Paylaş
Yargıtay Başkanı Sayın İsmail Rüştü Cirit “Türk devlet geleneği”nden bahsediyor; oradan başlayalım.
Evvela, uzun tarihe sahip hiçbir milletin geçmişinde “kuvvetler ayrılığı” kavramı yoktur. Çağımızda ise kuvvetler ayrılığı bulunmayan bir devlet adil de olamaz, demokratik de olamaz.
Kuvvetler ayrılığı gibi konularda bakacağımız “gelenek” ancak modern tarihte bulunabilir. Mesela bizde kuvvetler ayrılığı Tanzimat devrinde konuşulmaya başlandı. Meşrutiyet devrinde kuvvetler ayrılığı ilkesi devlet başkanı padişahı “sembol” haline getirdi. Zamanın İslamcıları da bunu desteklemişti.
Cumhuriyet’in “kuvvetler birliği” ilkesi tarihi bir dönemin ifadesidir, bugün emsal olamaz. Hele başkanlık sistemi için referans yapılamaz.
KAMUOYUNUN GÜVENİ
Gelenek deyince ben hukuk tarihimizin en büyük isimlerinden Cevdet Paşa’nın şu sözlerini hatırlatmak isterim:
“Asıl lazım olan, mahkemeler hakkında kamuoyunun güveni olup, bu da hâkimlerin kendi konumlarından emin olmalarına bağlıdır...”
Yani hâkim teminatı, yargıdaki atamalara siyasetin ve farklı ellerin karışmaması... Bu o kadar önemli ki, Fransızlar 2008 yılında anayasayı değiştirerek cumhurbaşkanını ve adalet bakanını HSYK’dan çıkardılar.
Cevdet Paşa’nın yukarıdaki sözlerini, 1855-1865 yıllarındaki olayları anlattığı “Tezakir” adlı kitabından aldım. Osmanlı’da gerileme devrinde hukukun ve yargının nasıl bozulduğunu, neden Tanzimat reformlarının yapıldığını anlamak için Cevdet Paşa’yı mutlaka okumak lazım.
Gerçekten yargının bilfiil bağımsız ve tarafsız olması yetmez, bu konuda kamuoyuna güven vermesi şarttır. Bu sadece Cevdet Paşa’nın sözü değildir. AİHM’ye göre de yargı bağımsız ve tarafsız olmalı, bu yetmez, böyle olduğu konusunda kamuoyunda güven yaratmalıdır. (Wettstein v. Switzerland, No. 33958/96)
İşte bunun içindir ki, yargının bağımsız olup olmadığı konusunda “görünüş” de çok önemli bir ölçüttür.
BAŞKAN VE YARGIÇLAR
Kuvvetler ayrılığına ve güçlü yargı sistemine dayalı Amerika’da Başkan Obama konuşmak için Senato’ya geldiğinde herkes ayağa kalkarken yüksek yargıçların ve askerlerin ayağa kalkmadığını gösteren fotoğrafı hatırlıyor musunuz?
Ömür boyu atanan Amerikan Yüksek Mahkemesi yargıçlarının tepesinde bir “kararname” kılıcı dolaşmadığı gibi, başkan karşısında ayağa kalkmış bir “görüntü” vermekten de sakınıyorlar. Hatta Amerika’da başkanlar göreve başlarken Yüksek Mahkeme Başkanı’nın huzurunda yemin ederler.
Yargıya saygı ve yargının da saygınlığını koruması...
Askerlerin ayağa kalkmaması görevleriyle ilgilidir. Yoksa savaş emrini başkandan alırlar, başkan kışlaya gittiğinde esas duruşta selam verirler.
‘SİSTEM’İN İŞLEYİŞİ
Amerika’da Yüksek Mahkeme üyeleri başkan tarafından atanır. Fakat görevleri ömür boyudur. Amerikan tarihinde Yüksek Mahkeme kadrosunu sıfırlayıp yeniden görevlendirme yapan “yapboz kanunları” görülmemiştir.
Atamalar yasama organının onayına bağlıdır. Başkan Reagan 1987’de aşırı sağcı Robert Bork’u atamak istediğinde kendi partisi bile itiraz etti, sonunda Reagan saygın bir yargıç olan Anthony Kennedy’i önerdi, Senato bunu oybirliğiyle onayladı.
Başkan Bush 2005 yılında Beyaz Saray Danışmanı Harriet Miers’i Yüksek Mahkeme’ye yargıç olarak atamak istedi, kendi partisi bile karşı çıktı, sonunda yargıç Samuel Alito’yu aday gösterdi, Senato onayladı.
‘Sistem’i görüyor musunuz? Tek tarafın değil, herkesin saygısını kazanmış yargıçlar nasıl birleştirici oluyor? Siyasi kurumlar nasıl böyle yargıçları seçiyor...
Fransız Anayasa Konseyi ve Alman Anayasa Mahkemesi ayrı bir yazı konusu olabilir.
Gelişmiş ülke olmak istiyor muyuz? Yargının bağımsızlığına siyasetin saygı göstermesi ve yargıçların da bağımsız ve tarafsız olduklarını hem kararlarıyla hem davranışlarıyla göstermeleri bunun önşartıdır.
Paylaş