Paylaş
Direği ayakta tutan çarmıh ve gurcatalar gayet güzel görünüyor.
Dünyanın farklı yerlerinden farklı kültürlerin ve elbette dillerinin birbirlerini etkilemesi ne güzel. Bugün hiç farkına bile varmadan kullandığımız sözcüklerin nerelerden, hangi yollardan, coğrafyalardan kalkıp dilimize yerleştiğini düşününce insanın bu maceraya hayran kalmaması mümkün değil. En azından bence öyle.
ÇARMIH TELLERİ
İsa’nın çarmıha gerilme sahnesini resmedenler telleri hiç kullanmamışlar. ama Romalılar gerçekte kullanmış.
Efendim, hepimizin malumu olduğu üzere yelkenli teknelerin direkleri vardır ve bu direkler tek başlarına öyle dimdik duramaz. (bkz. Denizciler Lokali, “Görkemli Direkler, Görkemin Ardındakiler” başlıklı yazı, 8 Şubat 2019) Direkleri ayakta tutan çelik teller vardır. Direğin tepesinden teknenin başına ve kıçına inen tellere ıstralya, yanlara inenlere de çarmıh denir. Çarmıh sözcüğünü başka yerlerden de biliriz. Mesela Hz. İsa’nın Romalılar tarafından çarmıha gerilmesi, tüm dünya insanlarının bir şekilde bildiği bir olaydır. Peki teknenin direğini tutan çarmıh teliyle, Roma İmparatorluğu’nda popüler bir infaz uygulaması olan çarmıha germenin nasıl bir bağlantısı var? En azından bu sözcüğü her iki durum için de kullanmamıza neden olan ne?
DÖRDÜNCÜ VE BEŞİNCİ GÜNLERİMİZ
Tepeden aşağı inen teller, çarmıhlar.
Bunun için sizden bir ricam var. Tavla oynamayı bilenlerin çok hâkim oldukları bir ‘zar dili’ vardır. ‘Hep yek’, ‘dü-se’, ‘dü-şeş’, ‘câr-ü se’ vs. Mesela tavla oynarken attığımız zar, dört üç gelince neden dört-üç demiyoruz da ‘câr-ü se’ diyoruz? Uzatmadan söyleyelim: Bu sözcükler Farsça. Bunlar Farsça sayılar, başka bir şey değil. Gelin birlikte Farsça birden ona kadar sayalım: Yek, do, se, çehar, penc, şeş, heft, heşt, noh, deh.
Bizdeki gün isimlerinden ikisi de buradan gelir üstelik. Çarşambanın adı neden çarşamba? Çarşamba, haftanın dördüncü günü. Yani haftanın ilk günü pazar imiş bir zamanlar ama konumuz takvim değil, kısa keselim. Farsça dört anlamına gelen ‘çehar’ ile yine Farsça ‘gün’ anlamına gelen ‘şenbih’ sözcükleri birleşip ‘çehar-şenbih’ olmuş, dilde yuvarlana yuvarlana da ’çarşamba’ya dönüşmüş. Aynı şekilde, beşinci gün de perşembe. Çünkü yukarıda gördüğümüz gibi ’penc’ ve ‘şenbih’ birleşmiş, ‘penc-şenbih’ olmuş, dilimiz de onu yuvarlayıp perşembeye evirmiş. Belki de perşembenin gelişi bu nedenle çarşambadan bellidir!
MIHLANIP KALMAK
Elbette bir haça benzeme durumu var ama orada bir haç aramıyoruz, konuya bakıyoruz.
