Halki yavaş, çok yavaş gidiyor. İncecik bir hilalin delemediği zifiri karanlık Göcek Körfezi’nin suyu, Halki’nin seyir ışıkları altında lacivert mürekkep gibi koyu; hem rengi, hem kıvamı.
Yıldızlar düşüp düşüp yakamoz oluyor etrafımda; ağır yollu Perkins makinenin tıkırtıları, düşen yıldızların suda çıkarttığı ses sanki.
Pupada Savarona, Halki ve Anatolia yatlarının şehráyini, pruvada Göcek Limanı’nın ışıkları. Çok iyi tanımadığım ama çok sevdiğim birinin güzel düğününden sonra, sabaha karşı iki gibi demirleyip kıçtankara yapacağımız Yassıca’ya gidiyoruz. Alkol yelpazesinin çeşitlerini denemekle kalmamış, miktar konusundaki sağduyu sınırlarını az da olsa zorlamış ve o yüzden de manen ve maddeten kendine gelmek için birkaç saate ihtiyacı olan klasik bir post-düğün insanıyım. Üstelik, Göcek’in yaprak kıpırdamayan sıcağında lacivert keten elbisesi terden sırılsıklam olmuş, sıcaktan patlamak üzere olduğum için post-düğün sendromunu tüm zenginlikleriyle yaşıyorum.
Ceketi çıkartmış, ütülü keten pantolon ve çıplak ayaklarımla, altı kaval üstü şişhane (ne demekse) bir haldeyim. Teknenin kıçındaki oturak rahat, haliyle, ben de rahatım. Yalnız da değilim; Ütay kıçaltı kamarasında, küçük yeğenim Mina ise havuzlukta uyuyor. Bir diğer post-düğün insanı olan eşim Ebru biraz yorgun otururken, arada bana kaygılı bakışlar atıyor; planlarımın farkında. Dümende Namık Kaptan var.
*
Gökova Koyları’ndaki ağaçları tekne halatlarının işkencesinden kurtarmak için, uygun kayalara belli aralıklarla sıkı çelik babalar takılıyor artık. Yanılmıyorsam Turmepa’nın çok değerli bir hizmeti. Onlardan birini el feneri ile bulduktan sonra demire yol veriyoruz. Ağır yol tornistanla Halki karaya yaklaşıyor; ben ise tüm itirazlara rağmen, mayomu çekmiş denize atlamaya hazır durumdayım. Bir post-düğün insanı olsam da, görev bilincine sahibim; kıç koltuk halatını babaya ben bağlamalıyım.
Kapkara denize atladığımda dibin hayli yakın olduğunu hissediyorum; burnumun ucundan bir şey geçiyor, suya biraz dik girmişim. Ama sorun yok, hasar da. Koltuk halatını babaya iliştirip görevi tamamladıktan sonra Halki’nin yanına yüzüyorum. Deniz, beni bir post-düğün insanı olmaktan çıkartıp yavaş yavaş kendime getiriyor. Biliyorum; sabah midem berbat halde uyanacağım ama olsun. En azından şimdi çok iyiyim.
Bodrum’da uzun yıllar önce gece dalışlarına çıkarken, feneri söndürdüğümde hareketlerimin suyun içinde nasıl bir ışık yağmuru oluşturduğunu anımsıyorum. Ellerimi hızlı hızlı hareket ettiriyorum. Mürekkep kıvamındaki denizin içinde sanki şimşekler çakıyor. Suyun içindeki aptalca çırpınmalarımla sanki büyük bir enerjiyi harekete geçiriyorum.
Kızım Ütay yanımda olsaydı, gördüklerimizin, Peter Pan’daki peri Twinkle’ın değneğinden çıkıp her şeyi dönüştüren peri tozu olduğunu söylerdi muhtemelen. Yakamozlar da değdiklerinde beni değiştiriyor; sanki biraz ayılıyorum. Sabah, iyileşmenin "sanki" ile sınırlı kaldığını anlayacağım; o başka.
*
Halki, bir aksaklık olmazsa, yakında İstanbul’a doğru yola çıkacak. İki sene önce bu günlerde aileye katılan bu deniz canlısı, ağır ağır tüm numaralarını yapıp bizi kendisine ve dolayısıyla anası olan denize bağlıyor.
En iyi tekne başkasının teknesidir diyenler duysun. O láf yanlış! Benden ve Halki’den söylemesi.
Türk yelkencileri sanal
álemde
Yahoo’nun en büyük tartışma gruplarından birini Türk yelkencileri oluşturdu. Yelkenciler Lokali adlı tartışma grubunun yaklaşık 5 bin üyesi bulunuyor. Bu platformda yelkenciler arasında bilgi paylaşımı dışında, yelkenle ilgili sorunlar da tartışılıyor. Bir diğer platform ise Denizciler Sivil Toplum İnisiyatifi (DSTİ). Yelkencilerin, internet kullanımı açısından Türkiye’nin önde gelen grupları arasında yer aldığını, kıran kırana tartışmalar yaşanan bu gruplar ortaya koyuyor.
