Paylaş
Neler neler söylendi fırtına yaklaşırken. Hepimiz tırnaklarımızı yemeğe başladık, gulyabani geliyor zannederek. “Vuracak, yıkacak, yakacak…” dediler, korktuk. Moğol saldırısını haber alıp çaresizlikle beklemeye başlayan Türkmen obası gibiydik birkaç gün. Oysa gelen, yılda iki kez oluşan, bildik, tanıdık bir Akdeniz klasiğiydi. Ne, kimilerinin söylediği gibi bir ilkti, ne de son olacaktı.
“Türkiye’yi tarihinde ilk kez bir kasırga vuracak!” Böyle çıktı haber kimi kaynaklarda. Tabii aldı bizi bir telaş. Ardından “Tropik fırtına” dendi, beter olduk. “Tropik mi? Ama biz tropikal iklim kuşağında yer almıyoruz ki! Demek ki küresel ısınma bunu da yaptı ha? İşte gördünüz mü mahvettik Dünya’yı sonunda” diye nutuklar atılmaya başlandı. Telaş korkuya, korku paniğe doğru evrildi. Fırtınanın olası rotası üzerinde bulunan yerleşim yerlerinde evini terk edenler bile oldu. Başımıza çok kötü şeyler gelecekti anlaşılan. Bunca bilgili ve yetkili kişi yalan söyleyecek değildi ya.
MEDICANE NEDİR?
“Medicane” dendi gelen havanın adına. Medicane, Akdeniz’in batı dillerindeki adı olan “Mediterranean” ile orkanın İngilizcesi “hurricane” sözcüklerinin birleşiminden oluşan bir kelime. “Akdeniz’in orkanı” anlamına geliyor. İngilizcedeki “hurricane” İspanyolca “huracan” sözcüğünden geçmiş. Kullanılmaya başlaması da, İspanyolların okyanuslara açıldıkları 16. yüzyıla denk geliyor. Anlaşılan o ki, İspanyollar bu lafı uzak diyarlardan duyup dillerine uyarlamışlar, sonra da dilden dile geçip durmuş. Zaten denizin en büyük işlevlerinden biri kültürel alışveriştir. Bizim dilimizde orkan, kasırga veya urağan olarak geçer. Huracan’ın, İspanyollar’ın Karayiplere veya toptan Amerika kıtasına ulaştığında duydukları bir “isim” olduğu kesin gibi. Çünkü ilginç bir bağlantı olarak Maya’ların ateş ve çok güçlü rüzgâr tanrısının adının Hurrikan olduğu biliniyor. Hurrikan’ın öyküsüne burada hiç girmeyelim.
TROPİK DEĞİL TROPİKİMTIRAK
İşin etimolojik kısmını geride bıraktığımıza göre bazı ufak tefek düzeltmelerle devam edebiliriz. Haber kanallarında, radyo ve TV’lerde, yaklaşan bu fırtınaya “tropik fırtına” dediler. Oysa Akdeniz’de tropik fırtına olmaz, olamaz. Olamaz çünkü Akdeniz, tropikal bir bölge değildir. Subtropikal veya astropikal bölgedir. Bizdekilerin aksine tüm yabancı kaynaklara açıp bakın, hepsinde “tropical-like storm” diye geçer bu Medicane. “Tropical-like” yani tropikal benzeri, tropikimsi, tropikimtırak demek bu. Yani her şeyden önce fırtınanın adını söylerken “hatalı alıntı” yapılmış. Tropik değil tropik benzeri olmalıydı. Elbette benzeri ile orijinali arasında dağlar kadar fark var.
GÖZÜN ÇIKSIN FIRTINA!
Tropik benzeri ne demek? Tropik fırtınaların gözleri olur. Fırtınanın gözü denir onlara. Resmini görüyorsunuz. O gözün altında hava sıfırdır, yaprak kımıldamaz ama hemen dışında kıyamet kopar. İşte Medicane’de de böyle bir göz olabilir. “Olabilir”, olmak zorunda değildir. Olmadığı da olur, olduğu da. Beraberinde çok kuvvetli yağmur, çok kuvvetli rüzgâr, yıldırım, şimşek ne varsa getirebilir. “Getirebilir”, getirmek zorunda değildir. Biliyoruz ki yıldırım ve şimşek, sadece kümülonimbüs bulutlarının içinde olur. Demek ki Medicane de dev bir veya bir seri kümülonimbüs oluşumu ile ortaya çıkar ya da bunları beraberinde getirir.
