Beneteau, dünyanın en büyük yelkenli tekne üreticisi.
Fransa’nın Biscay Körfezi’ne bakan kıyılarında uzun yıllar önce küçük bir atölye ile başlayan öyküsü, bugün aynı bölgedeki ve Amerika’daki fabrikaları ile önemli bir sanayii başarısına dönüştü. Bu başarının bizler için önemi, kaliteli teknelerin uygun fiyatlarla piyasaya sunulmasında Beneteau’nun oynadığı rol.
Dede Benjamin Beneteau’nun, Biscay Körfezi’nden ekmeğini çıkartan balıkçılar için Croix de Vie adlı küçücük bir kasabada güçlü ahşap balıkçı teknelerini üretmesi ile başlıyor öykü, 1884’te. Yıllar yılı, önce yelkenli ardından motorlu, ama aynı tip tekneleri başarıyla yapıyor Beneteau.
Uzun yıllar sonra plastik keşfediliyor; plastiğin ve cam elyafının tekne yapımında kullanılacağı söyleniyor. Ve bu da haliyle Croix de Vie’de duyuluyor.
Günün birinde, bir balıkçı gelip yeni bir teknenin siparişini veriyor. Atölyedekiler, müşteriye danışmadan kabuğu ahşap değil, bu yeni malzemeden yapıyor. Sonuç; müşteri mutsuz, öfkeli ve bağırıp çağırıp tek kuruş para ödemeden çekip gidiyor. Kabuk da Beneteau’nun elinde kalıyor.
Yıllar geçiyor; Paris’ten küçük bir özel yat ısmarlamak için bölgeye gelen biri bahçedeki o kabuğun ne olduğunu soruyor. Öyküsünü öğrenince cesaretlenip teknesinin o kabuktan yapılmasını istiyor. Ve tekne yapılıyor. Fiyatı uygun, dayanıklı ve hepsinden önemlisi ahşaba göre bakımı kolay. Derler ya; gerisi tarih diye. Aynen öyle.
Bakımlı Vendee bölgesindeki fabrikalarının çoğunda teknelerin tamamını üretiyor Beneteau. Teknelerin boylarına göre ayrılmış olan fabrikaların yenisi var, eskisi var. 55 farklı tipte tekne üreten fabrikalardan çıkmış, paketlenmiş tekneleri taşıyan kamyonlara otoyollarda ve Vendee’nin tarım arazileri arasından uzanan dar yollarında sık sık rastlıyorsunuz.
Gemilere yüklenip, dünyanın dört bir yanına gönderildikleri limanlarda indiriliyor tekneler. Ya da küçük marinalara gönderiliyorlar; burada hazırlanıp, her ülkede var olan temsilci şirketlere teslim ediliyorlar. Örneğin Tezmarin’in ithal ettiği Beneteau’lar Türkiye’ye gemiyle değil, özel teslimat kaptanları tarafından getiriliyor.
Beneteau’nun Fransa’nın en önemli sanayii şirketlerinden biri olmasının öyküsü tam olarak 1964 yılında başlıyor. Kurucu Benjamin Beneteau’nun akrabalarından Annette Beneteau’nun, tanınan ama küçülen atölyeyi ziyareti ardından büyük dönüşüm başlıyor. Azalan talep nedeniyle balıkçı teknesi üretiminden küçük ve orta boy motorlu tekne üretimine geçiliyor. 1974 yılında ise Beneteau’yu yelkencilerin ezbere bildiği bir marka haline getiren ve atölyenin 1884 yılında kuruluş nedeni olan yelkenli tekne üretimi yeniden başlıyor.
Tanıyanlar hálá işin başında olan Anette Beneteau’nun kararlılığını dışarı yansıtmadığını, ancak çok iyi bir iş kadını ve bir vizyoner olduğunu anlatıyorlar. Sanırım Anette Beneteau ile önümüzdeki aylarda görüşme fırsatımız olabilecek.
Kritik noktalarda kadınlar çalışıyor
Beneteau’nun Vendee Bölgesi’nde 7 fabrikası var. Yaklaşık 2500 kişinin çalıştığı bu fabrikalarda, üretimin çok büyük bölümü yapılıyor. Kuzey Amerikalı müşterilerin siparişleri ise oradaki bir fabrikada tamamlanıyor, teknelerin önemli bölümünün içleri Fransa’da hazırlanıyor, montaj orada yapılıyor.
Beneteau’nun vizyoner yöneticisi bir kadın; Anette Beneteau. Beneteau’nun adlarını bilmediğim birçok kritik çalışanı da kadın. Fabrikanın, aseton ve diğer kimyasalların kokusu ile kafa bulduran gövde ve güverte yapım bölümünde birçok kadın çalışıyordu. Fabrika yöneticileri, gövdelerin hafiflik ve dayanıklılığını sağlayan en hassas üretim süreci olan elyaf - polyester işinde kadınların erkeklere kıyasla çok daha güvenilir olduğunu anlattılar.
