Paylaş
O bir ekol. Sürekli misafir ağırlıyor ve sürekli yeni insanlar kazandırıyor camiaya. Ama konu, aslında paylaşmak, bereket ve sevgi diye de özetlenebilir. Gelin birlikte anlayalım olup biteni.
Aslında Haluk Turşucular’la bundan bir yıl önce de sohbet etmiş, onu size bu köşede, 21 Nisan 2017’de elimden geldiğince tanıtmıştım. Ama o günden bu yana sizlere tanıtmaya çalıştığım denizcilerin o kadar büyük bir kısmı denizciliğe Turşucular sayesinde gönül verip başladığını söyledi ki, Haluk Bey’i bir kez daha konuk etmek şart oldu. Daha önce kimseyi burada ikinci kez konuk etmemiştim, bu benim için de bir ilk.
Böylesine enerji dolu, çevresine hayrı dokunan, yüreğindeki tutkuya yeni taraftarlar kazandıran, belki de hepsinden önemlisi, -her ne olursa olsun- birilerinin bir şeyi sevmesini sağlayan insanlar fazla değil günümüzde. Genel olarak kabuğumuza çekilmeyi, yalnızlaşmayı seviyoruz artık. Ama Haluk Turşucular gibileri de güzel insanları kendine çeken, yalnızlığı ortadan kaldıran birer yaşama sevinci mıknatısı gibi ışıldıyorlar. Yani konu aslında sadece denizcilik değil, hatta kesinlikle denizcilik değil, başka bir şey. Bir insanlık, bir güzellik, bir sevgi işi bu. Elinde fenerle “adam” arayan Diyojen’in, görseydi “buldum işte” diyeceği türden bir insanı ben de bulmuşken, söyleyin lütfen, nasıl ikinci kez konuk etmem?..
AYNI ŞEYİ SÖYLEYENLER ÖYLE ÇOK Kİ
Haluk Bey’le bir yıl aradan sonra bu kez başka şeyler konuşacağız. Denizcilik geçmişini geçen seneki köşede bulabilirsiniz. (facebook.com/denizcilerlokali) Bu köşede konuk ettiğim ve sizlere tanıtmaya gayret ettiğim denizci dostların önemli bir kısmı, denizciliğe başlama serüvenlerini anlatırken, “Haluk Turşucular’ın teknesinde tanıdım sevdim” gibi şeyler söyledi. “Haluk Ağabey olmasaydı ben bugün bu işi yapıyor olmazdım” diyen var. “Bize sevdiren odur” diyen çok.
Haluk Bey’i yıllardır tanırım. Teknesini denizde ne zaman görsem, üzerinde her zaman birçok insan da görürüm. Hep birilerini ağırlar, her zaman misafirleri vardır. Bu misafirlerin bir kısmı denizle yeni tanışmaktadır. Zaten anlaşılacağı üzere bir kısmı da denizciliğe merak salmaktadır.
PAYLAŞTIKÇA ÇOĞALIR HER ŞEY
Bunun ardında yatan sırrı merak ettim ve sordum. Sahi, neden teknesinde sürekli misafir ağırlıyordu? Neden birçok insan onun sayesinde denizi seviyordu?
“Sadece teknem değil evim de öyledir. Bir program yapılacaksa ‘hadi bize gelin’ derim. Misafir ağırlamayı çok severim, büyük zevk alırım. Onlar da bizimle birlikte olmaktan zevk alıyorlar. Çünkü bana göre bir şeye tek başına sahip olmak, gerçekten sahip olmak değildirki. Zevkli değil bir defa. Ne kadar paylaşırsam o kadar iyi olur, o kadar zevk alırım ve o kadar da çoğalır her şey. Doğrusunu söylemek gerekirse, bana bereket getirdiğine de inanıyorum.”
Burası, eskilerin de söylediği şeyi anlatıyor: “Paylaştıkça çoğalır.” Bugünün modernize şehirli düşüncesi, “Nasıl olur da bir şeyi paylaşırsan çoğalır? Bal gibi azalır işte” diye dikte ettiği için anlaşılması zor olabilir belki ama görünen o ki evet, paylaşınca çoğalıyor. Turşucular bunun en bariz kanıtlarından biri. Kendisi söylüyor bunu.
“Bu birliktelikler, yeni yeni dostluklara da vesile oluyor. Denizde tanışıp dostlukları gün geçtikçe gelişen onlarca insan tanıyorum. Ben tekne aldıktan sonra ağırladığım, sonra da tekne sahibi olanlar var. Bunlar arasında yarışan dostlarımız var. Rekabeti tattılar ve rekabetin kalite getirdiğini gördüler.”
YARIŞ EKİPLERİ
Haluk Bey de teknesi Azmarida ile hemen her yarışa katılıyor. Yarışırken de sürekli dostlarını davet ediyor, onlardan ekip oluşturuyor. Bazen dostları yeni meraklılar getiriyor yanlarında, kimileri çok ısınıyor yelkenciliğe ve yollarına devam ediyorlar, kimileri kendilerine göre bulmayıp ayrılıyor ama her daim yeni insanlar kazanıyor Turşucular.
