Yarış ekiplerinin katıldığı son brifingde verilen haber tatsız. Rüzgar yok, rüzgar yoksa yarış zor. Herkes karamsar.
Bir doğa sporu olarak yelken yarışçılığının başına hep gelen belá, rüzgársızlık, hazırlıkları aylardır süren bu uluslararası etkinliği vuracak mı? Bu kadar da şanssızlık olmaz. Fransa’nın Cannes şehrinde, Kanto Marinası’ndayız. Vakko Odyssey Cannes İstanbul yarışının başlamasına saatler kala, hálá belirsizlikler var, hálá hazırlıklar sürüyor.
Geçen pazar sabahı uyandığımda, bir gün öncenin karamsarlığıyla yattığım kamaranın lombozundan dışarı baktım hemen. Kapalı, rüzgarsız ve yağmura hazırlanan bir hava. Sonra ağır, yüklü damlalar güverteye pıtır pıtır düşmeye başlıyor. Biraz yağıyor, ardından kamaradaki hava hafiften serinliyor; esinti. Yağmur rüzgar doğuruyor.
Dünyanın en modern küçük yarış tekneleri, yeryüzünün en kaprisli doğa olayı olan rüzgárın elinde oyuncak olmayacak. Rüzgár sağanaklarda 20 knota ulaşıyor. 10.10 metrelik Figaro- Beneteau tekneleri için ideal hava. Uçup giderler artık.
Ruhsuz Kanto Marinası’nın, Suudi Arabistan tarafından Suudi Kraliyet Yatı için yaptırılan özel bölgesinde yanyana dizilmiş 23 yarış teknesindeki iki kişilik ekipler, yakınları ve sponsorları teknelerin açılmasını bekliyor. Yarış komitesi, her biri diğerine su damlası kadar benzeyen tek-tasarım teknelerin tamamını yarış için onayladıktan sonra, ekipler yaklaşık iki hafta uzak kalacakları aileleriyle vedalaşıyor, usta manevralarla yelken basıp marinadan çıkıyor, açıkta demirli duran Savarona’nın önünden süzülüp, başlangıç hattı civarında seyrediyor.
Saat 12.00’ye yaklaşırken, start hattı önünde büyük bir karışıklık; tüm yelken yarışlarında olduğu gibi tekneler dar alanda ani manevralarla avantaj sağlamaya çalışıyor. Birbirinin rüzgarını çalmak, diğerinin önüne geçmek, saldırgan dümencilik artık serbest, hatta mubah. Kimi uzaktan kaptırmış geliyor; hatta yaklaştığında trafiğin azalacağını, hepsinin arasından süzülüp daha baştan birinciliğe oturacağını düşlüyor.
Vakko Odyssey Cannes İstanbul Yarışı’na katılan Fransız sporcuların tamamına yakını profesyonel. Açık deniz yat yarışçılığında dünyanın en iyileri arasındaki bu sporcular büyük rekabet içinde. Hedefleri, ilk düzenlendiği yılda Akdeniz’in en önemli açık deniz yat yarışına dönüşen bu karşılaşma sonunda İstanbul’a muzaffer girmek.
Marinalardan çıkan yelkenli, yelkensiz birçok tekne yarışçılara, şehir önündeki şamandıralardan dönerken eşlik ediyor. Rüzgar harika; küçücük tekneler boylarından umulmayacak hızlara ulaşıyor. Makineyle onlara yetişemiyoruz. Cannes halkı kıyıda toplanmış, şehri selamlayan ve açık denize çıkmaya hazırlanan yarışçılara el sallıyor. Şehirle denizin bütünleşmesi böyle oluyor işte. Ve Figaro Beneteau tekneleri, şehri ve bizleri geride bırakıp, Akdeniz’e açılıyor.
BOZCAADA’YA KADAR DURMAK YOK
İlk durak Korsika’nın Bonifacio Limanı. Bonifacio önündeki şamandıradan dönerek yollarına devam edecekler. Bozcaada’ya kadar durmak yok. Bonifacio şamandırasını ilk dönen, Bel / Karper teknesi oluyor. Lafla peynir gemisinin yürümeyeceğini bilen Karper’in ortağı Bel ile birlikte desteklediği tekne, Cannes - Bonifacio arasını 17 saat 54 dakika 28 saniyede alıyor. İkinci TEB 18 saat 9 saniye, üçüncü ise Milliyet 18 saat 42 dakika 52 saniye. Daha sonra beklendiği gibi hava kalıyor ve tekneler makineyle yollarına devam ediyorlar.
Yeniden verilen start ardından Sicilya’nın Messina Boğazı’ndaki şamandıradan dönecek olan tekneler, İyon Denizi’ne girip, Kefalonya ve İthaka Adaları arasındaki dar ve çok güzel (çünkü biliyorum, çünkü o iki adada epey zaman geçirdim!) Boğaz’dan geçerek, yeniden güneye yönelecekler ve Mora Yarımadası’nın parmakları etrafından döndükten sonra Ege Denizi’ne girecekler.
Ege’de rüzgár sorun olmayacak; ama zorlu bir orsa seyri onları bekliyor. Öğleden sonra çıkacak sert rüzgár bu yarış teknelerini, rüzgára karşı 7 - 8 knot hıza taşıyacak. Umulan, ilk teknenin, 3 Temmuz günü ya da 4 Temmuz’un ilk saatlerinde, Bozcaada’ya varması.
Biz de Halki ile, Bozcaada’da onları karşılayacağız.
Arif de aileden
Lionel Pean, Fransa’nın, Arif Gürdenli ise Türkiye’nin en önemli yelkencilerinden. Pean’ın gerçek bir uluslararası başarı kataloğu var.
Birkaç kez telefonla konuşmanın ötesinde bir tanışıklığım yoktu. Cannes’da yüzyüze tanıştığımızda, kendisinden çok emin ama çok da alçakgönüllü bir adam buldum karşımda. Olimpik deneyimi ve başarıları olan, yat dümenciliğinde de Türkiye’nin iyileri arasında yer alan Arif Gürdenli ile gerçekten çok iyi bir ekip oluşturmuşlar. Sakin, abartıdan uzak ama kararlı, birbirlerine saygılı iki kişinin oluşturduğu bu ekip, yarışın ilk ayağını 3. sırada tamamladı. Palamarları çözüp iskeleden ayrılmadan önce ailesiyle vedalaşan Pean, fotoğraf çekimi sırasında Arif’i de yanına çağırıp, "Biz büyükçe bir aileyiz" dedi mi, demedi mi bilmiyorum ama bana kalırsa dedi. Onların da Akdeniz’in koyu mavisini dümen sularında bırakan tüm yarışçıların da rüzgarları bol olsun.