Kabaca anlatmak gerekirse; dev kalıpların içi geniş cam elyafı bezlerle kaplanıyor ve bunlara rezalet kokan sıvı haldeki polyester yediriliyor- kat kat. Bu işlemde polyester oranının tam yerinde olması gerekli; o yüzden de sert cam elyafı bezlerin üzerinde ellerinde pirinç rulolarla dolaşan işçiler, gereken cam elyafı polyester oranını göz kararı ayarlıyorlar. Bu işi de en iyi kadınlar yapıyor.
Bunun dışında kadınların çalıştığı teknelerin yanıbaşındaki istasyonlar birer düzen örneği. Sera gazları içeren polyesterin uçmaması için varil kapaklarının kapalı tutulması gerekli. Kadınların çalıştığı istasyonlarda kapaklar kapalı, erkeklerin istasyonlarındaysa, tahmin ettiğiniz gibi, açık.
Yani Beneteau’da kadınlar tepeden tırnağı önemli ve kritik işler yapıyor.
Bir tekne fabrikasında bu kadar çok kadına rastlamak beni şaşırttı açıkçası. Daha önce gördüğüm Bavaria fabrikasında bu kadar çok kadın yoktu örneğin. Bu durumun Vendee bölgesinin denizle yakın ilişkisinden kaynaklandığı da söylenebilir herhalde.
Motorlu tekne piyasası çok hızlı büyüyor
Beneteau’nun Satış Pazarlama’dan Sorumlu Başkan Yardımcısı Henri Brisse, yenilikçiliğin Beneteau’nun başarısının en önemli sırlarından biri olduğunu söyledi. Hedeflerinin üretim sürecinde çevresel etkileri en aza indirmek olduğunu anlatan Brisse, bu nedenle tüm fabrikaların üretim süreçlerinin ISO 14000 çevre belgesine sahip olduğunu anlattı.
Beneteau’nun giderek artan ama hálá işin küçük bölümünü oluşturan motorlu tekne işinin çevresel boyutlarını görüp görmediğini sorduğumda, "Farkındayız ama yaptığımız yeniliklerle daha az yakıt tüketen ama daha iyi performans gösteren tekneler üretiyoruz. Hedefimiz yelkenli tekne üreticiliğinde dünya liderliğini korumak, Avrupa’da ise motorlu teknede ilk 3’te olmak" diyor.
Motorlu teknede piyasanın yelkenli teknelere göre 4 - 5 kat hızlı büyüdüğünü anlatan Brisse, bu piyasanın dışında kalamayacaklarını ama tüm ürün yelpazesine de yetişemeyeceklerini anlattı.
Benim anladığım Beneteau, kárlılığın tekne büyüdükçe katlanarak arttığı bu sektörde, özellikle motorlu teknelerden büyük teknelere yönelmeyi düşünüyor. Fransa’da birkaç saat gezdiğimiz Swift Trawler 52, önümüzdeki yıl piyasaya çıkacak 17 metrelik motorlu teknenin ilk örneğiydi. Lüks ama çok zengin işi lüks olmayan bu denizci tekne uygun olduğu söylenen yakıt tüketimi ve yüksek hızdaki manevra yeteneği ile dikkat çekiciydi. Hacmi iyi kullanıyordu. Söylendiğine göre fiyatı da benzer türdeki benzer boy teknelerle kıyaslandığında iyi olacakmış. Ancak kár oranının aynı boydaki yelkenli tekne ile kıyaslandığında çok daha yüksek olacağı kesin.
Türkiye’yi teknecilik açısından nasıl gördüğünü anlatırken Brisse, "Son 4 yılda Türkiye’deki temsilcimiz Tezmarin’in cirosu 4 kat arttı. Bizim açımızdan temel bir pazar Türkiye" dedi.
Türkiye’de üretim konusu açıldığında ise ne reddetti, ne de kabul... Hayırlısı bakalım.
Cap Istanbul’da yeni rota
Akdeniz’in tek solo açık deniz yarışı olan Cap Istanbul’un 3. yılında, Figaro Beneteau tekneleri Nice - İstanbul arasında yarışacak. Figaro Beneteau sınıfı tarafından 2012 yılına kadar yarış takvimine alınan Cap Istanbul, bu yıl ilk kez solo olarak yapılacak. İlk 2 yılında Fransa Yelken Federasyonu takvimine giren, ancak yarışmacılara puan vermeyen Cap Istanbul, solo yarışa dönüşmesiyle birlikte, Fransa’da açıkdeniz yelkencileri arasındaki birincilik mücadelesinin önemli yarışlarından biri haline geliyor. Cap Istanbul 2008, 14 Eylül’de başlayacak ve 7 Ekim’de İstanbul’da sona erecek.