Yelkenin bir spor olmanın ötesinde bir yaşam biçimi olduğu gerçeği, geçen hafta burada yer alan yazı ardından bu kez sizler tarafından vurgulandı.
Umalım ki, kurguyu ters yaparak gelir sağlayacağını düşünen Türkiye Yelken Federasyonu, atılan yanlış adımlarla gideceği yerin çıkmaz sokak olacağını tez zamanda fark eder.
Kulüp yöneticilerinden ve denizdeki yelkencilerden gelen mesajlara baktığımda, internet üzerindeki tartışma grubundan yapılan tartışmaları okuduğumda herkesin kafasının çok net olduğunu görüyorum; olimpik sınıflarda başarı için yelken yapanlara destek amacıyla yat yarışlarına sponsor olan şirketlere TYF’nin vergi salmasının uygulama zorlukları bir yana, sınırlı olan kaynağı kurutacağı üzerinde bir fikir birliği oluştu. Dahası, alaylı ile mekteplinin, spor yelkencileri ile keyif yelkencilerinin arasını açmaya çalışanlara da bayağı yüksek sesle "hayır" dendi.
*
İnternetteki Yelkenciler Lokali sitesine uzun bir katkı yapan, Erhan Abay 10 metrelik teknesi ile Ege ve Akdeniz’de geziyor. Abay, "Yelkenci mi, denizci mi" başlıklı yazısının bir yerinde, "Naçizane kanımca, ’denizcilik’ üst kavramdır, özünde de denizle yaşayan ’adam gibi adamları’ anlatır. Cinsiyet ayrımı gözetmeksizin ’denizci’ olan herkes bu adam gibi adamlara dahildir. Ben yatçı olma heveslisi değilim, istediğim denizci olarak anılabilmek" diyordu. Yani denize çıkan herkes yelkenci, balıkçı, motorcu herkes denizci olmaya çalışmalı.
Sporla ilgili tüm kuruluşların, kulüplerin, federasyonların uygulamalarının yaygın olarak tartışılması işin doğasında vardır. Yelkende ise tartışmamak sanki işin doğası. Yelken alemi, alem bir kapalı toplum. Bu zamanda bile, sanki birileri kolu kıralım ama yen içinde kalsın, diyor hep. Ama bundan iyice bıkmış olanlar da var.
Gezgin Korsan adlı sanal yat kulübünün kurucularından Áli San örneğin: "İş yerinde, takside, arkadaş ortamında veya köy kahvesinde Malta maçı, seçim sonucu ,Cumhurbaşkanlığı seçimi, demokrasi, Anayasa ya da Nobel ödüllü yazar, ’vatandaş’ tarafından istendiği gibi ve kişilerin mezhebine göre her düzeyde serbest tartışılıyor da; iş yelkene geldiği zaman, ifade yasağı mı var?"
Ya da, önümüzdeki haftalarda, dünyanın tek kadınlararası yat yarışını ikinci kez düzenleyecek olan Turgut Reis Yelken Kulübü’nün Başkanı Meltem Özer.
Özer, "Eğer kulüpler olmasa idi, Federasyon olur muydu. Federasyon kulüpler için vardır. Kulüpler, federasyon için değil herhalde" derken, doğru kurguyu Federasyon’a anımsatıp, soruyor: "Biz şimdiye kadar sponsorluk adına toplu nakit para hiç almadık. Acaba aldığımız yemek, içecek, kupa, tişört, basılı malzeme ve hizmetler gibi aynı katkıların ne kadarını nasıl ve hangi yolla vermemiz gerekmekte?"
Belli ki Federasyon’un zaman geçirmeden büyük bir depo tutması gerekiyor çünkü bildiğim kadarıyla yarışların önemli bölümü ancak aynı destekle yapılabiliyor.
*
Yani birkaç deli ki, bunlar yelken ve denizle ilgili konuları kitle gazetelerinde işleyenler oluyor, bir kuyuya taş attık; 40 akıllı çıkarmaya çalışıyor. İyi ki de çıkarmaya çalışıyorlar.
Áli San, yine Yelkenciler Lokali’nde, "Ülke şartlarında bir yelkenli tekneye sahip olmak ve onu elde tutabilmek zaten imkansızı mümkün kılmaya benziyor. Etrafımda pek çok dostumuzun da tekneleri ne pahasına yüzer tuttuklarını biliyor ve görüyorum. Yarışabilmek için önüme çıkan şartlar maddi ve idari anlamda ağır geliyorsa, ne yapayım, Adalar’a da yelken basmak benim için yine büyük sevinç, büyük lüks" derken, asıl kaynağı küstürmenin yelkende sportif başarıyı nasıl baltalayacağının haberini veriyor.
Tolga Ekrem Pamir ise, yapıcı eleştiri ve önerilere terbiyesiz tepkiler gösterenleri, içimi ısıtan şu sözlerle yanıtlıyor: "Yelkeni aşılamaya ve öğretmeye çalışan yelken kulüplerini ve yelken okullarını rüzgara, yelkenciliği tanıtmaya çalışan, sürekli beyinlere işleyen kuruluş ve yazarları da akıntıya benzetirim. Akıntıyı yaratırsanız, kişi içine dalar; rüzgarı verirsiniz rotasını belirler."
Kartal Belediyesi, deniz ilçesi olmanın gereklerini yerine getiren örnek bir uygulamayı tamamladı.
Marina Dragos Yelken İhtisas Kulübü ile işbirliği içinde ücretsiz yaz spor okullarına katılan yelkenci çocuklar, en küçük spor yelkenlisi olan optimist eğitimlerini tamamladı ve kurs sertifikalarını Belediye Başkanı Arif Dağlar’dan aldı. Yaz ayları boyunca 3’er haftalık sürelerle 4 kez yapılan eğitimlere 8 - 12 yaş grubundan 100’ün üzerinde çocuk katıldı.
Çevresindeki sanayi tesislerinin azalması ile kentsel dönüşüm arayışı içine giren Kartal Belediyesi, kıyılarında kaliteli konut ve İstanbul’da iyiden iyiye gereksinimi duyulan marina yatırımını gerçekleştirmeyi hedeflerken, bölgenin yaşam çekiciliğini artırmayı planlıyor. Bu çalışmalar kapsamında uluslararası mimar Zaha Hadid’in hazırladığı bir projenin bölgede uygulanması hedefleniyor.
Eğitimde kullanılan optimist tekneler, yelkenleri ve can yeleği Marina Dragos Yelken İhtisas Kulübü tarafından sağlandı. Eğitimi profesyonel antrenörler ve güvenlik botu refakatinde verdi. Katılacak çocukların yüzme bilmesi konan tek şarttı.
Eğitimin sonunda denizde can ve mal güvenliğinden başlayıp, rüzgar yönlerine uzanan ve tekne denetimi ile sonuçlanan kapsamlı bir uygulama yapıldı. Denize kıyısı olan tüm ilçe belediyelerinin yelkene bu tür destek vermeleri dileğiyle...