Paylaş
Bilirsiniz, eskiden filmlerde izler, gazete röportajlarında görürdük... Afrika'ya röportaja ya da araştırma yapmaya giden gazeteciler, bilim adamları beraberlerinde incik boncuk, ayna vs. gibi şeyler götürür, uygarlıktan uzak Afrikalıları öyle kazıklar, onlarla öyle diyalog kurarlardı...
Ama köprülerin altından çok sular aktı, işler tersine döndü... Ve artık Afrikalılar bizi kazıklar hale geldi...
Afrikalı futbolculara bir sözüm yok... Onlar toplarını oynuyor, paralarını alıyorlar...
Ama bir Kompela olayı var... Değer ölçülerimizin ne denli yozlaştığının, beğeni kalitemizin nasıl yerlerde süründüğünün resmen simgesi...
Kompela, Afrika'da kendilerine gösterilen incik boncuğun, aynanın resmen intikamını alıyor...
Televizyonda iki göbek atıyor, çeyrekbuçuk Türkçe'siyle iki laf ediyor, bir de şarkı patlatıyor, 30 yıllık memurun 40 milyon aylık aldığı ülkede, hiçbir niteliği olmamasına karşın program başına 500 milyon götürüyor... Bunun adı rezillik değil de nedir?..
Ama, ‘‘Irkçılık mı yapıyorsun?.. Bu ülkede de hiçbir mok olmadıkları halde televizyonlardan milyarlar götüren onca 'beyaz', erkek ve kadın da var...’’ derseniz, ona da bir şey diyemem valla...
Kompela'nın icrai sanat eylediği son program ‘‘Eyilik’’ TV'deki Serpil Çakmaklı ile birlikte yaptığı ‘‘Serpil'in Kompelası’’ programı...
Biliyorum şimdi, ‘‘Sonunda Serpil Çakmaklı bile televizyon programı yaptı!..’’ diye bir şeyler yazacağımı düşünüyorsunuz... Ama yanılıyorsunuz...
Onca hatunun göğüs dekoltesini göstererek program yaptığı televziyonlarda, bence Serpil Çakmaklı program yapmakta geç bile kalmış...
Güzel bir kadın... Ayrıca gayet iyi de bir diksiyonu var... Konuklarıyla konuşurken işin suyunu çıkarmıyor, yılışmıyor... Konuklarını iyi seçer dersini biraz daha çalışırsa, kendi çapında bayağı iyi programlar yapabilir...
Ama benim takıntım Serpil'in programının dekoruna...
Kim yapmışsa, öyle abuk sabuk bir dekor yapmış ki, ‘‘Neyimiz var neyimiz yok, turistler görsün...’’ diye halı, kilim, bakır eşya her bir şeyi üst üste yığan Kapalıçarşı'daki dükkanları anımsatıyor...
Serpil, o ‘‘sonradan görme’’ dekoru değişttirtmezse, o eşya yığını arasında kaybolur gider... Benden söylemesi...
Tv yıldızı
Biliyorsunuz Devlet Bakanı Güneş Taner televizyon ve gazetelere konuşmak için 5 bin dolar para istiyordu...
Artık bundan böyle Meclis Başkan Vekili Kamer Genç de televizyonlara parayla çıkacak ekrana her çıkışı için 5 bin dolar isteyecekmiş.
Ben televizyonların yerinde olsam sayın Genç’le bırakın 5 bini 5 milyon dolar verip mukavele yaparım, Kamer Genç’i kanalıma bağlarım.
Levent Kırca ile Reyting Hamdi’nin pabuçlarını dama atıp ikisini de duman eder valla...
Hatta Kamer Genç’e ‘anlayana davul zurna az... Anlamayana sivrisinek çok’ adlı bir de dizi yaptırırım!
Anahtar
Bana televizyonlarla ilgili hergün bir yığın faks geliyor...
Bunların büyük bölümü tabi ki ‘‘Telekomzede’’lerden... İnsanlar kendilerine tahattütlerde bulunup paralarını alan, sonra da yan çizen Türk Telekom'dan şikayet ediyorlar...
Ama faksların bir bölümü de ‘‘Cine5’’ abonelerinden...
Onlar da ‘‘Cine5’’in kendilerine 24 saat film gösterme sözü verdiğini bu nedenle abone olduklarını söylüyor, geceleri saat yarımdan itibaren ‘‘Cine5’’in şifreli ve de paralı ‘‘Playboy’’ kanalına dönüşmesini protesto ediyorlar...
Valla ayni dertten ben de muzdaribim... Gece saat 12'yi biraz geçiyor, ekrana ‘‘Kullandığınız anahtar geçersizdir...’’ yazısı geliyor, görüntü kayboluyor...
Ama atladıkları birşey var... Ekranda görüntü gidiyor ama, ses devam ediyor... Sevişme anındaki tüm sesleri para vermeden bedavadan aynen duyuyorsunuz...
Yapılan araştırmalara göre insanların yüzde sekseninin seks yaparken gözlerini kapadığını varsayarsanız, bence Cine5'e abone olmak gereksiz... Durumu böyle rahatça idare edebilirsiniz...
Uzun sözün kısası, Cine5 gecenin belli bir saatinden sonra programları ‘‘anahtarlı’’ yaptı...
Kapı olsa çilingir çağırırsın, ama Cine5'in kapısında çilingirin değil, paranın hükmü geçiyor...
Basketbol
Basketbol seviyor musunuz bilmiyorum... Ama Cumartesi geceleri Kanal D'deki NBA maçlarını izlerseniz basketbolu kesin seversiniz...
Televizyonculuk zor zenaat... Ve de çok pahalı... Büyük İbo'su, Küçük İbo'su, Hülya'sı vs. ile televizyonlar reyting yapıp reklam almaya, bellerini doğrultmaya çalışıyor...
Ve de körün tuttuğunu öptüğü bu düzen içinde kimse televizyon başındaki insanlara kaliteli birşeyler sunmayı düşünmüyor...
‘‘Kanal D’’deki NBA maçları, geç saatte de olsa bir televizyon kanalının izleyicisine çok kaliteli, bir sunusu... ‘‘Kanal D’’yi kutluyorum...
Paylaş