Paylaş
Orhan Gencebay yaptığı son kasetiyle şu an günün adamı... Kasetinin üçbeş günde milyonun çok üzerinde sattığı söyleniyor...
Ama günün adamı olmanın, sanırım yılların adamı olabilmeyi başarabilmiş Orhan Gencebay'a, belki ekonomik bazı getirilerin dışında katabileceği fazla şey yok...
Ben Orhan Gencebay'ı bizim ünlü Salacak Bahçesi'nde saz çaldığı 40 yıl öncesinden tanıyorum...
Daha sonra sık birarada olmasak, görüşmesek de Orhan Gencebay'la keyifli bir dostluğumuz, arkadaşlığımız oldu... Ve çok ilginçtir biraraya geldiğimiz her defasında müzikten değil, hep karikatürden, mizahtan dahası resimden konuştuk...
Orhan Gencebay'ın müziği tabi önemli... Ama bence Orhan'ın müziği kadar, belki ondan da önemli yanı, doğru bildiği, inandığı yolda bunca yıl direnmesidir...
Bir de Orhan Gencebay'la ilgili çok gırgır bir olay var...
İnsanların iç ceplerinde lahmacun taşıdığı, çarşaflı kadınların karafatma gibi sokaklarda dolandığı bir ülkede, Orhan Gencebay devletçe TRT'de yıllarca ‘‘Arabesk’’ müzik yaptığı için yasaklandı, arabesklikle suçlandı... Mizah dediğin de bu işte birader...
Orhan Gencebay geçen gece İbo Show'daydı. İbo ile birlikte nefis bir program yaptılar... (Bu arada İbo'ya şunu söyleyeyim... Ben olsam programı sürekli duraganlaştıran, temposunu bozan o ‘‘komedi’’ bölümlerini bir kez daha gözden geçirir, bir hali yola koyarım...)
Orhan Gencebay'ı severek, keyifle dinliyorum... Dahası bazen dinlerken ‘‘Bir teselli’’ bile buluyorum...
‘‘DURAK’’ İPTAL OLDU!
Çiğdem Anat ve Gürkan Zengin'in ekip arkadaşlarıyla birlikte hazırlayıp sundukları farklı haber programı ‘‘Son Durak’’, atv ekranlarına veda etti... Daha doğrusu, ‘‘veda ettirildi...’’
‘‘Son Durak’’ zaman zaman çok geç saatlerde ekranlara gelen, bu yanını bazen bizim de eleştirdiğimiz bir haber programıydı...
Ama haberlerin içeriği, veriliş biçimi, haber dili ve programın özgün yapısı, geç saat handikapına karşın, ‘‘Son Durak’’ı gene de izlenen bir program yapıyordu...
‘‘Son Durak’’ tabelasının duraktan söküldüğü son gece olan geçtiğimiz cuma gecesi bir sürpriz yaparak programa, günün mana ve ehemmiyetini belirten bir konuşma yapmak üzere sevgili Ali Kırca da katıldı...
Ama atv Haber Genel yönetmeni sevgili Ali Kırca'nın bu sürprizi, ‘‘Son Durak’’ın yayından kaldırılma sürprizi kadar etkili olmadı...
Bir programın yayımına son vermek mutlaka o yayın kuruluşunun tasarrufunda olan bir şeydir... Böyle bir tasarrufta bulunmanın haklı sayısız nedeni de olabilir...
Ama o gece o son programa, programın bitirilme nedenlerini az buçuk da olsa açıklamak için çıkan sevgili Kırca'nın söyledikleri, sanırım programı yapanlar dahil hiçbirimizi pek tatmin etmedi...
Aslında zaten Ali de pek bir şey söylemedi... Yalnızca gençlerin gönüllerini almaya çalıştı o kadar...
Umarım atv yerini doldurur, ileride ‘‘Son Durak’’ı fellik fellik aramaz...
Ayrıca siz adına bakmayın, ‘‘Son Durak’’ gençlerin yaptığı, gençlerin izlediği, suyunu çıkarmadan haberciliğin yapıldığı program olarak belki ‘‘İlk Durak’’tı...
D LÜKS
‘‘Kanal D’’ de bir süredir Meltem Hakarar'ın hazırlayıp sunduğu ‘‘D Lüks’’ adlı yeni bir magazin programı başladı... Program çarşamba geceleri ekrana geliyor...
Bizde magazin deyince akla, ‘‘Kimin ayağı kimin pabucunda’’ durumları falan gelir daha çok... Zaten televizyonlardaki magazin programlarının çoğu da bu minval üzredir...
Ama Meltem'in programı farklı içerikte bir program... Konuları, konukları, söyleşileri son derece seviyeli... Meltem de koünuşması, sade görünümüyle hayli başarılı...
Ama programın sonunda adı ‘‘Temel İçgüdü’’ olan mizahi bir bölüm var... Ben bu bölümde program ve Meltem arasında bir ilişki kuramadım.
Geçtiğimiz hafta bu bölümde, ‘‘Kalçalı - Salçalı’’ gari bir popo muhabbeti vardı...
Ekrana dakikalarca, mayolu, mayosuz, külotlu, vesaireli, vesairesiz bir alay yakın plan çekilmiş kadın poposu geldi... Bu görüntüler üstüne de afbuyurun biraz zamparaca sesli bir spiker arkadaş ‘‘Hii!.. Ben böylesini şöylesini severim’’ falan diye espriler yaptı... Ben bu mizahı pek çakamadım...
Bir programda mizahın kullanılması tabi çok çok güzel... Ama mizah bıçak sırtı bir iştir, adama yarar da getirir zarar da... Yerinde, bilinçli kullanmak lazım...
Bu arada şunu da söyleyeyim... İzleyicilerinin büyük çoğunluğunu kadınların oluşturduğu bir programda, kadın poposu neden ilginç olsun, o da ayrı mesele...
YEMEK TV
Etin kilosunun 2 milyona, domatesin 500 bin liraya satıldığı bir ülke olduğumuz düşünülürse, ‘‘yeme özürlü’’ bir toplum olmamız kaçınılmaz...
Ama televizyonlarımızda türlü çeşitli yemekler tarif eden ‘‘yemek’’ programlarımız da giderek artıyor, bunlara hergün yenileri katılıyor...
Şimdi burda fakuralık edebiyatı yaptığım sanılmasın...
Televizyonlarda moda gösterileri, defileler de yayımlanıyor... Tabii, nasıl tüm o kıyafetleri giymemiz gerekmiyorsa, yemek programlarında ekranlara getirilen o yemekleri yapıp yememiz de gerekmiyor...
Ama benim korkum bir gün millet o yemekleri seyrede seyrede televizyonları yemeye başlayacak...
Ve televizyondaki o yemeklere baka baka bir yerleri şişecek...
Bizim milletin o bir yeri şişti mi de önünde durulmaz valla...
Paylaş