Denizde tek başına

Önce fırtınaların aritmetiği, çünkü her fırtına farklı bir havuz problemidir. Çok boyutlu, çok değişkenli ve tehlikeli bir havuz problemi.

20 deniz mili hızda rüzgar, derin suda yaklaşık 100 deniz millik bir bölgede 12 saat eserse, 20 deniz mili hıza sahip, 60 metre genişliğinde, 3 metrelik dalgalar yaratır. Aynı bölgede rüzgarın hızı iki kat artarsa, dalgaların boyu 9 metreye, hızı ise 35 deniz miline çıkar.

Ölçeği küçültelim. Marmara Denizi’nde örneğin, 2 metre yüksekliğinde, 2 metre kalınlığında ve 3.5 metre genişliğinde bir dalga yaklaşık 7 ton çeker. Ve o 7 ton, 35 knot hızla bir küçük tekneye çarparsa...

Yukardaki tekne Velux 5 solo yarışına katılan teknelerden biri. Geçen ekim ayında başladıktan hemen sonra, Biscay Körfezi’nde büyük bir fırtınaya (10 Beaufort) yakalanan kahramanlardan biri, denizde tek başına.

Kahramanlar, çünkü dünyayı bu koşullarda yarışarak dolaşan adam sayısı uzaya çıkan astronotlardan da, Everest’e tırmananlardan da az.

Yelkeni mendil kadar küçültmüş, bu dayanıklı ama çok sert yarış teknesinin ancak bir münzevinin yaşayabileceği ortamında, yüksekliği 10 metreyi bulan dalgalarda hırpalanarak gitmek, güverteye çıkıp yelken değiştirmek, fırtınada yarışı terk etmeyi aklına bile getirmemek, fırtınadan kurtulduktan sonra teknede hasar yoksa yenilenmiş bir kararlılıkla yarışa devam edebilmek her babayiğidin işi değil.

*

Anlayacağınız, bu fotoğraf ve bitirmek üzere olduğum bir kitabın düşündürdükleri, bu haftanın konusu.

Amerika’nın efsanevi yelkencilerinden John Rousmaniere; Fastnet, Modern Yelkencilik Tarihinin En Öldürücü Fırtınası adlı kitabında, İngiltere’nin güneybatı kıyılarından İrlanda açıklarına uzanan ve Fastnet Feneri’nin etrafından geri dönüşle yapılan efsane yarışın en öldürücü saatlerini anlatıyor.

Tarih 14 Ağustos 1979. Amerika’nın Orta Batı’sındaki uçsuz bucaksız buğday tarlalarının üzerinden başlayan önemsiz bir hava sisteminin, 4 gün içerisinde, bölgede 1638 yılından sonra yaz aylarında görülen en sert fırtınaya dönüşmesinin öyküsünün baş kahramanı dalgalar. Havuz problemi ile söze başlamanın nedeni bu işte; çünkü öldüren rüzgar değil, dalgalar. Dev, nereden geleceği belli olmayan dalgalar.

Kıyıdan 10 saat açıkta, derinliğin azaldığı, normal olarak çok geniş olan ama fırtına hareketi altında kaldığı için kaynayan bir kazan haline dönüşen bir bölgede 24 saat boyunca 60 deniz millik fırtınada dayak yiyen 2500 yelkencinin öyküsü, denizle ilgilenen herkesin ilgisini çekecektir kuşkusuz. Ne yazık ki kitabın Türkçesi yok.

Bilanço çok ciddi. 15 ölü, helikopter ve sahil koruma tekneleri ile bir Hollanda savaş gemisi tarafından kurtarılan 136 yelkenci, batan 5, terk edilen 24 yelkenli.

Kısa adıyla Fastnet, artık bir kod olmuştur. Fastnet sözcüğünü bilip de karada yaşamayı yeğleyenler açısından, yelkenin potansiyel tehlikesine ilişkin bir kod, tekneden bakıldığında denizle (rüzgarla değil) şaka olmayacağını görenlerin içselleştirdiği bir kod.

*

Bugünkü olanaklarla fırtınanın izlediği yolun çok daha kolay belirlendiği göz önüne alındığında, artık böylesi planlı trajedilerin yaşanması mümkün değil tabii ki. Ancak fırtınadan çıkan ve denizle ilgili herkesin aklının bir köşesinde tutması gereken noktalar çok.

Küçük teknelerin açık deniz şartlarında hayatta kalma becerileri hayli sınırlı. Reisi ne denli iyi denizci olursa olsun 11 metreden küçük tekneler, bir fırtınanın gözüne düştüğünde ciddi riskler yaşıyor. Hele dalga düzeni, denizin sığ olduğu bir bölgede iyice karmaşıklaştıysa, bilinen fırtınadan kurtulma taktiklerinin pek azı işe yarıyor; yarayanlar da aslında tesadüfen yarıyor.

Çok güçlü sanılan parçalar bile böylesi fırtınalarda parçalanıyor. O öldürücü 14 Ağustos günü Fastnet yarışına katılan teknelerin en büyüklerinde bile, örneğin karbon fiber dümen palaları zarar görmüş, bumbalar kırılmış.

Bir diğer sonuç ise yarışçı ve gezici yelkenciler arasında farklar. Gezici yelkencilerin bu tür fırtınalardan daha az etkilendikleri çünkü yelkenli tekneyi çok hızlı götürmeyi iyi bilmeseler de denizi daha iyi tanıdıkları ve bunun da onlara fırtınada avantaj sağladığı anlatılıyor.

Yanlış havada, yanlış yerde, yanlış teknede ve yanlış kişilerle olmamanız dileğiyle...
Yazarın Tüm Yazıları