Paylaş
Kuruluşundan bugüne hem ulusal hem de uluslararası arenada adını duyurmuş çok sayıda sanatçı ve bilim insanı yetiştiren Konservatuvar, yurdumuzdaki tüm sanat kurumlarının, ayrıca diğer resmi ve özel sanat topluluklarının da kaynağıdır. Adı, Çağdaş Türk Sanatının en önemli isimleriyle birlikte anılagelen Konservatuvar; gerek çatısı altında çalışan değerli eğitmenler, gerekse yetiştirdiği sanatçı ve bilim insanlarıyla, Türk sanat yaşamına en üst düzeyde katkı sağlamaya devam etmektedir. Cumhuriyet değerlerinin adeta bir anıtı olan Konservatuvarın geçmişi de bu konumuna yaraşır derecede zengindir.”
Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı hakkındaki bu bilgileri kurumun internet sitesinden aldım.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında kurulan Musiki Muallim Mektebi’nin nüvesini oluşturduğu kurum, Ankara Devlet Konservatuvarına dönüşme süreci ve sonrasında yetiştirdiği sayısız “müzik, tiyatro, opera ve bale sanatçıları” ile ülkemizin medar-ı iftiharı.
İlk olarak müzik ve tiyatro alanlarında öğrenci ve öğretmen yetiştiren konservatuvar, bale sanatının ülkede tanınıp yaygınlaşması için de ilk adımı atan kurumlardan oldu.
1947’de “Yeşilköy Bale Okulu” adıyla İstanbul’da kurulan Türkiye’nin ilk bale okulu, 3 sene sonra Ankara’ya taşınarak Devlet Konservatuarı’na Bale Bölümü olarak dâhil edildi. Bu okul, Türk Hükümeti ve İngiliz Kültür Heyeti iş birliğinde, İngiliz Kraliyet Bale Okulu ve Topluluğu kurucusu Dame Ninette de Valois’in danışmanlığıyla kurulmuştu. Bu işe atılışını herkesin Binbir Gece Masalları’na benzettiğini söyleyen Valois’in Ankara ve İstanbul'daki ilkokulları gezerek bulduğu yetenekli öğrenciler, konservatuvarın bale bölümünün de temeli oldu.
Ben, Sayın Cüneyt Gökçer’in müdürlüğümüzü yaptığı, Sayın İnci Kurşunlu’nun Bale Ana Sanat Dalı Başkanımız olduğu bir dönemde bu değerli okuldan mezun oldum.
Birçok arkadaşımla beraber değişik şehirlerden geldiğimiz için yatılı olarak okuyorduk. Sanatçı yetiştiren bu ortamlarda yatılı bölümler sanatçı adayları için çalışmaların daha çok pekişmesini sağlar.
Derslerin bittiği saatten sonra ise okulda yeni bir yaşam başlar. Yatılı bölümler farklı branşlardan gelen öğrencilerin çalışmalarını ortaya koydukları bir “laboratuvar” gibidir. Örneğin tiyatro bölümündeki arkadaşlarım sayesinde hâlâ Shakespeare’in birçok oyununun sözleri hafızamda… Müzisyen arkadaşlarımın tüm detay çalışmalarına şahit olmak da bale mesleğimdeki yolculuğumda bana birçok katkı sağlamıştır.
KONSERVATUVARLARIMIZIN SORUNLARI ARTIYOR
Ankara Devlet Konservatuvarı yatılı bölümü, mezuniyetimden birkaç yıl sonra bina ile ilgili güçlendirme sorunları yüzünden kapatıldı. Yatılı imkânlara sahip olmayan bir konservatuvar, diğer şehirlerimizden gelen yetenekleri artık ağırlayamıyor. Türkiye’nin dört bir yanına açtığımız kurs programlarında keşfettiğimiz yetenekleri İstanbul, İzmir ve Ankara’daki bu değerli sanat okullarına yönlendirdiğimizde, ailelerin ufak bir çocuğu bu şehirlere nasıl gönderebilecekleri sorusuna bizler de cevap veremiyoruz.
Konservatuvarlarımızın sorunları var. Mekân sıkıntısından maddi sıkıntılara, yatılı birimlerin olmayışından sponsorluk arayışlarına kadar…
Cumhuriyet kazanımlarımızın önemli bir alanı olan sanat eğitiminin önünde şimdilerde başka ne gibi sorunlar olduğunu düşündüm. Aklıma birçok soru geldi.
Bale öğrencileri eskiden ilkokul sonrası Bale Bölümüne alınırlardı. Eğitim sistemi değiştirildikten sonra konservatuvarlara öğrenci alımında ne gibi değişiklikler oldu?
Konservatuvar sınavında öğrenci beklemenin dışında, okullarda yetenek taraması yapılan bir sistem üzerinde MEB ile hiç çalışma yapılıyor mu?
Çocuğun başarısına göre öğrenciye “sınıf atlama” olanağı sağlanıyordu. Bugün de bu imkân değerlendirilebiliyor mu?
“Harika Çocuk” statüsü kullanılabiliyor mu?
Yatılı bölümün olmayışı bale ve diğer sanat dallarındaki eğitimi nasıl etkiledi?
Konservatuvar eğitiminin önemli bir bölümü sahne tecrübesidir. Öğrenciler sahneye çıkabilmek için gerekli koşullara sahip mi?
Yarışmalara gönderilen çocuklar devletten ne tür yardımlar alabiliyor? Yoksa ümitsizce sponsor mu arıyorlar?
Misafir eğitmen davet ediliyor mu? Onlara hangi imkânlar sunulabiliyor?
Ülkedeki konservatuvarlar arasındaki iletişim ne durumda? Bilgi alışverişi ve ortak projeler yapılıyor mu?
Ankara Devlet Konservatuvarı yeni yerine taşınıyor. Şu anda bulunduğu Beşevler’deki yerinde mekân sıkıntısı çekmiyordu. Diğer konservatuvarlarda ise mekân sorunları ciddi boyutlarda. İdeal bir konservatuvarın oluşabilmesi için stüdyo sayısı, ölçüleri gibi fiziki koşulların yanı sıra eğitim kadrosunun yeterliliği gibi konulara yeterli önem veriliyor mu?
Hem konservatuvarlar hem de Devlet Opera ve Balesi önceden Kültür Bakanlığı’na bağlıydı. Konservatuvarların üniversitelere bağlanmasından sonra bu kurumlar arasındaki organik bağ zarar gördü mü?
Bu soruların birçoğunun bende cevabı var ama genel işleyiş ve gidişatla ilgili hocalarımın, ilgili kurumların ama en önemlisi karar vericilerin fikirlerini çok merak ediyorum.
Paylaş