Paylaş
Onların gelişimine gururla tanıklık etmek istiyoruz. Başarıları kanıtlanmış okullarda, üstün imkânlarla eğitilmelerini arzuluyoruz. Sosyal yaşamın içinde olmalarını, gelişmelerini ve mutlu olmalarını sağlamaya çalışıyoruz.
Çocuklarımıza sunduğumuz tüm bu imkânlar içinde, onların gelişim ve değişimlerinin farkına varmak, bazen uzun zaman alıyor, bazen de hemen kendini gösteriyor.
İşte görülmeye değer bir örnek…
Bu yıl da her yıl olduğu gibi 80 küsur bale ve dans öğrencimizle unutulmaz bir kültür-sanat turuna çıktık. Geçen hafta sanatın en önemli merkezlerinden St. Petersburg’daydık.
Birkaç ay öncesinden başlayarak öğrencilerimize yoğun bir program hazırlamıştık. Şehrin rehber eşliğinde gezilmesi tur programımızın ilk ayağı oldu. İki otobüsü dolduran kafilemiz Anichkov Sarayından Kazan Katedraline, Stroganov Sarayından Aurora Zırhlısına kadar şehrin birçok tarihi güzelliği karşısında büyülendiler.
Rusya’nın ikinci, Avrupa’nın dördüncü büyük şehri olan St. Petersburg 1703’te Rus Çarı Petro tarafından Baltık Denizi kıyısında bataklık bir alanda, Neva Nehri ve 42 ada üzerinde kurulmuş. Adalar köprülerle birleştirilmiş. 500’e yakın köprü ve 55 kanal ile Kuzey’in Venedik’i olarak adlandırılıyor. “UNESCO Dünya Miras Alanı” tarihi yapılarıyla bir masal kenti görünümünde. 200 yıl Çarlık Rusyası’nın başkenti olmuş. Yazın hiç batmayan güneşi ile beyaz geceleri yaşayan kent, kışın karlar altında loş gündüzlerle dost kılıyor sizi.
St. Petersburg’un ortasından geçen Neva Nehri buz tutmuştu. Her zaman buz pateni yapabilecek kadar dümdüz yüzeyiyle pürüzsüz donan nehir, bu sefer ani iklim değişikliği ile, büyük cam kırıkları görünümünde donmuştu. Nehrin ortasındaki küçük deliklerden oltalarını suya bırakan balıkçılara rastlıyorduk. Bu bembeyaz kış, şehrin güzelliğine ayrı bir güzellik katıyordu.
BAKIŞ AÇIMIZ DEĞİŞTİ
Güzel bir gezinin ardından Boris Eifman Dans Akademisine gittik. Burası bir devlet okulu. 7 yaşından itibaren öğrenci kabul ediyor. St. Petersburg dışından gelen öğrenciler için yatılı bölümü var. Öğrencilerimiz gruplara ayrılıp bu yeni, çok büyük ve büyüleyici binada kendileri için ayrılan dans stüdyolarına dağılıp derslerini yaptılar.