Tüm tartışma gruplarında olduğu gibi, zaman zaman kimin kim olduğu biraz karışsa da, Türkiye’nin en canlı sanal bilgi platformlarını yelkencilerin kurduğu bir gerçek.
Yıllar önce yabancı yatçıların Türkiye’deki bazı sorunlarını çözdükten sonra bir tartışma platformu oluşturmaya karar veren işadamı Zahit Şekercioğlu’nun teknesinden yönettiği Yelkenciler Lokali’nin açılış sayfasında şöyle yazıyor: "Teknelerinde söyleşen yelkencilerin, arkadaşlarıyla paylaşmasını, konularını ortaya koymaya, çözümlerini düşünmeye ve aktarmaya, ulusal deniz ve yelken kültürünü oluşturmaya yöneliktir grubumuz." Bu tartışma platformunda yaklaşık 5 bin kişi var.
Geçen altı yılda Türk amatör denizciliğinin gelişimi için önemli adımlar atan ve sonunda Amatör Denizcilik Federasyonu’nun kurulmasına vesile olan Denizciler Sivil Toplum İnisiyatifi ise, ağırlıklı olarak gezi yelkenciliği tartışmalarının yapıldığı bir platform. DSTİ’nin açılış sayfasının ilk cümlesi, "Amatör Denizcilerin çözüm üretme ve paylaşma platformu."
Özellikle yarışların yapıldığı yaz aylarında sonuçlarla ilgili olarak çıkan anlaşmazlıklar, Yelkenciler Lokali’nde haftalarca süren tartışmalara yol açıyor. Tartışmada ölçü kaçtığında, konu Polemik alanına yönlendiriliyor. Bu dönemlerde ortaya yeni yeni isimler çıkıyor ki, bu yöntemin aslında tartışmanın taraflarından biri kendi adı yerine bir takma ad alarak küfür etmek istediğinde kullanıldığını herkes biliyor. Yani bu platformlar, genel olarak düzeyli bir tartışma ortamına sahip olmakla beraber, arada bir internet ortamının tüm hastalıklarına da yakalanabiliyor.
Yelkenciler Lokali’nin kurucusu Zahit Şekercioğlu ile yüz yüze görüşmek fırsat olmadı; grubun moderasyonunu, en son Hisarönü’nde olduğunu bildiğim teknesinden yapıyor. Denizciliğin nasıl olması gerektiğine ilişkin net bir duruşu var. Hakaret içermeyen ve tartışmaya katkıda bulunan her türlü mesaj platforma alınıyor. Hakaret değil de ciddi bir saçmalama olduğunda, Şekercioğlu saçmalayan kişiye, farklı adlarından biriyle özenli bir dille ayar veriyor. O nedenle sevmeyeni hayli fazla; musluğun başındaki herkesin karşılaşabileceği bir durum...
Önerim, Türkiye’de amatör denizcilikle ilgili herkesin bu tartışma gruplarını izlemesi; bilgi çok ama kavga ve eğlence de var.
SANAL ÁLEMİN GERÇEK TEPKİLERİ
Özerkleşen Türkiye Yelken Federasyonu’nun Ana Statüsü’nde yapacağı değişiklikle, yat yarışlarını tekeline alma niyeti Yelkenciler Lokali’nde tartışılırken, gezi teknelerinin ayrı kulüpler ve ayrı bir federasyonun çatısı altında örgütlenmesi gerektiğini yazanlar var.
Bu tartışmalardan çıkan bir somut öneri, gezi yelkencilerini bir araya getirecek bir yarışma. Yelken kulüplerinin gezi yatçılarını ciddiye almayan duruşundan sıkılan ve TYF’nin planlarından hoşlanmayan bir grubun başlattığı sanılan bu eylem, "Finiş hattını yaklaşık aynı zamanda geçen teknelerin, ben öndeydim veya gerideydim, şeklinde bir not yazmaları sıralamada dikkate alınacaktır. Yarışmacılar kendi vicdanları ile baş başa yarışacaklardır, hakem yoktur, organizasyon komitesi yoktur, protesto yoktur, katılım ücreti yoktur, ince kurallar yoktur" cümlesinin dikkat çektiği, hafif anarşist bir manifesto ile sunuluyor.
Manifesto, her yarışın ardından dinmek bilmeyen protestoları ve Federasyon yöneticileri de dahil, yelkencilerin küfürleşmelerinden ve kulüpler arası çekişmelerden duyulan sıkıntıyı yansıtıyor. 9 Eylül’de yapılacak Gezgin Korsan yarışması ile ilgili bilgilere gezgin.korsan@gmail.com adresinden ulaşılabileceği belirtiliyor.
Yelkenciler Lokali’nde, mayıs ayında yapılmasına rağmen sonucu hálá kesinleşmeyen Shop & Miles Boğaziçi Kupası yarışı da eleştiriliyor. Gönderilen yazılarda, Shop & Miles adına yarışan teknelerin balon basarak kural ihlali yaptıkları ve buna rağmen "geçici" olarak yarışı kazanmış gösterildikleri vurgulanırken, Marmara Yelken Kulübü’nün yanı sıra sponsor şirket de eleştiriliyor.