NASIL OLUŞUR?
Aslında buna “benzer hava” Akdeniz’de tahmin ettiğimizden çok daha fazla ortaya çıkar. Kuzey Afrika’nın çölleri, bolca ısı depolar ve bunu atmosfere salmaya çalışır. Ancak üst katmanlarda biriken serin hava ile yükselen ılık hava bir araya gelince her zaman anlaşamazlar ve kavga etmeye başlarlar. Bu kavgaya, Akdeniz’in Afrika anakarasına oranla serin ancak Avrupa anakarasına oranla sıcak suyunun etkisi de dâhil olunca ortalık karışır. Bu durum çok sık olur. Akdeniz’in meşhur Şirokko (Scirocco yazılır ve ünlü bir araba markasının bir modeline de onun ismi verilmiştir) rüzgârı da aynen böyle oluşur. Hem de tipik olarak aynı yerde: Libya ile İtalya arasında! Ve, sıkı durun, o noktada oluştuğunda da sıklıkla aynı rotayı takip eder. Yani doğuya doğru hareket ederek önce Yunanistan’ı, sonra Türkiye’nin batı kıyılarını etkiler. Biz bunu pek hissetmeyiz çünkü Yunan anakarası şirokkonun enerjisini alır, hızını düşürür, etkisini azaltır. O yüzdendir bizim yıl boyunca haberlerde “Yunanistan’da sel, fırtına vs.” haberleri duymamız. Bu son oluşan Medicane de şirokkonun biraz daha gelişmişi, daha gürbüzü, daha güçlüsü, hepsi bu. Elbette yine Yunanistan’da şiddetli idi ama enerjisi azaldı ve bize “her zaman olduğu gibi” biraz rüzgâr ama bolca yağmur getirdi. Her zaman olduğu gibi diyorum çünkü istatistiklere göre Medicane yılda iki kez oluşuyor. Şirokko ise çok daha fazla. Her zaman aynı noktada oluşmuyor elbette. Resimlerden de göreceğiniz gibi farklı oluşum merkezleri ve olası rotaları var. Ama bu son olanın oluşum yeri ve rotası hayli yüksek bir istatistiğe sahip. Yani, bu ne bir ilk, ne de bir son. Daha önce de oldu, bundan sonra da olacak.
DOĞRULAR ve YANLIŞLAR
Benim anlamadığım, bu sefer ne diye bu kadar abartıldığı, halkın neden bu kadar korkutulduğu. Önlem almak elbette gerekli. Elbette “hiçbir şey olmaz, takılın kafanıza göre, önlem falan almayın” denemez, denmemeli. Ama insanları bunca korkutmak, evlerini terk etmelerine varana kadar kanırtmak doğru değil. 2017’nin Kasım ayında İtalya ve Yunanistan’da aynı Medicane etkili oldu. Ölen ve yaralananlar vardı. Bu nedenle olası bir fırtınada insanlara, “Mecbur kalmadıkça evlerinizden çıkmayın” demenin hiçbir yanlış tarafı yok. Ama aynı şekilde, aşırı yağışlara karşı mesela dere yataklarına bina yapılmasına izin vermenin, yapılmışlara göz yummanın da doğru veya açıklanabilir bir tarafı yok.
BİRAZ DAHA AÇIKLAMA
Bu olan, bir alçak basınç sisteminin büyük etkisiydi. Alçak basınç, adı üzerinde hava basıncının düşük olduğu durumlardır. Havanın basıncı, yani bir anlamda ağırlığı ne zaman düşüktür? Hava yukarı çıkarken, yani sıcak hava yükselirken. (Malum, ısınan hava yükselir.) İşte Afrika’da olan da budur. Kuvvetle yükselmiş hava ve haliyle ağırlığı da azalmış. Banyodaki basküle çıkıp elinizle bir yere tutunarak kendimizi yukarı çekersek ne olur? Basküldeki değer düşer değil mi? İşte hava da yukarı çıkarken, ağırlığı yani basıncı düşüyor. Eğer hava hızla yükselir ama yukarıdaki beton gibi soğuk havaya çarparsa, böyle başına buyruk, şiddetli, hoyrat sistemler ortaya çıkar. Tüm hava sistemleri dönerek hareket ederler. Alçak basınç sistemleri de kuzey yarımkürede saat yönünün tersine (uzaydan Dünya’ya bakışla) hareket ederler. Bu harekete siklonik hareket denir. Siklon, Yunanca “çember”den gelir. Bu son fırtınaya siklon demeleri de bundan. (Yüksek basınç sistemleri de yine kuzey yarımkürede saat istikametinde dönerler, buna da antisiklonik hareket denir.) Siklon, kuvvetli olmak zorunda değildir. Zayıf da olabilir. Siklon, sistemin, kuzey yarımküredeki alçak basınç sistemi olduğunu ifade eder sadece. Yani, “az eserse rüzgâr, fırtına koparsa siklon denir” diye saçma bir şey söz konusu değil. Teknik terim kullanınca işin daha havalı olacağı düşünülüyor sanırım.