Alışık olduklarının dışında, başka başka okullarda, hiç tanımadıkları yabancı eğitmenlerle, coşku ve mutluluk içinde yaptıkları her çalışma, inanın çocukların bakış açılarını genişletiyor. Çok daha derinlere, inanarak, güvenerek, ayakları yere basarak ve en önemlisi mutlulukla bakmalarını sağlıyor. Tabii bir de çalışmanın sonunda yüzlerindeki ışıltı, al al yanaklar…
Eifman Dans Akademisi’nde okuyan her çocuk bizi gördüğünde ayağa kalkıyor, reverans yaparak selam veriyordu. Bunu usulen yapmadıkları yüzlerinden belliydi. Aldıkları eğitim okullarını ziyaret eden yabancı dans öğrencilerini, çalışanlarını hoşnutlukla ve saygıyla karşılamayı gerektiriyordu. Öğretmenlerin, öğrencilerin birbirlerine olan tavırları, konuşma şekilleri, karşılıklı sevgi, saygı ve disiplin sanat okulunun enerjisini yükseltiyor, orayı âdeta sanat mabedine çeviriyordu…
Okul öğrencilerinin bizler için hazırladıkları gösteriyi seyrettik. Çok iyi hazırlanmış, her yaş grubunu gözlemleyebildiğimiz bir gösteriydi. Ardından bize tüm okulu gezdirdiler. Sabahtan akşama kadar süren dersler sonunda öğrencilerin dinlenmesini sağlamak amacıyla havuzları, masaj odaları, dinlenme alanlarıyla dev bir kompleks oluşturmuşlar. Okul öylesine büyük ki gezdiğimiz mekânları algılamak için bir hayli zaman harcamamız gerekiyordu. Binlerce öğrenciye eğitim veriliyor diye düşünülebilir ama hayır… Sadece 230 öğrenci. Bu kadar az sayıdaki öğrenciye, bu kadar büyük bir okul. Yetenek sınavıyla alınmış 230 öğrenciye maksimum eğitim ve imkân… Rusya’daki ilk günümüzden itibaren öğrencilerimizin ve ekibimizdeki herkesin bakışı açısı değişmeye başlamıştı bile...
BİR ZAMAN MAKİNASINDAYDIK SANKİ…
Ertesi gün dünyanın en önemli bale okullarının başında olan Vaganova Bale Okulundaydık.
Tam tamına 280 yıllık, yani üç asra yakın geçmişi olan bu okul, İmparatoriçe Anna’nın İmparatorluk Kararnamesi ile, 1738’de Rus Tiyatro Dans Okulu olarak kuruldu. 1897 yılında Agrippina Vaganova’nın geliştirdiği teknik ile Vaganova Bale Akademisi ismini aldı.
50’li 60’lı yılların sonunda uluslararası üne sahip Rudolf Nureyev, Natalia Makarova, Mikhail Baryshnikov gibi bale devleri Vaganova Akademi’den mezun oldular ve dans hayatlarına Kirov (şimdiki Mariinsky) Tiyatro sahnesinde başladılar. Vaganova mezunu birçok bale sanatçısı bugün dünyanın önde gelen bale topluluklarında dans ediyorlar.
İşte öğrencilerimiz bu okulda atölye çalışmasına katıldılar. O gün bu muhteşem okulu birlikte gezdik. Girilebilmesi çok zor olan bu okulun, yetenek sınavlarından başarıyla geçmiş, her biri büyük gelecek vadeden öğrencilerin derslerini seyrettik. Âdeta bir tornadan çıkmış öğrencilerin danslarını seyretmek büyüleyiciydi. Bu etkileyici zaman hiç bitmesin istedik.
Sonraki durağımız akademinin içinde bulunan Ulusal Tiyatro Müzesi oldu. Buradan mezun olmuş efsane dansçıların, koreografların, kostümlerin fotoğraflarını görüp anılarına tanıklık ettik. Yarım metre mesafede, üç büyük başyapıtın (Kuğu Gölü, Fındıkkıran, Uyuyan Güzel) koreografı Marius Petipa’nın notlarından tutun, Anna Pavlova’nın, Nureyev’in kostümlerine kadar birçok anı sayesinde onları yakınımızda hissettik. Bir zaman makinasındaydık sanki…
Ve…
Tabii ki gezimiz efsane bale okullarıyla sınırlı değildi. Yaşadığımız her an bir sanat şöleniydi. Unutulmayacak anılar girdabıydı. Sadece bir yazı çerçevesi içinde anlatılamayacak zenginliklerle doluydu.
Bir sonraki yazımda bale sahneleri, eserler, Hermitage Müzesi ve olmazsa olmazımız yeni workshop’larımız, yeni çalışma deneyimlerimiz, St. Petersburg Kültür ve Sanat Turumuzun başka büyüleyici anıları olacak.
En önemlisi, sanatın çocuğa nasıl dokunduğunu yazıya dökmeye çalışacağım. Kısa bir yolculuğun büyük etkisini anlatacağım...
Paylaş