Küçük olsun benim olsun

Türkiye’de amatör denizcilik gelişmiş değil. Amatör tekne sayısı gerçekten çok az.

Bu durumun çeşitli nedenleri var. Denize çıkmayı lüks görüp cezalandıran, hiç yatırım yapmadığı denizi kullananları acımasızca vergilendiren devlet anlayışı amatör denizciliğin gelişmesini önlüyor. ‘İnsanlar açken bu işlerle nasıl ilgilensinler’ diyen popülistler ortaya çıkıyor. Ama her hafta yollara dökülüp orman içinde mangala giden onbinler bu tezi otomobilleri ile çürütüyor. Yani sorun aslında kaynak sorunu değil. Çatışma kara ile deniz arasında.

DENİZ BU ÜLKEDE DİKENLİ GÜLDÜR

Örneğin İngiltere’de, İskandinavya’da şehircilik anlayışı denizi merkez alır. Marina yatırımları cesaretlendirilir, tekne sayısının artması istenir ki bu teknelerin bakımı-onarımı o şehirlerde bir sektör oluştursun. Amatör denizcilik, destek hizmeti verenlere iyi para kazandırır.

Ama İstanbul’da insanlar marina yapılsın diye değil, yapılmasın diye gösteri yapar. Çünkü marinaya tekne bağlamak ucuz popülizmin ağzında ancak zengin işidir. Belediyeler yıllardır harç ve rüsumlarını ödeyen yelken kulüplerinin tesislerini yıkmaktan çekinmez; sonra belediye başkanları kendilerine aldıkları makam motor yatını, yettiğini söyledikleri ama imanına kadar dolu marinaya torpille bağlatırlar. Yani deniz, bu ülkede sevenleri için çok dikenli bir güldür kısacası.

‘Yapamayız ki teknecilik çok pahalı’ diyen amatörler için araştırdık; küçük, denizci tekneleri sizler için bulup çıkardık. Bu yelkenlileri krediyle alıp denizlere açılabilir, yelken bastıktan sonra yalnızca denizin sesini dinleyip kendinizle başbaşa kalabilirsiniz.

Krediyle alınabilecek teknelerin üreticileri yabancı. Türkiye’de temsilcilikleri var ve tekneleri İstanbul’da teslim ediyorlar. Türkiye’de de küçük ve ucuz tekneler üretme konusunda içten içe çalışmalar sürüyor. Buna ilişkin gelişmeleri de aktarmayı umuyoruz. İşte birkaç örnek.

JEANNEAU SUN 2000

6.64 metre boyunda, su çekimi epoksi ile sağlamlaştırılmış hareketli salması ile maksimum 1.6 metre. 10 beygire kadar dıştan takma motoru kabul ediyor. Küçük kamarasında gerekirse 4 kişi yatabiliyor. KDV, ÖTV hariç 18 bin 500 euro. Jeanneau Türkiye: 0212 661 68 96. (www.jeanneau.net)

FIRST 21.7

Beneteau’nun sportif markası First’ün bu yeni teknesi 6.4 metre boyunda. En fazla 11 beygir gücünde dıştan takma motorla kullanılabilen First 21.7’nin su çekimi hareketli salması ile maksimum 1.80 metre. Kamarasında 4-6 kişi kalabiliyor. KDV, ÖTV hariç 23 bin 950 euro. Tezmarin: 0212 256 42 22. (www.beneteau-tur.com)

HUNTER 216

Güven veren gövdesi, güçlü ve affedici arması ile Hunter 216 deneyimli ve acemi herkes için biçilmiş kaftan. Boyu 6.55 metre, su çekimi hareketli salması ile maksimum 1.1 metre. Dıştan motor takılabiliyor. KDV, ÖTV hariç 21 bin dolar. Alfabeta: 0212 661 72 52. (www.alfabeta.com.tr)

Boğaz’a yelken kaçtı

Denizcilik Müsteşarlığı Deniz Ulaştırması Genel Müdürlüğü tarafından Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne gönderilen bir yazı, İstanbul’u deniz şehri yapma çabalarına darbe vurdu.

Müsteşar İsmet Yılmaz’ın imzasını taşıyan 15 Haziran 2005 tarihli yazıda, İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nda trafiğin aksatılmaması amacıyla, Marmaray Projesi’nin süreceği 27 ay boyunca deniz trafiğini aksatacak her türlü etkinliğe izin verilmeyeceği belirtiliyor.

Her türlü etkinlikten kastedilen kuşkusuz yelken yarışları. Bu karara çok ciddi itirazımız var.

Hafta içerisinde görüştüğüm Müsteşar İsmet Yılmaz ‘Öyle yapmak zorundaydık. Trafiği kapatmak ciddi ekonomik kayıplara yol açıyor. Ama bu her şeyin yasaklandığı anlamına da gelmiyor. Ciddi, kurumsal organizasyonları tabii ki değerlendireceğiz, izin vereceğiz’ dedi. Yılmaz, birkaç hafta önce ise ‘Yapılan etkinlikler Türk Boğazlarından uğraksız gemi geçişlerine sekte vurmaktadır. Bunun sonucunda Türk Boğazlarının kuzey ve güney girişlerinde yığılmalar meydana gelmektedir.