“Hiç ekipsiz kalmadık. Aramızdan ayrılanlar da oluyor, kendi teknelerini alıp yarışanlar da. Ama biz hiç ekipsiz kalmadık. Ayrılanlar olsa da her zaman teknede mutlaka 8-10 kişi vardır. “
BEN YOK BİZ VAR
Haluk Turşucular’ın “ben” yerine sürekli “biz” demesi dikkatimi çekiyor. “Benim teknem”, “benim ekibim” değil, hep “biz” diyor. Kapısı her daim herkese açık. Çünkü gönlü açık. Zaten gönlü açık olmayanın kapısı açık olsa ne yazar değil mi? (Bakın bu laf güzel oldu.)
Kimi denizci dostların ekip sıkıntısı çektiklerini, ekip oluşturamadıklarını üzülerek gözlemliyor. “Onların derdi de bu. Ama olaya farklı bakıyorlar ve nedeni de belli. Bizde hiç böyle bir sıkıntı olmaz. Hatta fazlamız olur her zaman, başka teknelere ekip üyesi bile sağlarız.”
OKUL YA DA EKOL
Haluk Bey bir okul gibi ya da ekol gibi yaşıyor deniz tutkusunu. Teknesine gelenlere komutan edasıyla ders vermekten ziyade onlara deniz, yelken, doğa sevgisi aşılıyor. Bir şey öğretmeye çalışmak yerine o şeyi sevdirmenin önemini belki yıllar önce kavramış, o yolla insan kazanıyor ve hep de kazanıyor.
“Benim işim sevdirmek. Ateşlemek gerek. Küçük bir kıvılcıma bakıyor her şey. Bir akşamüstü, çok kısa süre içinde birkaç kişiyi ararım, bir saatte koca bir ekip oluşur, atlar tekneye açılırız. Sonra da arkadaşlar der ki ‘Ne iyi oldu!’ Hep iyi olur zaten. Hiç kötü olduğu olmadı ki. Kimse de eli boş gelmez sağ olsunlar. İnsanlar bereketleriyle gelir.”
KENDİLİĞİNDEN İŞ BÖLÜMÜ
Artık Turşucular’ın gönül zenginliğinden mi, oluşan atmosferin güzelliğinden mi bilinmez, teknesine gelen herkes kendiliğinden iş bölümü yapıyor. “Bana hiç iş kalmıyor. Biri bulaşıkları yıkıyor, birileri limana gelince hemen tekneyi temizlemeye girişiyor. Ben kimseye karışmıyorum, kimseye de bir şeyin yapılması gerektiğini söylemiyorum. Bunlar hep kendiliğinden oluyor. Konuşulmadan oluyor. Bana oturup onları izlemek kalıyor. Herkes mutlu ayrılıyor. Elbette istisnalar da oluyor arada. Daha limana girerken çantasını hazırlayan, yanaştığımız gibi karaya atlayıp uzaklaşanlar da oluyor tek tük. Tabii onlar da işin devamını getirmiyorlar, anlaşılan tekne ve denizde aradıklarını bulamamış oluyorlar. Hiçbirine kırgın değilim, çünkü bu gönül işidir ve gönlüne uymadıysa içinde kalmanın anlamı olmaz.”
KİMLER KİMLER…
Bugüne kadar kimleri ağırlamamış ki… 23 Nisan’larda veya başka zamanlarda çocuk gruplarını, farklı meslek gruplarından pek çok kişiyi, komşularını, lise arkadaşlarını, eşi Nesrin Hanımın arkadaşlarını ve öğrencilerini, kızı Deniz’in arkadaşlarını, motosiklet tutkunu grupları, üniversite öğrencilerini, işinsanlarını, balıkçıları…
Bursa Yelken Kulübü’nün Komodorluğunu yıllardır yürüten Haluk Turşucular bir ekol. Bir sevgi mıknatısı. Sevgiyle ağırlayıp, yeni bir sevgi kazandırıyor misafirlerine. Aman nazar değmesin ve umalım da Turşucular gibileri çoğalsın artık. Çoğalsın ki hem sevgi kazansın, hem de -konu ne olursa olsun- tutkular yeni tutkunlarla büyüsün. Çok yaşasın Haluk Turşucular vesselam.
BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ
GÜÇLÜ POYRAZ
GEÇEN hafta bahsettiğimiz ve geleneksel takvimlerde yer bulan Kırlangıç Fırtınası galiba bu hafta sonu kendisini gösterecek. Kuvvetli bir poyraz var bölgemizde. Hatta Karadeniz’de gerçekten fırtına halini alacak gibi görünüyor. Cumadan pazara kademe kademe artacak poyrazın gücü. Cumartesi ve pazar günleri hayli güçlü. Beraberinde yağış getirme ihtimali yüksek. Hava sıcaklıklarından korkmaya gerek yok. Oldukça sıcak bir havamız var. Ama güçlü poyraz elbette biraz serinletir. Tüm denizcilere selamet dilerim. #tayfuntimocin
Paylaş