Koltuklar iki kişilik oldukları için pahalı!

Tekin ARAL
Haberin Devamı

Politikada ‘‘Koltuk kavgası’’ hiç bitmez... Bu da çok doğaldır...

Ama yıllardır partiler, politikacılar arasında süregelen koltuk kavgası artık yeni bir boyut kazandı... Meclis'te, milletvekillerinin popolarını koyacakları yeni koltukların yapımı sırasında, millet parasının nasıl söğüşlendiğinin Medya tarafından ortaya çıkarılması, Medya ile işin sorumluları arasında yeni bir kavgayı başlattı...

Söylenene göre, gerçek değeri aslında 300 milyon civarında olan koltuklar 1.5 milyara satın alınmış, böylece işi yapan firmalara milyonlarca dolar haksız kazanç sağlanmış, falan filan...

Şimdi o, ‘‘Bir kısım medyaya’’ sesleniyorum:

‘‘Yahu arkadaşlar, o koltuklar ikişer kişilik oldukları için pahalı... Koltukta milletvekili, KUCAĞINDA DA VATANDAŞ OTURACAK!.. Bunu hesaba katmadan ortalığı neden karıştırıyor, insanları öyle suçluyorsunuz?..’’

YALVARMAYANA PARA YOK!..

İzleyiciye ödül veren yarışma programları tüm dünya televizyonlarında en çok seyredilen programlar arasında yer alır...

Özellikle Amerikan, Alman hatta İtalyan televizyonlarındaki yarışma programlarında verilen ödüllerin büyüklüğü, bu tip programların bu kadar çok seyredilmesinin en büyük nedenidir...

Eskisi kadar çok olmamasına karşın, bu tip yarışma programları bizim televizyonlarda da yapılıyor... Dahası, bunların çoğu telif hakkı ödeyerek dışarıdan alınıp uygulanıyor...

TRT'de, katılımcıların gerçekten bilgilerini sınayan, izleyenlerin de bilgi ve yeteneklerini sınama fırsatı veren yarışmaları, tabii bunların dışında tutuyorum...

Yeniden Kanal D'de yayımlanmaya başlayan, farklı bir formatı olan ‘‘Çarkıfelek’’ten de söz etmiyorum...

Benim kafayı taktığım; insanları adeta aşağılamak için onlara, ‘‘iki kere iki kaç eder?..’’ ya da ‘‘Türkiye'nin başkenti neresidir?..’’ gibi sorular sorup onlara geri zekalı muamelesi yapan, ihtiyaç içindeki insanları üçotuz para için yalvartan bazı sözümona yarışma programları...

Şu an bu programın televizyonlardaki temsilcisi Kanal 6'daki ne demekse ‘‘Mottoo’’ adlı program... Programı, kalça sallayıp, bel kıvıran yarıçıplak onbeş hatunun korumalığında Yosi Mizrahi adlı bir arkadaş sunuyor... Yani milleti o yalvartıyor...

Ama bu konuda sakın sunucu arkadaş ve orada görev alan hanım arkadaşları kınadığım sanılmasın... Onlar işlerini yapıyorlar... Benim karşı olduğum insanların ekranlarda yalvartılması...

Ama, yahu bazı kanallar paralarını vermek için zaten çalışanlarını da yalvartıyorlar derseniz, ona da diyecek bir şey yok tabii!..

TELEKOMik!

Hepinize geçmiş olsun... Sonunda Türk Telekom, Devlet'in ‘‘Ben sizin babanızım... Ben ne dersem o olur!..’’ mantığı ve Devlet kuruluşu olmanın avantajıyla, her zaman olduğu gibi, vatandaşı, gene enayi yerine koydu... Onlara bazı taahhütlerde bulunup, onların paralarını aldıktan sonra da o taahhütlerinden çarketti...

Bildiğiniz gibi, Kablolu yayın aboneleri adına bu sütunlarda aylardır yazıyor çiziyor, vatandaşların haklarını korumaya çalışıyoruz...

Türk Telekom'un sayın Genel Müdürü Mustafa Horata Bey, Alman kanallarının kablodan çıkarılmasıyla yazdıklarım nedeniyle birgün bana, ‘‘Yahu kardeşim sen Almanlar'dan yana mısın, devletten yana mı?..’’ demişti...

Ben de kendisine, ‘‘Vatandaştan’’ yana olduğumu; ama yabancı kanalları ekranlardan kovalayıp, onların yerine kıç sallayan hatunların kliplerinden oluşan kanalları ekrana koyan devlet iradesinden yana olmadığımı söylemiştim...

Şimdi Telekom Kablo'dan şutladığı RTL, SAT 1, PRO7 kanalları yerine ‘‘TM3’’ ve ‘‘Animal Planet’’ adlı iki kanal koydu...

Bu Alman kanalı ‘‘TM3’’ün Almanya'daki izlennme oranı, RTL'nin izleme oranı yüzde 17 iken, binde 3. Zaten kanal da kapanmak üzere... Varın gerisini siz hesap edin... O ‘‘Animal Planet’’ ise Telekom'un gene bir araklama ürünü...

Artık ne diyeyim bilmiyorum!.. Pardon tabi birşey daha diyeyim... BBC'ye ne oldu?..

BİR YUDUM İNSAN

Pazar günleri Nebil Özgentürk'ün atv'de ‘‘Bir Yudum İnsan’’ adlı bir biyografi programı var...

Nebil gazetede yaptığını, televizyona aktarmış... İyi de yapmış... Kulağını tersten göstermeden hem kişiyi anlatıyor, hem de o anlatım içinde bazı dönemler konusunda izleyiciyi bilgilendirip, olabildiğince mesajlar da veriyor...

Geçtiğimiz haftaki Çetin Altan bölümü nefisti... Bizim yazı da Nebil'in programının adına uygun, ‘‘Bir yudum yazı’’ oldu... Ama Arif'e fazla tarif de gerekmiyor zaten...






 








Yazarın Tüm Yazıları