Bakınız geçen hafta Perşembe günü (27/09) kaleme aldığım ve sizlerin Cuma günü okuduğunuz bu köşede ne yazmışım hava tahmini için: “Bu sefer bir değişiklik yapıp, hafta sonundan daha çok, önümüzdeki haftanın başına dair bir uyarı yapmam gerekiyor. Çünkü “etkili” yağmur geliyor. Kimi kaynaklarda “kasırga geliyor” gibi sözler duyulabilir ama bize gelen, kasırga şiddetinde rüzgâr değil, onun taşıyacağı yağış. Getireceği rüzgâr ise son birkaç gündür tam fırtına kuvvetinde esen poyrazdan daha az. Elbette tüm denizcilerin ve şehir yöneticilerinin tedbirli davranması gerekiyor ama bu kez tedbirin yağışla ilgili alınması çok daha büyük önem arz ediyor. Pazar ve pazartesi günleri etkili yağışa dikkat edilmeli. Daha sonra etrafın durulacağı tahmin ediliyor ama biz yine de tedbirli davranıp garanti vermeyelim. Çünkü hava bu, ne yapacağı belli olmaz.” Bunu beni alkışlayın diye alıntılamadım. Ben bir meteorolog değilim. Sadece, meteorolojiyle amatörce ilgilenen bir denizci/yazarım. Anlamaya çalıştığım, ne diye benden çok daha bilgili kurum ve kişilerin halkı korkutmak için çaba sarf ettiği. Yoksa bütün bunlar bir reyting kaygısı mıydı? Anlamak güç doğrusu.
DENİZLİ ŞİİRLER
FIRTINA
Bu kadar fırtına ve deniz lafı edince, insanın aklına güzel bir şiir geliyor doğrusu. Murathan Mungan’ın yazdığı, Derya Köroğlu’nun sonradan bestelediği, Yeni Türkü Grubu’nun da seslendirdiği o “Fırtına” şiiri tam da buraya cuk oturur bence. Belki okuduktan sonra açar dinlersiniz. Fırtınayı böyle bir şarkıyla beklemek hatta atlatmak çok keyifli olabilir sanki.
FIRTINA
Bak işte yaklaşıyor fırtına
Bak yine yükseliyor dalgalar
Yollardan sonra
Yıllardan sonra
Şarkılar söylüyor çocuklar
Yollardan sonra
Yıllardan sonra
Yeniden yan yana onlar
Ne geçmiş tükendi
Ne yarınlar
Hayat yeniler bizleri
Geçse de yolumuz bozkırlardan
Denizlere çıkar sokaklar.
Murathan MUNGAN
BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ
BİRAZ POYRAZ
Cumadan pazara kademeli olarak gücü azalacak poyraz var. Bugün ve yarın biraz kuvvetli, pazara soluğu azalıyor. Ama elbette, bu gibi durumlarda hep olduğu gibi Güney Marmara’nın batısı daha çok hissedecek rüzgârı. Yağış beklenmiyor ama pazar günü bulutlanmalar var, sürpriz olur mu, göreceğiz. Hava sıcaklıkları 20 derece civarında, cumartesi ve pazar günleri biraz üzerine çıkabilir. Deniz suyu da 19-20 derece arasında Marmara genelinde. Bu durum, sabah saatlerinde kıyı kesimlerinde sis ve pus oluşturması beklenebilir. Tüm denizcilere selamet dilerim. #tayfuntimocin
Paylaş