Ne var ne yok

Tekin ARAL
Haberin Devamı

Battis sovaan!

Televizyonlarda bir süredir, program sunarken etinden et koparılıyormuş gibi ciyak ciyak bağırma modası başladı...

Paparazzi programı sunucusundan yarışma programı sunucusuna, futbol spikerinden program anonsu yapanına kadar herkes patates soğan satar gibi bir avaza bağırıp duruyor...

Ve bu arkadaşlar programlarını böyle sunduklarında daha etkili olduklarını, işlerini daha iyi yaptıklarını sanıyorlar...

Örneğin Kanal 6'da hergün yayımlanan Alo Olimpiyat adlı bir yarışma programı programın da bana hep okuldan kaçmış da oraya gelmiş duygusu veren bir sunucusu var...

Adının Okan Karaca olduğunu öğrendiğim bu arkadaş, aslında son derece de şirin...

Ama bir başlıyor çığlık atmaya... Program sunmuyor, Topkapı terminalinden otobüs kaldırıyor adeta... Aradabir kendi çığlıklarıyla gaza gelip perendeler falan da atıyor...

Şimdi inanmayacaksınız, Allah sizi inandırsın, geçen gün Okan bağırırken televizyon sesini sonuna kadar kıstım... Ekrandan hala onun sesi geliyordu...

Sunucu arkadaşlar... İnanın çok bağırınca program iyi sunulmuş olmuyor... Tersine kötü oluyor...

Ben bile evde bağırarak birşey istediğimde kimse iplemiyor... Yani bağırarak birşey elde edemeyiz...

Gelin hep birlikte biraz sakin olalım...

DEHŞETE DEVAM

Kampanyalar açılmış, sözümona Medya'da, şiddete, dehşete, ürpertici kanlı görüntülere son verileceği sözleri verilmişti...

Hepsi hikaye çıktı... Televizyonlardaki, ‘‘Arkadaş millet kan istiyor...’’ kafası değişmiş değil...

Ekranlar her gece, trafik kazasında, cinayette, yangında ölmüş ceset görüntüleriyle dolu...

Tamam haberini verin... Ama insanın bakamayacağı o görüntüleri defalarca ekranlara getirmek ne oluyor ki?..

HANGİSİ DOĞRU?..

Geçen gece Reha Muhtar'ın Show haberinde ya da haber show'unda geceyarısı Ortaköy'deki evlerinde 7 kişinin tecavüzüne uğrayan 3 fotomodel vardı...

Kızlar, aşağı yukarı elli altmış ‘‘ass sonraaa’’dan sonra ekrana getirildi...

Neredeyse Titanic filmi kadar uzun süren görüntülerde, kızlar olayın şokuyla uzun süre ağladılar... Nasıl titrediklerini izleyicilere iyice göstermek için Reha yönetmen ve kameramandan defalarca ricada bulundu... Bu görüntülerin ekrana çok iyi getirilmesini istedi...

Bizim burada olayla ilgili yorum yapmak gibi bir niyetimiz yok... Zaten işimiz de değil... Yetkililer araştırır, soruşturur, suçlu da cezasını çeker...

Benim değinmek istediğim, o haber programındaki gariplik...

Bir yanda Reha Muhtar, ‘‘İstanbul'un göbeğinde’’ diye yirmi kez tekrarlayarak, ‘‘Hepimizin anası, bacısı var’’ diye kızcağızların maduriyetini anlatıyor... Gene aynı porgramda bir muhabir arkadaş, ‘‘Kapıda da hiç zorlama izi yok... Gürültü falan da duyulmamış... Yardım istememişler... Şikayeti de üç gün sonra yapmışlar... Ayrıca zaten birbirlerini de tanıyorlarmış...’’ gibi laflar söyleyip güya çaktırmadan kızların da pek sağlam ayakkabı olmadıkları gibi birtakım imalarda bulunuyor... Bu da bir görüştür, tamam... Ama aynı programda bu çifte standart olacak iş mi Reha?..

ZAP ZUP

Ekranlarda zaman zaman öyle matrak şeyler oluyor ki, bizim yapmaya çalıştığımız mizah onların yanında hikaye kalıyor...

Geçen gece STV haberlerinde, Rize'de Halk Otobüsçüleriyle minibüsçüler arasındaki kavga vardı...

Ekranda uzun süre, birbirlerine acımasızca tekme tokatla, sopalarla girişen, kan revan içindeki otobüs ve minibüs şoförleri gösterildi...

O sırada arkadan spikerin sesi, ‘‘Evet trafik haftası etkinlikleri devam ediyor...’’

AMBLEM DEĞİŞTİ

Fazilet Partisi, erkeklik organına benzetilmesi nedeniyle amblemini değiştirdi... Yeni amblemin eskisinden farkı, boyunun biraz daha kısa, çizgilerinin de inceltilmiş olması... Yani erkeklik organına benzeyen eski amblemle yenisi arasında boyunun kısalması dışında pek bir fark yok...

Amblem, şu iktidar ilacı Viagra'dan önce, Viagra'dan sonra gibi olmuş...






 








Yazarın Tüm Yazıları