Kelebek yazarlarından
Onur Baştürk’ün 28 Kasım günkü yazısı Kelebek’in birinci sayfasında
"Cahil Kraliçe" başlığıyla haberleştirildi.Haberde, vizyona yeni giren
"Elizabeth: Altın Çağ" filminde büyük bir hata yapıldığı iddia ediliyordu. Bu iddianın nedeni ise filmde, İngiltere’yi İngiltere yapan hükümdarların başında gelen
1. Elizabeth’in kiminle evleneceği konusunda sohbet ederken,
"Türkiye’nin padişahı ile mi" diye sormasıydı.
Baştürk, o dönemde Türkiye’nin değil, Osmanlı İmparatorluğu’nun var olduğunu belirtiyor ve filmin tarih danışmanı olmadığı sorusunun gündeme geldiğini iddia ediyordu.30 Kasım günü
Baştürk ilk yazısına gelen tepkileri de aktardı.O dönem, bizim
Kanuni dediğimiz, Batı’nın ise
Muhteşem diye nitelediği
Sultan Süleyman dönemiydi. Ve o dönem, gerçekten de yalnızca Türkiye’nin değil, İngiltere’nin de altın çağıydı. Bir tarafta
Süleyman, öbür tarafta
Elizabeth... Bir tarafta
Barbaros Hayreddin, öbür tarafta
Sir Francis Drake ve en önemlisi İngiltere’de,
William Shakespeare dönemiydi.
Shakespeare üç eserinde, tüm Avrupa’yı korkutup konuşturan Osmanlı’dan söz eder; Othello, Titus Andronicus ve Venedik Taciri. Pek de olumlu değildir değinmeleri. Avrupa’yı titreten, dehşet saçan Türk’tür anlattığı
Shakespeare’in. Örneğin Othello’da,
"Osmanlılara bile yasaklananı kendimize yapan Türklere mi döndük" diye sorar kahramanlardan biri. Burada seviye göstergesi olarak
"bile" vurgusu önemlidir.
FİLMDE YANLIŞ YOKTopkapı Sarayı Direktörü Prof.
İlber Ortaylı’yı arayıp, konuyu ona da sordum. Yanıtı şöyle oldu:
"O dönemde Osmanlı’ya Türkiye, Osmanlı padişahlarına Türk Sultanı denirdi. Kitaplarda yazar. Yani filmde yanlış bir şey yok. O tartışma bizim tartışmamız, oralarda Osmanlı mı, Türkiye mi tartışması hiç olmadı."GEREKSİZ BİR KOMPLO ARAYIŞI Filmde, Turkey sözcüğü kullanılırken seçilen tonlamanın, hindiyi çağrıştırma amaçlı kullanıldığı konusunda da okurlardan değerlendirmeler geldi. Bu da tabii boş bir komplo arayışı; İngiliz dilinde hindiye ne zaman Turkey dendiğini tam olarak bilmiyoruz çünkü.
Elizabeth döneminde Britanya adalarından kalkıp Amerika’ya yerleşenler, yerlilerin desteğiyle ayakta kalabilen aç biilaç, sefil-perişan göçmenlerdi. Bu göçmenler, tanımadıkları toprakların yabani kuşlarını, yani bugün bizim hindi diyerek belki de Hintlilere
"hakaret" etmemize yol açan büyük kuşların yabanilerini avlamayı yerlilerden öğreniyorlardı. Filmde,
Elizabeth’in tonundaki istihzanın nedeni, Türk padişahını kastederek
"barbar" vurgulamasıdır ki, o da, Osmanlı’nın o dönemde Avrupa’da yarattığı korkunun etkilerinin bugüne kadar süren bir sonucudur. Hindi vurgulaması amacı taşınmışsa eğer, gerçek tarihsel hata o olurdu;
Elizabeth varlığını belki bildiği bir kuşu, henüz konmamış adıyla nasıl tanımlayabilirdi?Yani, Elizabeth: Altın Çağ filminde belli ki bir tarih danışmanı varmış.Bana sorarsanız, hiç evlenmeyen ve o nedenle Bakire Kraliçe diye de anılan
1. Elizabeth ile
Sultan Süleyman evlenseydi, tarihi açıdan çok ilginç sonuçlar yaşardık; ama olmamış, ne yapalım...
Elizabeth yerine tarihimize
Hürrem Sultan girdi; ama o da apayrı bir hikáye.
ELEŞTİRİLER YERSİZHafta içinde gelen birkaç mesajda, 25 Kasım 2007 günü yayımlanan Kültürazzi köşesindeki bir alıntı eleştirildi. Kültürazzi’de,
Hilmi Yavuz’un bir yazısından yapılan alıntıda
Fatih Sultan Mehmed’in eşcinsel olabileceği belirtiliyordu. Yazının sonunda da, bir padişah eşcinsel olabildiğine göre, belediye başkanının da eşcinsel olabileceği vurgulanarak, Hürriyet’in önceki hafta attığı birkaç manşete atıfta bulunuluyordu.Bu haberi eleştiren okurlardan
Fatih Soy ile de uzun uzun görüştüm.
Soy, gerçek olup olmadığı bilinmeyen bir konuda Hürriyet’in hüküm verdiğini ve bunun yanlış olduğunu iddia ediyordu. Ancak uzun konuşmadan ve gelen okur tepkilerinin satır aralarından şunu da çıkarttım: Koskoca
Fatih Sultan Mehmed’i eşcinsel olarak sunmaya nasıl cesaret edebilirsiniz?Burada tarihe bakışımızla ilgili bir sorun var. Osmanlılar’ın sorun olarak görmediği bir konuyu bazılarımız bugün sorun olarak niteleyebilir; buna da kimse karışamaz. Ama bu duyarlılık, konunun tartışılmasını neden engellesin?
Fatih Sultan Mehmed’in ölümünden 525 yıl sonra bu konuyu yazamayacaksak, ne zaman yazacağız. Hürriyet bu konudaki tartışmaları aktarmayacaksa, kim aktaracak?Diyeceğim, bu konudaki okur eleştirileri bence yersiz. Tarihe bugünün algılama ve değerleri ile bakarsak, tarih dışı sonuçlara ulaşırız. Yersiz ve yanlış olan da asıl budur zaten.