Paylaş
Geçtiğimiz hafta Alanya Belediyesi Tiyatro Müdürlüğü'nün davetlisi olarak şehirde ilk kez düzenlenen “Ustalarla Söyleşi” programının ilk konuğu oldum. Program icra ettiğim sanat eserlerinin yer aldığı video gösterimiyle başladı. Katılımın yüksek olduğu söyleşi soru-cevap olarak gelişti.
Ülkemizdeki sanat eğitimi ve politikalarına odaklanan ve can alıcı birçok konuya değinilmesini gerektiren sorular birbiri ardına geldikçe orada bulunmamın ne kadar önemli olduğunu hissettim. Halkımızın aydın yüzünü temsil eden bir salon dolusu insan, ülkemizdeki sanat ruhunun canlanmasına katkıda bulunmak istercesine zaman kavramını unutup sorularına vereceğim cevapları bekliyorlardı.
Alanya'nın özellikle son dönemlerde sanatsal faaliyetlerin yoğun olarak düzenlendiği bir şehir olduğunu biliyorum. Daha bundan birkaç ay önce Sayın Rahmi Koç'un onur konuğu olduğu bir Vural Gökçaylı defilesi yine Alanya'da yapılmıştı. Aynı zamanda şehrin birçok noktasındaki büyük afişlerde henüz bitmiş Caz Müzik Festivalinin tanıtımları bulunuyordu.
Katıldığım söyleşide, böylesine geniş bir yelpazedeki sanatsal faaliyetlere katılma şansı bulan, kalite ve çeşitliliğin artmasını arzu eden bir kitleye hitap ediyordum. Ve bu insanlar, daha önce de birçok sanatseverden gelen haklı bir talep ile karşıma çıktılar: “Bale ve dans alanında Alanya'da bir girişim başlatılması görevini siz üstlenir misiniz?”
Yaklaşık 300 bin nüfusu ve sanatsever dinamikleriyle birçok ilçemizi geride bırakan Alanya’nın kurs programı dahilinde sanat eğitimi veren okulları çoktan hak ettiğini ben de düşünüyorum.
Ancak bu noktada genel bir durum tespiti yaparak, önemli olduğunu düşündüğüm öncelikli iki önerimi yineledim dinleyenlere…
Öncelik Konservatuvar mı Kurs Programı mı
Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı kurslar genç yeteneklerin keşfi adına son derece önemli görevler üstleniyorlar.
Bunun dışında üniversitelere bağlı konservatuvarlar var. Gerçek anlamda sanatçı yetiştirme görevini üstlenen konservatuvarlar İstanbul, Ankara ve İzmir dışında birkaç şehrimizde daha kurulmuş. Kuruluş ve işleyiş yapısının kurs programına göre daha komplike olmasından dolayı mevcut konservatuvarların dışında yeni konservatuvarların kurulmasının çok riskli olduğu kanaatindeyim. Çünkü bu önemli sanat kurumları yıllara dayanan bir gelenekten gelir ve değerli eğitmenleri bu yapıya bağlı olarak yetiştirirler. Sayıları çok azdır. Konservatuvar eğitmenlerini arttırmak göründüğü kadar da kolay değildir.
Bu yüzden büyük konservatuvarlarımızın mutlaka yatılı bölümlerinin olması ve kursların keşfettiği yetenekleri kendi bünyesinde barındırıp yetiştirmesi gerekir. Yani kurslarımızdan yetişen sanatçı adaylarımızın, bu temel üzerine sanat hayatlarını inşa edebilecekleri konservatuvar sisteminin de yeniden gözden geçirilmeye ihtiyacı var. Ancak o zaman sanat eğitimi adına başlatılacak girişimler gerçek değerini bularak ülkemizi dünya çapında sanatçı yetiştiren ülkeler arasında yukarıya taşıyabilir.
Yerleşik Ruslardan destek alınabilir
Madem Alanya şehrini örnek olarak alıyoruz…
Akademi olarak uzun zamandır Türkiye'nin her bölgesine destek vermeye çalışıyoruz. Bugüne kadar kurduğumuz okulların kalitesini belli bir seviyede tutmak açısından çok daha fazla büyümeden yolumuza devam etmemiz gerekiyor.
Ancak Alanya kendi imkânını yaratabilecek niteliklere sahip. Bu noktada özellikle bu bölgeye yerleşmiş yabancılardan, özellikle Rus vatandaşlarından destek alınabilir. Aralarında bu şehirde tecrübeli insanların olabileceğini düşünüyorum.
Birkaç kişi bir araya gelip bir dernek ya da vakıf aracıyla programlarını oluşturabilir. Bu konuda sadece ben değil her tecrübeli sanatçı böylesine bir kuruluşa desteğini esirgemeyecektir.
Paylaş