En son Türkiye Açıkdeniz Yarış Kulübü (TAYK) ile Denizbank arasında 5 yıllık bir sponsorluk anlaşması imzalandı. Türkiye’deki en önemli açıkdeniz yarışlarını düzenleyen TAYK ile Denizbank arasındaki bu kurumsal ilişki, geçen yıl, önce iptal edilen, sonra da ancak yelkencilerin baskısı üzerine düzenlenebilen büyük aşağı yarışı gibi etkinliklerin geleceğini güvence altına alacak.
Daha önce de Coca-Cola, İstanbul Yelken Kulübü ile 3 yıllık bir anlaşma imzalamış, çalışanlarına yelken eğitimi verilmesi karşılığında satın aldığı bir yatı İstanbul Yelken Kulübü’ne bağışlamıştı.
Bunlar kuşkusuz Türkiye’de yelkeni geliştirecek küçük ama önemli adımlar.
Devlet desteğinin kesildiği, sporların kendi yağları ile kavrulmasının hedeflendiği bir dönemde, kulüplerin kaynak yaratma konusunda gösterdikleri çaba ve yaratıcılık umut veriyor.
Ama şu soru da hep gündeme geliyor ve gereken adımlar atılmazsa gündemden hiç düşmeyecek: Federasyon nerede?
*
Bir spor federasyonunun amacı, temsil ettiği sporun yaygınlaşmasını ve uluslararası başarılar kazanmasını sağlamaktır.
Türkiye’de ise, bu amaçlara ek olarak, pahalı bir azınlık sporu olarak algılanan yelkenin öyle olmadığını anlatmak da federasyonun işlevleri arasında. Yelkenin spor olmanın ötesinde, insanların tek tek ya da birlikte, spor ya da bir yaşam biçimi olarak yapabilecekleri bir etkinlik olması, aslında federasyonların işini dünyada kolaylaştırır; denize çıkan milyonlar adına hareket edersiniz ve kaynak size akar.
Ama Türkiye Yelken Federasyonu sanki bu işlevin farkında değilmiş gibi davranıyor yıllardır.
Doğru; yarışlar düzenliyor, uluslararası yarışlara sporcu gönderiyor filan ama yelkeni Türkiye’de daha güçlü bir şekilde konumlandırma çabası hiç yok. Öyle olunca da, küçük denizin büyük sporcuları olmaya uzun süre devam edecekmişiz gibi görünüyor. Önümüzdeki yaz yapılacak Pekin Olimpiyatları’nda Türk olimpik yelkenciliğinin ne durumda olduğunu hep birlikte göreceğiz; umarım iyi sonuçlar alırız.
Ama almazsak, kimse çok üzülmesin çünkü bilinen deyişle, ’Ne kadar köfte, o kadar ekmek’.
Tabanı bu kadar dar olan bir spordan, evrensel başarı çıkması ancak mucize olur. Federasyonun artık yelkenin tabanını genişletecek adımları atması gerekiyor.
Bundan kasıt da, ulusal takvime girecek yarışları düzenleyen kulüplerden zorla para alıp kaynak yaratmak yerine, yelken yapan herkesin temsilciliğini üstlenmek, onlar adına müzakerelerde bulunmak, onların hayatını kolaylaştırmaktır.
*
Hafta içinde TAYK’den gelen bir açıklama, bu konuyu yeniden gündeme getirmeme yol açtı.
Yönetim Kurulu, TAYK ile Denizbank arasında imzalanan anlaşma ile sağlanan kaynağın önemli bölümünün federasyona gideceğine ilişkin değerlendirmemin doğru olmadığını belirtiyordu. 5 Nisan’da burada yayımlanan o değerlendirme yanlış ise, ben buna ancak sevinirim çünkü kulüplerin işlevi federasyona kaynak yaratmak değil, üyelerinin koyduğu hedefler doğrultusunda sporu geliştirmektir.
Gerçi, TAYK geleneksel yarışını düzenlerken, federasyona ödeme yapacak mı, yapmayacak mı sorusu hálá açıkta ama olsun...
TAYK Başkanı Serdar Kısadere, aynı zamanda federasyonun sponsorluklardan sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi de. Federasyonun benzer çalışmalarına ve ilişki yönetme şekline bakınca, TAYK’ın yaratıcılığının epey gerisinde kaldıklarını görüyorum.
Yelkeni güçlendirmek için denize çıkan, denizi seven, yelken yapan herkesi kucaklamak, onların temsilcisi olmak için adımlar atmak gerekiyor. Dünyadan sportif başarı örnekleri bunun kanıtı.
Devlet ataletini üzerinden atmak, devlet gibi düşünmemek ve davranmamak, özerk ve temsili bir spor örgütü haline gelmek gerçekten bu kadar zor mu?