Kelimelerin kökenleri, farklı dillerde ifadesini bulan kültürler ile ilgili hoş bilgiler verir. Aynı anlamı taşıyan kelimelerin farklı dillerdeki karşılıkları, insanların hayata bakışını yansıtan toplumsal - kültürel genlerin izlerini taşır.
Meşguliyet deriz biz. İngilizler business derler; aslı busynessdir kelimenin. Anglosakson kültürü, meşguliyeti almış, neredeyse evrenselleşen bir şekilde iş anlamına dönüştürmüş.
Bizde meşguliyetin, ille de işe dönüşmesi gerekmez. ’Meşgulüm’ der geçersin.
*
Bu yaz işle çok meşgul olacağım ve o yüzden denizle ilişkim korkarım belli bir mesafeden bakmanın ya da düşlemenin ötesine pek geçemeyecek.
Hürriyet’in 60. kuruluş yıldönümü nedeniyle bütün Anadolu’yu dolaşacak olan Hürriyet Hakkımızdır Treni, yaz aylarının benim açımdan en önemli meşguliyeti, pardon işi. Bir gardan diğerine giderken, yalnızca denizi değil, esintisini, serinliğini de çok özleyeceğim kesin.
Ama geçen yıl da böyleydi, aynı özlem içindeydim, o zaman tren de yoktu. Neyle meşguldüm ki?
Anımsamıyorum bile. Neredeyse denize giremeden koskoca bir yaz geldi, geçti.
Anglosakson iş kültürünün esir aldığı hayatlarımızda, bizinesi neredeyse temel amaç haline getirdik. Öğütülen anlar, dakikalar, yıllar hep iş için.
Oysa deniz orada. Halki orada. Ben ise ekran başında size bu yazıyı yazıyorum. Olacak iş mi?
*
’Ne var ne yok’ diye sorana, ’Ne olsun; iş güç’ deriz. Demek ki, iş güçmüş Türkler için. Meşguliyet ille de işe dönüşmüyorsa dilimizde, işin güç olması da doğal.
Çalışmak her kültürde yüceltilen bir kavram aslında. ’İşleyen demir ışıldar’ örneğine her yerde rastlamak mümkün. Bireysel olarak da tembel kategorisine girmek istemez kimse; çalışkan olmak iyidir.
İyidir, iyidir de; nereye kadar kardeşim?
Ben denizle meşgul olmak istiyorum.
Ben ailece Halki’ye yelken basmak istiyorum.
Ben Göcek’te Halki’yi kıçtan kara yaptıktan sonra kafesten seçtiğim karavidaları yemek istiyorum.
Ben... Tembellik yapmak, sonu iş olmayan meşguliyetler içinde olmak istiyorum.