Paylaş
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Yargıtay Başkanı Ali Alkan ve HSYK’dan Ahmet Hamsici ile İbrahim Okur gibi isimlerin konuşmalarını dinleyin; uzun tutuklamalardan şikâyetçidirler, AİHM içtihatlarına büyük önem verirler... Hatta “Ben olsam tahliye ederdim” diye konuştukları bile oldu. Yargı’nın “tavan”ı böyle...
Fakat “taban”da, kürsüde görev yapan genç hâkim ve savcıların uygulamaları buna tam uygun değil.
AKP ve CHP modelleri
Bu iki partinin yargı modellerine baktığımızda AKP’nin “taban”a, CHP’nin “tavan”a ağırlık verdiğini görüyoruz!
AK Parti’nin modelinde HSYK’nın 22 üyesinden 6’sını “taban” yani kürsü hâkim ve savcıları seçiyor; Yargıtay ve Danıştay’ın HSYK’ya üye seçmesine son veriliyor. Kalan 16 üyenin ikisi bakan ve müsteşar, 14 üyeyi ise yarı yarıya Meclis ve ‘Başkan’ seçiyor. Bir yazımda eleştirmiştim bunu.
CHP modelinde ise hâkimler ve savcılar için 11’er üyeli iki ayrı yüksek kurul oluşturuluyor. İki kurulun da üyelerinin çoğunluğunu Yargıtay ve Danıştay seçiyor... Fakat CHP’nin modelinde “taban”, yani kürsü hâkim ve savcıları, kendilerini ‘yönetecek’ olan bu kurullara hiç üye seçmiyor!
Bunun da Venedik ilkelerine aykırı olduğunu belirtmeliyim.
AK Parti’nin “taban”a, CHP’nin “tavan”a yönelik olduğu açık değil mi?!
Anayasa Mahkemesi’ne üye seçiminde de CHP Yargıtay ve Danıştay’a önemli bir yetki verirken, AKP modelinde bu yok.
Hukuk öğrencileri
Hukuk Profesörü Necmi Yüzbaşıoğlu ile görüştüm, şunları söyledi:
“Eskiden öğrenciler şehirli ağırlıklıydı. Değişim 1970’lerin sonunda başladı. Eğitimin ve ekonominin gelişmesine paralel olarak okuyan, fakülteye giden dar gelirli ya da Anadolu çocukları arttı. Sınıflarda bunu açıkça görüyoruz. Ben kendim de böyleyim. Hatta bugün akademik kariyerlere şehirli öğrencilerden ziyade bu öğrenciler daha çok rağbet ediyor...”
Ve tabii hâkim ve savcılık mesleğine de...
Siyasi ve ekonomik hayatımızdaki bu sosyolojik değişimin yargıda da ortaya çıkmasını cemaatin, iktidarın, emperyalizmin falan bir komplosu gibi görmek yanlıştır, yanıltıcıdır.
Evrensel hukuk
AK Parti döneminde 2010 referandumuyla yüksek yargıda yapı değişikliği oldu. Bilinen Kemalist yüksek yargının kompozisyonu çok değişti, liberalleşme yönünde... Çünkü mesleki bilgi birikimi ve Avrupa hukukuyla temasları daha yoğun olan yüksek yargı, evrensel hukuku daha iyi özümsemiştir. Onun için genç meslektaşlarına “Kanunları özgürlükçü gözle okuyun” diyorlar.
Bu zihniyet değişimi yeterince “taban”a tam sirayet etmedi. Bunu sağlamak için Adalet Bakanlığı ve HSYK uluslararası sempozyumlar, meslek içi eğitimler düzenliyor. Hâkim ve savcıların terfi işlemlerinde, kararlarının AİHM içtihatlarına uygun olup olmadığına bakılıyor artık.
Yarının hukuk tarihçileri, bu çalışmalarından dolayı Sadullah Ergin’den takdirle bahsedecektir.
Mesleki eğitim uzun bir yol, bazı noktalarda sabır kalmadı! Bunlar için umut, evrensel hukuk gözüyle bakacağından emin olduğum Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru imkânıdır. Ve de kürsü hâkim ve savcılarının kamu vicdanını incitmekten sakınmalarıdır.
Yarınki Türkiye’de yargı tümüyle evrensel hukuku benimsemiş olacak; niye gecikelim, öyleyse?
Paylaş