının, özellikle de kaleci Nikopolidis'in zaman geçirmek için yaptığı hareketlere sırtını dönmesi, kasıtlı davrandığının işaretiydi. Merk, artık hakemliği bırakmalı. Hakem yöneticisi mi olur, yoksa dişçiliğine devam mı eder, onu bilemem ama, şu yeşil sahalarda takımların gelecekleriyle artık oynamamalı. Onun adına üzüldüm.
Bundan sonra ne olur, bilemeyiz. Ukrayna'yı kendi evinde yenebilir miyiz? O çok kuşkulu bir durum. Ama gene de ümidimizi kaybetmeyip, o maçı kazanmaya inanmamızı diliyorum.