GEÇEN haftanın konuşulan haberlerinden biri, 1952 yılında lisede öğrenciyken gazeteci Ahmet Emin Yalman’ı öldürmeye çalışan ve bu nedenle 10 yıl hapis yattıktan sonra kendini Türkiye’nin ilk siyasi suikastçısı olarak sunan, Vakit Gazetesi yazarı Hüseyin Üzmez’in, 14 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz suçlamasıyla gözaltına alınmasıydı.
Saldırgan bir muhafazakárlığın hákim olduğu yazılarında "kadınların iffeti" konusuna sık sık değinen Üzmez’in, 14 yaşındaki bir kız çocuğunun iffetini düşünmeden, ona tecavüz ettiği iddiaları muhtemel bir ikiyüzlülüğü gözler önüne serdiği için kuşkusuz çok önemliydi ve Hürriyet habere gereken önemi verdi.Ancak, haberin ilk kez verildiği 27 Nisan 2008 Pazar günkü manşet, işlendiği iddia edilen suçun ağırlığını hafifletiyordu: "Yılın 78’lik azgın tekesi."Magazin haberlerinden tanıdığımız bir klişe bu. Genç kadınlarla ilişki kuran yaşlı ve zengin erkekler için yanılmıyorsam geçen bir yıl içerisinde geliştirilen "azgın teke" lafını bir suç iddiası ile bağlantılı olarak başlıkta kullanmak yanlış. Yanlış çünkü:1- Bu klişe, gönüllü olarak birbirleriyle ilişkiye girenlerden erkek olanını tanımlıyor. Burada ise tecavüz iddiası söz konusu.2- Bu lafın, hedefteki erkekle hafif dalga geçme niyeti de var. Buradaki sanık ile eğlenmek mümkün değil; çünkü işlediği iddia edilen suç çok büyük; rezil, ceza hukukunda "yüz kızartıcı" diye nitelenen bir suç.3- Bu lafın hedefine 14 yaşındaki kız çocuğunu da oturtuyor. Burada tecavüzden söz ediyoruz, gönüllü bir ilişkiden değil. Ve sonuçta, bu terimin kullanımı tecavüz iddiasını hafifletiyor, bir dehşet ve ibret öyküsünü magazinleştiriyor.O nedenle de Hürriyet, klişe kullanmanın dayanılmaz cazibesine yenik düşmüş oluyor.Hürriyet 60 + 601 Mayıs 2008 geride kaldı. İstanbul’un savaş alanına döndüğü bir günde, sizler, Türkiye’nin her yerinde yaklaşık 1.5 kiloluk Hürriyet nüshalarını bayilerden aldınız.Aylar süren bir çalışmanın yarattığı 290 sayfalık Hürriyet Koleksiyon Sayısı bugünden tarih oldu. Birçok yerde gazeteler tükendi, birçok okur birkaç gazete alarak, Hürriyet’in 1 Mayıs 2008 sayısını gerçekten koleksiyonuna kattı.Sizlerden bu gazete ile ilgili olarak gelen bazı mesajları aktarmak isterim:Handan İren Karakuş: "Bugünkü 60 yıl ekleriniz arasında verdiğiniz ilk sayınızın, günümüzün haberleriyle 60 yıl öncesinin haberlerini karşılaştırmanın bize bir zaman yolculuğu yaptırmasının yanında, benim için de bir o kadar anlamı vardı. Ailemin de bir Hürriyet okuru olması nedeniyle yayınlanan ilk gazetenizin orijinalini bugüne kadar bir hatıra olarak saklaması, olaya ayrı bir anlam kazandırdı. Şu an onlar hayatta değil ama ben o bayrağı kendilerinden teslim alarak ilk sayınıza sahip oldum. Bugün bu gazeteyi görmekle hem bir nostalji yaşadım hem de onları tekrar anmış oldum. Ayrıca bu ilk gazeteye sahip olmak da bana ayrı bir keyif verdi. Nice yıllara."Narin Aras: "Ben emekli bir bayanım. İyi bir Hürriyet okuruyum. Babamdan kalan bir alışkanlıkla Hürriyet’i yıllardır bırakmadım. Ankara’da oturuyorum. Bugün 60. Yıl özel ekinin olduğu Hürriyet Gazetesi’ni sabah erkenden bile hiçbir yerde bulamadım Almanya’da yaşayan oğluma da gönderecektim ama