Peki tekne direklerini ayakta tutan telle bir idam şekli olan çarmıha gelelim o zaman. Efendim, ‘mıh’ lafını da biliriz ve kullanırız. ‘Mıhlamak’ diye bir sözcüğümüz bile vardır. “Adam beni duvara mıhladı” veya “Öyle bir laf etti ki mıhlanıp kaldım” benzeri kullanımları vardır. İşte o ‘mıh’ da Farsça çivi demek. Ama özellikle de tahtadan yapılan uzun çivilere denirmiş. Lakin tüm çiviler sonradan mıh adını almış. Çarmıh da, tahmin ettiğiniz gibi Farsça dört olan ‘çehar/çahar/çâr’ sözcüğü ile bu çivinin birleşimi. Yani ‘dört çivi’ demek. Uzun ahşap çivi dedik ya, işte ona bugün kazık da diyebiliyoruz. Yani çarmıh, ‘dört çivi’ veya ‘dört kazık’ anlamında kullanılabilir. Roma’nın kullandığı idam yöntemi olan çarmıh, (tabii onun Ortadoğu’daki adı çarmıh, Batı’da başka isimleri var) bir olasılık dört çıkıntılı ahşap bir nesne olduğu için, bir başka olasılık da kurbanın üzerine dört çivi ile ‘mıhlanması’ndan alıyor adını. Ama bir başka olasılık daha var. Üzerinde insan olan ağır ve iri bir çarmıhı toprak üzerinde dik tutmak kolay değil. İşte Romalılar da koskoca çarmıhı ayakta tutmak için bir taraflarından halat gerer, düşmemesini sağlarlarmış.
HAÇLAR VE GURCATALAR
Biliyorsunuz, çarmıha germe yöntemi asırlarca kullanıldı ama Hz. İsa çarmıha gerilince o görüntü bir sembol oldu ve adına haç dendi. Tekne direklerinde de haça benzeyen, adı ‘gurcata’ olan, direğe dik ve yatay olarak uzanan kısa çubuklar vardır. Bu gurcatalar sayesinde direğe karşıdan bakınca haça benzer. İşte hem bu benzerlik, hem direği ayakta tutabilme amacı sayesinde o tellere bizim kültürümüz ‘çarmıh teli’ adını vermiş.
EL PENÇE DİVAN
Uyumakta olan bir aslanın pençeleri bile görkemli.
Pek ilgisi yok ama size bir sözcük daha armağan etmek isterim. Yukarıda söylediğimiz gibi penc, Farsça beş demek. Şimdi lütfen bir elinizi genişçe açın ve parmaklarınızı sayın. Kaç parmak var? Tabii ki 5. Baktığınız şey aslında sizin eliniz ama bir başka açıdan da o bir ‘pençe’. Yani beş. Aslan pençesi veya bizimki fark etmez. Hepsi bence işte. Maksat beş parmak olsun! “El pençe divan durmak” deyimindeki pençe de aynı şey.
Efendim, sizi tatil zamanı daha fazla meşgul etmemeyim. Sözcüklerin yolculuğu gerçekten keyifli bir şey. Bu güzel yolculukta, illa ki bir tarafından denizden gelen iyot kokusunun olduğu yeni yazılarda görüşmek üzere kalın sağlıcakla.
BU HAFTA SONU HAVA VE DENİZ
SICAK VE YELKEN UYGUN
Güney Marmara için bu hafta sonu yağış beklenmiyor. Yeni haftada belki. Ama şimdilik gayet sıcak, 30 derecenin üzerinde bir hava var ve rüzgâr da kuzeyli yönlerden gayet hafif. Ama yelkenleri doldurmaya yeterli düzeyde. En azından kıyılara yakın kesimlerde keyifle yelken yapmak mümkün. Deniz suyu sıcaklığı bizim buralarda 23-24 derecelere çıktı. Yani denizin tadını çıkartmak için de (temizini bulabilirseniz) uygun bir zaman. Ancak kayık, deniz bisikleti vs. kiralayacaklar için yeniden hatırlatmak isterim. Lütfen can yeleği takmadan o araçlara binmeyiniz, “Bir şey olmaz” diyenleri susturup can yeleği bulmaları konusunda ısrar ediniz. Herkese selamet dilerim.
Paylaş