Paylaş
Evvela işin pratiğinde, Başbakan sürekli olarak “başkanlık sisteminin acil gündem konusu olmadığını” söylüyor. Ülkenin terörle mücadele, Rusya ile kriz, ekonomi gibi sorunlarının aciliyetini hatırlatıyor. Hatta açıkça, “Sabah akşam başkanlık konuşamayız” diye uyarıda bile bulunuyor.
Başbakan’ın bu sözlerinin gazetelerde yayınlandığı gün; yani dün, Cumhurbaşkanı Konya’da “Bu sistemle Türkiye daha fazla yoluna devam edemez” diyerek başkanlık sistemi vurgusunu sürdürdü.
Aralarında öncelik farkı olduğu açık... Fakat sadece bu değil.
KİŞİSEL FAKTÖR
Tartışmanın “şahsi” tarafı yok mu? Olmaz olur mu? Hem de belki en önemli tarafı.
Gerçi Cumhurbaşkanı, millet tarafından en yüksek makama getirildiğini, sistem konusunu kendisi için istemediğini söylüyor. Fakat talep ettiği “başkanlık, yarı başkanlık veya partili cumhurbaşkanı” sistemleri, kendisinde daha fazla güç toplayacak tarzdadır.
Bunu “Türk usulü başkanlık bal gibi olur” diyerek savunuyor. (27 Şubat)
Davutoğlu ise “Evrensel değerlere uyumlu olmalı” diyor. (10 Kasım)
Davutoğlu’nun diğer bir görüşü de anayasa ve sistemin sadece günümüze göre değil, gelecek nesillere göre yapılmasıdır. Bunu şöyle ifade ediyor:
“Partili cumhurbaşkanlığı veya başka modeller şu anki krizi aştı zannedilir ama 20 sene, 30 sene sonra da bu sistem yaşayacak. Yani 30 sene sonra bizler olmayacağız. O zaman Türkiye en iyi şekilde nasıl idare edilir diye düşünüp konuşmamız lazım.” (16 Aralık)
SİSTEMİN FELSEFESİ
Felsefi bakımdan da farklı düşünüyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kuvvetler ayrılığı ve etkin işleyiş ilkelerini gerçekleştirecek bir parlamenter sistemin de olabileceğini hiç söylemedi. 2011’den beri daima “başkanlık, yarı başkanlık, hatta partili cumhurbaşkanı” vurgusu yapıyor.
Başbakanlık makamında bulunan Davutoğlu ise şöyle konuşuyor:
“Bir anayasanın neyi hedeflemesi gerektiği, sistemden önceliklidir. Bir anayasa özgürlük-güvenlik teminatı vermeli. Hangi sistem olursa olsun, insan onuru, eşit vatandaşlık, kimsenin dışlanmadığı bir hukuk sistemi gibi temel esaslardan hareket edildiğinde başkanlık sistemi de parlamenter sistem de demokratik olabilir.” (16 Aralık)
Bu sözler modern anayasa felsefesi ve siyaset bilimi bakımından doğrudur. Dahası, temel ilkelerde uzlaşmaya açık olduğu için, yeni ve demokratik bir anayasa yapma konusunda yapıcı bir yaklaşımdır.
Türkiye ancak böyle temel felsefi ilkelerde uzlaşarak yeni bir anayasa yapabilir.
ANAYASA YAPMAK
Anayasa yapabilmek politik olgunluk ve uzlaşma gerektirir.
Çatışmacı kültürlerde ve siyasi çatışmaların etkisinde anayasa yapmak çok zordur, bunu yaşadık da... Hatta anayasa yapma sürecinde bu yüzden siyasi çatışmaların büsbütün derinleştiğini bilimsel araştırmalar gösteriyor.
Bilhassa AK Partililer bunun vebalini iyi düşünmelidir.
Robert Dahl ve Henna Lerner gibi siyaset bilimciler, kutuplaşmış toplumlarda anayasa yapmanın sıkıntılarını yazmışlardır. Bu konuda, Prof. Ergun Özbudun’un “Anayasacılık ve Demokrasi” adlı kitabını tekrar ve önemle tavsiye ederim. (Bilgi Üniversitesi)
Uzlaşmayı kolaylaştıracak kavramlar, değerler ve sistem tanımlarından yola çıkarak yeni bir anayasa yapabiliriz ancak.
Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasındaki bu besbelli görüş farklılıklarından kimse bir kriz beklemesin. Konu, uzlaşmanın parlamenter sistemde mümkün olacağını göstermek bakımından önemlidir.
Davutoğlu ile Kılıçdaroğlu arasındaki ‘anlayışlı’ iletişim, bende bu umudu yaratıyor.
NOT: Bu akşam saat 21.00’de CNN Türk’te ‘Eğrisi Doğrusu’ programında ekonomiyi konuşuyoruz.
Paylaş