bulamadım. Çok üzüldüm, benim sizden ricam beni bu konuda sevindirirseniz çok ama çok minnettar kalacağım."Umur Çolak: "Türkiye’nin 1 numaralı gazetesi Hürriyet, harika bir özel sayıya imza attı. Öncelikle yürekten teşekkür ediyorum tüm Hürriyet ekibine. İlk Hürriyet sayısı, diğer ekler kısaca her şey süperdi. Hele ilk sayıya bayıldım. Kendimi o günlerde gibi hissettim gerçekten... Bu arada her gün bizlere büyük emeklerle bu gazeteyi hazırlayan ekibi tek tek görmek, tanımak fikri de harikaydı! 19 yaşındayım, ileride çocuklarım olduğunda onlara da bu özel sayıyı hediye etmek istedim ve 3 tane Hürriyet 60. Yıl özel sayısından aldım."Benzer birçok mesaj var.Teşekkürler. Verilen emeğin karşılığını bulması bizi ancak mutlu eder.Kadınlardan güzellik çirkinlik eleştirileriPELİN Vera adlı okur, hafta içinde şu mesajı gönderdi: "24 Nisan 2008 tarihli Kelebek ekinizde bazı ünlülerin photoshop’lu ve photoshop’suz fotoğraflarını yayımlayıp, photoshop’suz doğal halleri ile aslında birer hiç oldukları anlatılmış. Yazıdan yola çıkarsak; yorgun görünen, göz altı torbaları, çilleri ve kırışıklıkları olan insanlar ve fotojenik olmayan insanlar birer hiç. Yani bu mesaj size ’bir hiç’ tarafından yazılıyor, zira onlardan birkaçı bende de var. Okurlarınızın yüzde 90’ında da bunlar gibi ya da bunlara benzer özellikler olduğuna göre tirajınızın yüzde 90’ını oluşturan insanlara ’birer hiç’ demekte sakınca görmemişsiniz."Ağır bir eleştiri; ama acaba yerinde mi?Haber Kelebek’in arka sayfasında yayımlanmış. Başlık ’Photoshop’suz onlar da birer hiç’ şeklinde. Zaten başlık, spot, fotoğraflar ve resimaltlarından oluşuyor haber; yazısı az, fotoğrafı çok. Film yıldızlarının fotoğraflarının bilgisayar ortamında elden geçirilmemesi halinde hepsinin sıradanlaştığı vurgulanıyor; eskiden karanlık odada yapılan işler bugün bilgisayarda kolayca yapılıyor çünkü.Niyet iyi; ancak başlık okur Vera’yı rahatsız etmiş ki, "Bu mesaj bir hiç tarafından yazılıyor" diyor. Bana kalırsa gülünüp geçilecek bir haber, okur Vera tarafından abartılmış. "Ünlüler de aslında bizim gibi" demek varken, ağır eleştirili bir mesaj döşenmek bence maksadı aşmış.Bir diğer mesaj da, Dilge Berktaş’tan geldi. Berktaş, 30 Nisan 2008 tarihli Hürriyet’in 5. sayfasındaki "Saç boyamak kanser yapar" başlıklı haberi eleştirirken, "Haberin 5N1K unsurları dikkatimi çekti. Doğrudan sağlıkla ilgili, üstelik pek çok kadın açısından hayatın vazgeçilmezi olan saç boyama konusundaki bu habere kaynak oluşturan araştırma verilerine dair bilgilerin (araştırmayı yapan kurum, tarih, kaç kişi üzerinde yapıldığı vs...) de gazetede yer alması gerektiğini düşünüyorum. Başka bir gazetede bu ayrıntıları buldum oysa. Hürriyet okuru olarak, sağlığımı ilgilendirebilecek böyle bir konuda tüm ayrıntıları öğrenme hakkım yok mu?" diye soruyordu.Var tabii. Haber bu haliyle eksik. Okur gazeteye ve gazeteciye güvense de, haberin tüm ayrıntılarını bilmek hakkı. Kaldı ki, ayrıntıların tam verilmesi halinde, internet sayesinde bu tür haberlerin derinine inme imkánına sahip okur. Onu bu haktan mahrum etmek de yanlış... Artık iletişim bir bütün. Okurlar farklı kaynakları bir araya getirip kendi gerçeklerini oluşturuyor.