Yat yarışçılığında sınıf mücadelesi

Olimpik yelken sınıflarında başarı sağlama amaçlı çalışmaların yıllardır sürdüğü Türkiye’de yelkene artan ilginin yatçılık üzerinde yoğunlaşması, yat yarışçılığına ilişkin tartışmaları da beraberinde getirdi.

Yat sınıfları oluşturulamadığı için, birbirlerinden çok farklı tekneler arasındaki performans uçurumları, karmaşık hesaplarla dengeleniyor ve tekneler arasındaki fark, teorik olarak, kapatılmış oluyor. Ancak bu durum, Türk yat yarışçılığının önde gelen ekiplerinin becerilerini uluslararası karşılaşmalarda sınamalarını engelliyor, çünkü bunların önemli bölümü, birbirinin aynı teknelerin katımı ile yapılıyor. İşte bugünlerde Türkiye yarış yatçılarını uluslararası karşılaşmalarda sınayacak gelişmeler yaşanıyor.

Mumm 30 "tek tasarım" olarak adlandırılan birbirlerinin aynı yat sınıflarından biri. 9.43 metre boyu ve 2 bin 69 kilo ağırlığı ile birer deniz tazısı olan Mumm 30 tipi tekneler, yelkende ileri ülkelerde oluşturdukları sınıflarda yarışıyor. Bu yarışlarda, deyim yerindeyse, "ak koyun, kara koyun" belli oluyor. Tüm özellikleri birbirinin aynı olan bu teknelerde farkı, yedi kişiden oluşan ekiplerin becerisi yaratıyor. Verilen anlık kararlar, yarış sonucunu daha sonra telafi edilmesi güç bir şekilde belirliyor.

Bu tekneler yarışa aynı anda başlayıp, aynı anda bitiriyorlar ve farklı teknelerin girdiği yarışların öncesinde ve sonrasında yaşanan, zaman zaman karşılıklı protestolarla renklenen tartışmalar yaşanmıyor.

İtalya’nın en bilinen yelkenli tekne üreticilerinden Cantiere del Pardo’nun Türkiye Temsilcisi Ali Mütevelli, lüks Grand Soleil yatlarının satışı dışında, fırsat bulduğunda yarışlara da katılan bir yatçı; İstanbul’daki yelkencilerin yakından tanıdığı bir isim. Önceki hafta onunla buluştuğumuzda yarış yatçılığından konuşurken, "Türkiye’de tek sınıf yat henüz yok. Bu, kuşkusuz ülkenin zenginliği ile de ilgili ama yelkene artan ilgiyi, satın alması nispeten kolay ve Türk yarışçılarını uluslararası arenaya çıkartacak bir sınıf yaratarak güçlendirmeliyiz" dedi. Mütevelli’nin bulduğu çözüm, Mumm 30 tipi tekneleri Türkiye’de tanıtmak ve satılmalarına önayak olmak.

2008’DE AVRUPA ŞAMPİYONASI DÜZENLEYEBİLİRİZ

"Kasım ayının ortasında Türkiye’deki Mumm 30’ların sayısı beş olacak. Üç tekne ile TYF’de sınıf kurmak mümkün. İtalya’da 64, Portekiz’de 10 Mumm 30 var. Türkiye’de de kısa sürede 10’a çıkabiliriz. Bunun anlamı şu: Türkiye, Mumm 30 Dünya ve Avrupa Şampiyonaları’na katılabilir ve hatta düzenleyebilir. 2008 yılında Çeşme’de Avrupa Şampiyonası düzenleyebileceğimize inanıyorum" diyen Ali Mütevelli’ye göre, Mumm 30’lar olimpik sınıf teknelerin, örneğin Lazer’in büyüğü gibi.

Gerçekten de Mumm 30 tekneler güçlü bir arazi aracı tarafından çekilebilecek bir treyler üzerinde taşınabilir, direği bir saatte indirilip, birbuçuk saatte dikilebiliyor ve en önemlisi, yabancı bayraklı ikinci el tekneleri, 50-55 bin Euro’ya, yarışa hazır hale getirmek mümkün.

Ali Mütevelli, "Bu tekneleri ekip olarak satın almak mümkün. Olağanüstü hızlı gidiyorlar. Türkiye’deki tüm diğer yarışlarda da başa güreşebilirler" diyor.

Olimpik yelken sınıflarında, özellikle Ege’deki kulüplerin sporcularının başarıları ardından, tek tasarımdan bir sınıf oluşturma çabasının başarılı olması halinde, yarış yatçılarını uluslararası arenada da sınayacak.

Alfa Romeo, Maxi birincisi

"Yolun bittiği yerde deniz başlar" sloganı ile yat yarışlarına katılan Alfa Romeo, yeni sezonda da kupaları toplamaya başladı. 6-8 Ekim’de İtalya’nın Trieste kentinde düzenlenen Barcolana 38 yelken kupasında Alfa Romeo 2 adlı yeni yatıyla mücadelen eden takım, Yeni Zelandalı ünlü yelkenci Neville Crichton liderliğinde şampiyon oldu.

Yazarın Tüm Yazıları