Paylaş
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Murat Karahan'ın 'proje yaratıcısı ve sanat yönetmeni' olduğu 'Troya' operası, 3500 kişilik Congresium Sahnesinde yaklaşık 300 sanatçıyla seyirci ile buluştu.
Bujor Hoinic'in bestelediği 'Epik Opera', kalabalık bir koro, güçlü bale topluluğu, orkestrası ve önemli sesleriyle son zamanların en çarpıcı 'Sahne Gösterisi' niteliğinde.
Hektor ve Aşil rollerine baleden ben ve İlhan Durgut, Paris ve Helen rollerine ise operadan Genel Müdürümüz Murat Karahan ve Seda Aracı Ayazlı hayat verdi.
Her anı dolu olan Troya'da Agamemnon'u Şafak Güç, Priam'ı Zafer Erdaş canlandırdı. Homeros ise Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt.
Daha önce rol aldığım topluluklarda opera ve balenin iç içe geçtiği, ana karakterlerin iki ayrı branş tarafından temsil edildiği bir çalışmanın içinde bulunmamıştım.
Bizler için de tarifi güç, sahnede beraber bulunmuş olmaktan son derece keyif aldığımız bir proje oldu. Murat Karahan gibi dev bir uluslararası sesle aynı sahnede bulunmak izahı zor tatminler veriyor. Şimdiye kadar alışık olmadığımız bale ve opera karması bizleri sahne üzerinde yaşanılan yoğun duygular konusunda inanılmaz kamçıladı. Zira aynı duyguyu Seda Aracı Ayazlı için de söyleyebilirim.
Gelelim dans bölümüne...
Hektor ve Aşil arasındaki savaş sahnesi için dansların diğer bölümlerinde olduğu gibi haftalar süren detay çalışmalar yapabilme olanağına kavuştuk. Operanın bale stüdyosunda beraber çalışma şansına sahip olduğum Aşil rolündeki İlhan Durgut'un teknik kalitesi ve yorumuyla dans adına ileri zamanlarda da çok önemli roller üstleneceği görüşündeyim. Aynı zamanda Ajax'ı canlandıran Burak Kayıhan, Ulis rolündeki Eren Keleş, Laodike'yi canlandıran Özge Başaran, İfigeniya'a hayat veren Mine İzgi'yi bale severlerin yakından takip etmelerini öneriyorum.
Bale topluluğundaki çalışma ve disiplini kontrol eden bale bölümünün Baş Koreografı Hakan Odabaşı, kurumu için yoğun çaba sarf eden değerli bir meslektaşım. Konservatuvardan henüz mezun olmuş sanatçı arkadaşlarımdan, operadaki deneyimli bale sanatçılarına kadar her birimiz ile detaylıca çalışarak işinin hakkını verdi. Dolayısıyla bu topluluğun uluslararası seviyede performans ortaya koyabileceğini gururla söyleyebiliriz.
Troya'nın koreografisini üstlenen Volkan Ersoy ile çalışmak ayrı bir keyif. Planlama ve duygusal öğeleri çalışma alanında ustaca ortaya koyan bir koreograf. Volkan Ersoy'un güçlü koreografisi Troya'da görsel şölenin oluşmasını sağladı.
Koreografinin bence önemli bölümlerinden biri Hektor’un ölümüydü. Paris ve Hektor'un annesi Hekuba karakterine can veren Ömür Uyanık, Hektor'un ölümünden sonra, bir annenin çocuğunun ölümünden duyacağı acıyı seyirciye öylesine verdi ki ilk perdeyi kapatmayı fazlasıyla hak etti. İkinci perde ise Zeynep Halvaşi'nin insanın içine işleyen ağıt sahnesiyle açıldı.
Koro ve bale grubuna (corp de ballet) ayrı bir başlık açmak lazım. Verilen emeği görünce, özellikle çaba gösteren sanatçıların önemli bir kısmının sözleşmeli olduklarını öğrenince ayrı bir yazı dizisi yapmak gerektiğini düşündüm. Her birini ayrı ayrı kutluyorum.
Bütün bu konstrüksiyonun rejisi elbette kolay değil. Çünkü farklı sanat gruplarını ve yüksek kalibredeki sanatçıları aynı ortamda uyumlu bir şekilde buluşturmak ve işler hale getirebilmek için entelektüel seviyesi yüksek bir sanatçının hakimiyet kurmasını sağlamak gerekir. Gerek idaresiyle gerekse pratik uygulamalarıyla eserin rejisinin Murat Karahan tarafından Recep Ayyılmaz'a emanet edilmesinin en önemli adımlardan biri olduğu görüşündeyim.
