Para mı pul mu?

Haberin Devamı

Tekin ARAL

İşin iyice moku çıktı... Artık milyarlar değil, trilyonlar havada uçuyor...

Bir yandan insanlar veresiye iki paket makarna almak için mahalle bakkalına dil dökerlerken, bazı kulüp başkanları da ellerinde milyonlarca dolar, futbolcu Ahmet'i, Mehmet'i almak için başka kulüp başkanlarına dil döküyorlar... Bunların hepsi de aynı ülkede oluyor...

Sakın yanlış anlaşılmasın... Burada fakir fukaralık edebiyatı yaptığım sanılmasın...

Her iş kendi ekonomisini kendi saptar, tamam... Ama bunun da bir mantığı, ilkesi, ucu bucağı olur... İş böylesine bir rezilliğe vardırılmaz...

Fenerbahçe 3.5 Trilyon'a Bursasporlu Baliç'i aldı... Hayırlı ve de uğurlu olsun... Bu arada şunu söyleyeyim, 3,5 trilyonluk futbolcu Fenerbahçe'ye ya da herhangi bir takıma Türkiye ligi 8.si Bursa'dan değil Barcelona'dan ya da Juventus'tan alınır, o da ayrı...

Ama kulüplerdeki iktidar rekabeti, medya gazları, futbolcu fiyatlarını bu abuk, inanılmaz düzeylere çıkarıyor...

Hakan Şükür 4 trilyon, Gaziantepli Ayhan 2,5 trilyon, Ankaragüçlü Hasan Şaş 2 trilyon vs.... Geçen gün bir gazetede vardı... Kendi fiyatına Hasan Şaş'ın kendisi bile soyadı gibi ‘‘Şaş'mış...’’

Tabi bu arada insanın aklına hemen şu geliyor...

Herbirinin değeri milyonlarca dolar, iki üç trilyon lira eden bunca futbolcusu olan bir ülkenin niye dışarda hiçbir kıymeti harbiyesi yok... Bu ülke niye Dünya Kupası finallerinde yıllardır yer almıyor... Bu çok değerli futbolcuların bir tanesi bile neden Avrupa'nın herhangi bir takımında oynayamıyor...

Şimdi, ‘‘Gazetelerde okuyoruz... Avrupa'nın birçok takımı Abdullah'ın, Oktay'ın, Hakan'ın peşindeymiş...’’ diyeceksiniz...

O okuduklarınızın çoğu medyatik şişirmeler... Ve bu arkadaşların iç piyasadaki fiyatlarını arttırmaktan başka da bir işe yaramıyor... Hepsi her transfer sezonunda gündeme gelen Erbakan'ın deyimiyle, ‘‘fasa fiso’’lar... Zira Avrupalı, birini kafaya taktıysa onu alır... Yıllardır bir alay futbolcumuzu tüm Avrupa ister, daha gidip oynayan tek adam yok...

Neyse... Kendimize bir kapalı dünya kurmuşuz, kendimizi birbirimizi kandırıyor, af buyurun düdükleyip duruyoruz...

Futbolda da böyleyiz, politikada da, müzikte vs. de de...

Şarkıcımız, popcumuz, türkücümüz milyon kaset satıp, trilyon götürüyorlar, Batı kasetçalarlarında dönen tek kasetimiz yok... Kapalı devre yayımdayız...

Uzun sözün kısası, durumun vaziyeti bu...

Tüm bu söylediklerimden sonra; söze Baliç'le başlamıştık, Baliç'in Fenerbahçe'ye tekrar hayırlı olmasını diliyorum... Zira biliyorsunuz serde Fenerbahçe'lilik var...

Yalnız, Baliç'in adının bizim Boliç'e benzemesi ve geçen gün verdiği bir demeçte ‘‘Boliç'le birlikte çok gol atacağız...’’ demesi beni epey huzursuz etti... Onu da belirteyim...

32. GÜN

Mehmet Ali Birand'ın 32. Gün'ünde bu kez Birand gençlerin karşısına Dışişleri Bakanı İsmail Cem'i getirdi...

