BİR vergi mükellefinden vergi esas itibariyle iki yol izlenerek alınır.
Bunlardan birincisi ‘‘beyan’’ usulü, ikincisi ise ‘‘stopaj’’ yani kesinti usulüdür.
Örneğin, şahısların Gelir Vergileri, şirketlerin Kurumlar Vergisi, Katma Değer Vergisi, Emlak Vergisi vs. gibi ana vergiler ‘‘beyan’’ usulü ile vergilendirilir.
Öte yandan bazı kazançlar vardır ki, onların vergisi ‘‘stopaj’’ yoluyla ödenir.
Yani ücretler, mevduat faizi gibi kazancın hak edenlere ödemesi yapılırken, işveren veya banka vergiyi peşinen keser, bakiyeyi hak sahibine öder, kestiği vergiyi de Maliye'ye yatırır.
Modern vergicilikte makbul yol, beyan esasıdır.
Yabancı ülkelerin hemen hemen hepsi gibi bizde de genel olarak beyan esası kabul edilmiştir.
Beyan esasının başarılı olması için iki temel şart vardır.
Ya o ülkede vergi ödeme bilinci çok yüksek olacak, insanlar vergiyi kutsal bir vatan görevi olarak kabullenecek,
Ya da, devletin çok güçlü bir denetim kadrosu ve bu denetimler sonucu yakalanan kaçaklar için etkili ve caydırıcı bir ceza sistemi olacak.
Şöyle objektif bir gözle bakarsak Türkiye'de maalesef yukarıdaki şartların tatminkár bir düzeyde varlığından söz etmek mümkün değildir.
Bir defa ülkemizde kimse vergi kaçırdığı için kendisini suçlu hissetmemektedir. Daha da vahimi, toplum da onu suçlu saymamaktadır.
Denetime gelince, ülkemizde gerçekten çok iyi organize olmuş denetim birimleri ve çok iyi yetişmiş denetim elemanları mevcuttur. Ancak, bunların iki temel sebepten yeterince etkili olması mümkün olamamaktadır.
Bir defa, iyi yetişmiş elemanlar, ücret azlığı sebebiyle devlet memurluğunda uzun süre kalmamakta, ilk fırsatta özel sektöre geçmekte ve bu yüzden de binlerce kişilik kadroların ancak birkaç yüzü doldurulabilmektedir.
Öte yandan mevcut elemanlar, vergi iadeleri ile naylon faturalarla, organize kaçakçılıklarla, çeşitli operasyonlarda ele geçirilen odalar dolusu belgelerle uğraşmaktan yeter sayıda normal vergi incelemesi yapamaz hale gelmişlerdir.
Bunun sonunda ise beyanname veren mükelleflerin denetlenme oranı yüzde 2-3'ü geçememektedir.
Eğer son 5-6 yıldır ‘‘yeminli mali müşavirlik’’ ve ‘‘tam tasdik’’ olayı çıkmamış olsaydı ülkemizde ‘‘beyan esasI’’ tam bir iflasa sürüklenecekti.
Yeminli mali müşavirlerin de büyük katkılarına rağmen, ülkemizde beyan esasının başarılı olduğunu iddia etmek çok zordur.
Bu durumda, istesek de istemesek de ideal olsa da olmasa da, galiba stopaj yoluyla vergilendirme yollarını çeşitlendirmede fayda var.