Eserin bu denli etkileyici oluşunun bir başka ayağı da kostümlerdi elbette. Ana karakterlerin kostümlerini Atıl Kutoğlu çizdi. Önemli bir moda isminin esere katkısı tartışılmaz. Aynı zamanda eserin diğer tüm kostümlerini tasarlayan Aydan Çınar ve ekibi büyük emekle kalabalık kadronun kostümlerini kısa sürede harikalar yaratarak tamamladı.
Eserde kullanılan iki unsur özellikle dikkat çekiciydi. Antalya Aspendos turnesi dönüşü kaza geçirip tekerlekli sandalyeye mahkûm olan bale sanatçımız Bora Acar Zöngür de koreografide yer aldı. Birlikte geçirdiğimiz zaman içinde onun bir koreograf olarak çalışmalarda bulunmasının en büyük dileğim olduğunu kendisine ifade ettim. İnanıyorum ki Bora operanın içinde ya da dışarıdaki yeni kurulan oluşumlarda yer alacak ve yeni fikirlere öncülük edecektir.
Bir diğer unsur ise Kâhin Kalkhas rolüne bir kontrtenor olarak hayat veren Kaan Buldular idi. Geleceği gösteren bir kâhin olarak sanatçı dostum bekleneni fazlasıyla verdi.
Murat Karahan ve ekibi sahnedeki zenginliğin artmasını sağlayacak birçok yenilikçi fikir kullandılar ve seyirciye seyir zevki sundular.
Bu yılın ilk günlerinde, 7 Ocak tarihli Hürriyet yazımda uluslararası bir opera yıldızının, ülkemizin medar-ı iftiharının Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü olarak göreve gelmesinde kendisini bekleyen zorluklardan bahsetmiştim. Şu ana kadar yaptığı çalışmalarla Murat Karahan’ın bizzat şahidi olduğum bu zor görevdeki başarısı tartışılmaz. İsminin kalıcı olmasını sağlayacak olan nokta, çalışma ilişkilerindeki denge... Gelecekte arkadaşımın ismini hep gururla anmayı arzuluyor ve kendisine inanıyorum. Devlet Opera ve Balesinin uluslararası platformlarda yer alacağı inancını taşıyorum.
Bundan sonraki yazılarımdan biri sanat kritiği üzerine olabilir. Bunu opera ya da bale özelinde yazabilirim. Çünkü içinde bulunduğum ya da bulunmadığım eserlerde kritikleri çeşitli çizgilerle eleştirmenin bu kolu da çeşitlendirebileceği ve geliştirebileceği inancındayım.
Bu yazı dizisini uluslararası ya da yerel ölçekte örneklerle vermeye çalışacağım. Doğru teşhislerin sanatsal çalışmaları onarmakta ve destek olmakta güçlü bir işlevinin olacağı inancındayım. Arzum bu kolun ülkemizde doğmasını demeyelim ama gelişmesini sağlamak.
Bu konuda bizlerin sanatsal çalışmalarını daima takip eden Hıncal Uluç, Ali Cenani ve birkaç değerli arkadaşımızı tenzih ediyorum. Onlar ellerinden geldiğince yapılanı düzeltmek amacıyla yola çıkan eleştirilerinde bizi öteye taşımayı amaçlamış şahsiyetler... Şimdiye kadar yapılan eleştirileri irdelemek ve üzerinden yaptığımız notları paylaşarak doğru olanı ortaya koymak eserlerin içinde bulunan bizlerin sesi olacaktır. Merakla beklemenizi arzu ediyorum...
Ve son olarak TRT-2 tekrar açılıyor. Yani TRT'nin 'Kültür ve Sanat' kanalı açılıyor. Troya'nın hazırlığı aşamasında yanımızdan ayrılmayıp detayları kaydeden bir kanalın olması gerek arşivleme gerekse kültür-sanat adına bilgilerin geçilmesinin son derece önemli olduğu düşüncesindeyim.
Ülkemizde son yıllardaki sanatsal faaliyetleri takip eden mecralarda bir daralma söz konusuydu. Bu tür kanalların yapılan değerli çalışmaları yayınladıkça özellikle gençler adına pozitif bir etki yaratacağı görüşündeyim. Umarım çalışmalarında eskimiş, köhne formlar üzerinden uzak durup 'renkli', albenisi olan ve seyir etmekten keyif alacağımız yayınlar yapılır. Ailemin de uzun yıllar hizmet ettiği TRT'nin bu değerli kanalına başarılar diliyorum.
Paylaş