Tutarlı kişiliği, insana güven veren, sempatik, uygar yapısıyla Cem'in gençlerin karşısına çıkacağı bu programın hem keyifli hem de reytingi yüksek bir program olacağını düşünmüştü herhalde Birand...

Reytingini, programdan kimin

ne kadar keyif aldığını bilmem...

Tabi yanlışları, tutarsızlıkları, heyecanları da oldu ama gençler süperdi... Ben gençlerin soruları nedeniyle siyasetçiliği değil, ‘‘politikacılığı’’ kendisine hiç yakıştırmadığım Cem'i, ilk kez Meclis'teki herhangi bir politikacı gibi gördüm...

GÖBEK KAVGASI

Uzun süre ekranlardan uzak kalan Nedim Saban namı diğer Dr. Stress, bir süredir Kanal 6'da yaptığı programlarla ekrana döndü...

Dr.Stress çok konukla yaptığı programlarında şu ara, toplumun hakkında çok şey bilmediği ama merak ettiği, özellikle gözönünde olan meslekleri, sorunları vs.'siyle tanıtmaya çalışıyor... Programına da o mesleğin bilinen, o konuda söyleyecek lafı olan kişilerini konuk ediyor...

Dr.Stress geçtiğimiz programındaki konusu dansözlük, konukları da ülkenin adı sanı ve göbeği en bilinen dansözleriydi...

Program önce güzel güzel, dansözlüğün mana ve ehemmiyetini belirten konuşmalarla başladı... Mesleğin sorunları dile getirilecek falan diye beklenirken, birden iş dansözler arası kavgaya, ‘‘Benim kalçam senin kalçanı döver... Baak sende bu göğüsler var mı?..’’ muhabbetine dönüştü...

İş daha da saçsaça başbaşa bir duruma geliyordu ki, olayları büyük çabalar sarfederek Dr.Stress önledi... Öğretmenin, sınıfta geçinemeyen çocukların yerlerini değiştirmesi gibi, programda birbirine tebelleş olan dansözlerin yerlerini bile değiştirdi...

Ve kavgalara verilen ‘‘beş dakika ara’’larda dansöz arkadaşların söylediklerinden anlaşıldı ki, bu dansözlük işi öyle dışarıdan görüldüğü gibi ‘‘Salla poponu, al katını otonu...’’ bir iş değildir.

Gene kendi söylediklerine göre, sürekli iş bulamamaktadırlar... Çoğu da kıt kanaat geçinmektedirler vs...

Peki o zaman kardeşim, hele de durum böyleyse, elele verip birbirinize destek olacağınıza, neden birbirinizin saçını başını yoluyorsunuz ki?..

Bu arada dansözler arası bu müthiş rekabetten en iyi Dr.Stress yararlandı...

‘‘Madem öyle, hepiniz sırayla atın birer göbek de izleyicilerimiz en iyi hanginiz görsünler’’ deyip, tüm dansözleri bir güzel oynattı...

Böylece ‘‘dört kol çengi’’ bir program yapmış oldu...

GENÇ HABER

Televizyon haber bültenlerinde, zaman zaman ekranlara gelen gezginci, özellikle de yerel haberciler var...

Bunların çoğunluğunu da mesleğin henüz başında, genç arkadaşlar oluşturuyor...

Ama bir haber nedeniyle ekranlara geldiklerinde çoğu, deneyimsizlikten, heyecandan olan biteni doğru düzgün anlatamıyor, ekranda bayağı zor anlar geçiriyor... İşte burada da soracağı sorular, o kısacık anda yapacağı motivasyonla o genç haberciyi rahatlatma, başarılı kılma görevi ekrandaki usta haber sonucusuna düşüyor...

Ama şu kadarını da söyleyeyim ki, ekranlarda Reha Muhtar'ın dışında bunu yapan yok...

Reha'nın haber mantığını ben de burada çok eleştiriyorum... Ama hakkını teslim edelim ki, işini ustaca yapıyor, bu işi biliyor... Sorduğu sorular, yaptığı saplamalar, yönlendirmelerle, kendisine bir olayı aktaran genç habercinin ağzından haberi tereyağından kıl çeker gibi alıyor... Dahası çok acemi bir haberciyi ekranda başarılı bile kılıyor...






 








Yazarın Tüm Yazıları