Artık bu tür etkinlikler Türk Boğazları separasyon hattında ve çevresinde yapılmayacaktır’ demişti.

Hangi sözlerin doğru çıkacağını izleyeceğiz ve zaman içinde hep beraber göreceğiz.

Efsanevi tekne denize kavuştu

Tek başına 274 günde dünya turu atarak rekor kıran Sir Francis Chichester’in efsanevi teknesi Gipsy Moth IV, İngiltere’nin çok satan yelken dergilerinden Yachting Monthly’nin önderliğinde başlatılan kampanya ile restore edildi. Portsmouth’a 1967 yılında dönüşünden sonra 38 yıl süreyle Londra’nın doğusunda Greenwich’de karada sergilenen Gipsy Moth, 215 gün süren, 9 bin saat emek harcanan ve 600 bin İngiliz sterlinine mal olan bir çalışma ardından Solent’de denize kavuştu. Gipsy Moth IV, yoksul gençlerin denizle buluşmasını sağlamak amacıyla gençlerden oluşan mürettebatı ile çok etaplı bir dünya turuna çıkacak.

Bir yelkenliye asla pasarella ile yanaşmayın

Kaza geliyorum demiş anlaşılan. İstanköy Marinası’nın o kadar içine sanki sokulmaması gereken 35 metrelik üç katlı bir Yunan guletinin pasarellası (yolcu geçişi için köprü) Kon Tiki’nin çarmıklarına (direği tekneye bağlayan çelik teller) takılınca olan olmuş.

Bodrum Milta Marina’nın Genel Müdürü Ömer Karacalar’ın Oceanis 400 tipi teknesi suyla yeksan olduktan sonra, direği üç parçaya ayrılıp parçalanmış.

Rumca, Türkçe küfürler gırla tabii...

Ama bizler ancak Basra harab olduktan sonra İstanköy’e geldiğimiz için hasar temizleme çalışmalarını izlemekle yetindik sadece.

Sabit arma (direk ve bağlı unsurları) yenilenecek; en az 20 bin dolar tutar.

Yelkenlilere, pasarella gibi sarkıtlar ve dikitlerle yanaşırsanız olacağı budur.

Teknenin dışına uzanan her şey yanaştığı ya da yaklaştığı bir yelkenlide takılacak bir şey kesin bulur.

İstanköy’deki olay, Titanik’in batmasından bu yana en büyük deniz kazası değil tabii ki.

Acemi olduğunu her fırsatta gururla ifade etmekten çekinmeyen bendeniz de yakınlarda bir başka tekneye küçücük bir zarar verdiğim için Yunan kaptanı hem anlıyorum, hem de kıs kıs gülüyorum; ama onun yaptığı ile kıyaslanınca benimki Ömer’in teknesine kürdan ile saldırmaya benzer.

Almanlar’ı da bu arada ‘schadenfreude’ (başkalarının zararından duyulan mutluluk) sözü nedeniyle selamlıyorum.

Bu yıl mevsim başında denize ikinci tek çıkışımızda bütün kış sökmeyi düşünüp de bir türlü sökmediğim ve Halki’nin sınırları dışına taşan 25 santimlik bir paslanmaz çelik boru yanımızdaki teknenin vardavelasına (yelkenli teknelerin parmaklığı) çıkış sırasında takılınca teller mısır patlar gibi atmıştı.

Kıpkırmızı yüzüm ve katmerlenmiş korkularım ile kargalar dahil herkesin bana güldüğünü düşünerek Fenerbahçe Marina’dan ayrılmıştım.

O gün her şey aksadı; elim ayağım birbirine dolandı ama sonunda salimen Fenerbahçe’ye gelip yanaştık.

Komşu tekneden özür diledik.

Birer kadeh şarap ile iş tatlıya bağlandı.

Kon Tiki’nin İstanköy’de geçirdiği kazada kimsenin canının yanmaması sevindirici.

Yarışa iyi başlayan ve ilk etapta ikinci olan Kon Tiki’nin yarış dışı kalması ise tatsız.

Ama Kon Tiki, yeni arması ile önümüzdeki yıl sürpriz yapabilir gibi görünüyor.

*

Gant Kupası’nın başlangıcı anlayacağınız biraz heyecanlı oldu.

Rüzgar yok derken 20-23 knotlara ulaştı ve ilk etap çok keyifli geçti. Bugün (cuma) ikinci gün daha sert bir havaya uyandık.

Rüzgarın 7 kuvvetinde eseceği, fırtınaya döneceği söyleniyor; orsası güçlü olan bugün kazanır çünkü Yalıkavak kısmen rüzgar yönünde.

Geçen yıla kıyasla katılım yüksek.

Katılımcılar ilginç; üniversite takımı var, üç nesil aile takımı var, çekirdek aile takımı var, testosteron tekneleri diye adlandırdığım iddialı yarış tekneleri var.

Ama akşamları keyif var, eğlence var ve daha önemlisi dostluk var.

Ayrıntılar haftaya...
Yazarın Tüm Yazıları