Paylaş
28 Şubatçıların devlete hükmettiği yıllardı. İstedikleri yönde karar vermeyen hâkim ve savcıları “mürteci” diye fişlettiriyorlardı. Bir de “Tasfiye Kararnamesi” hazırlattırmışlardı. “Yargıda cadı avı” başlıklı yazımda bunu eleştiriyor, yargının tarafsız ve bağımsız olmasını savunuyordum. (Milliyet, 20 Kasım 2000)
O dönemde rahmetli Ecevit’in Adalet Bakanı Prof. Hikmet Sami Türk, Genelkurmay’ın telkinleriyle savcıların delilsiz davalar açmasına karşı çıkıyordu, şunları söylüyordu:
“Hâkimler töhmet altında kalmadan karar vermelidir. Eğer yargı tahrip edilirse, yargı saygınlığını kaybederse ülke büyük zarar görür!” (5 Eylül 2000)
O zaman baskılara karşı yargıyı savunan böyle bir Adalet Bakanı vardı. Ya bugün?...
YARGITAY VE HSYK
Hiçbir kamusal ihtiyaç olmadığı halde bilmem kaçıncı “torba yasa” ile Yargıtay’ın yapısı değiştirildi. Bunun için Yargıtay’da Divan seçimleri yapıldı. Yargıtay Başkanı Sayın Ali Alan, Yargıtay’daki eğilimleri toparlayan ve Yargıtay’ın kurumsal kimliğini koruyan bir liste yaptı. Seçimleri bu liste kazandı.
Karşısında “iktidar destekliyor” diye sunulan liste vardı; kaybetti.
On gün süren seçimler sırasında, Bakanlık bürokratlarının sözleri yankılandı: “Bizim listeyi seçmezseniz sonbaharda kanun çıkarıp Yargıtay’a yeni 100 üye atayacağız, ona göre!”
Eğer sonbaharda bir kere daha kanun çıkarıp yeni üyeler atanacaksa, kim yapacak atamaları? HSYK tabii.
İktidar yanlısı gazetelerde okudum. Bakanlığın yüksek bürokratları, ekim ayında yapılacak HSYK seçimlerini örgütlemek için “platform” kurmuşlar. İlleri gezerek hâkim ve savcılarla toplantılar yapıyorlar.
Hâkim ve savcıların toplantılara katılmaması mümkün mü? Hemen “Paralel” damgası vurulur, on dört yıl önceki “mürteci” damgası gibi!
MÜSTEŞARIN İFTARI
Dün arkadaşımız Mehmet Yılmaz’ın köşesinde okudum. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Sayın Kenan İpek, İstanbul’da bine yakın hâkim ve savcıya iftar vermiş! HSYK seçimlerine hazırlık faaliyetlerinden biri olsa gerek. Müsteşar hem Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, hem HSYK seçimlerini hatırlatmış, “bağımsız” hâkim ve savcılara.
Müsteşar, sözü 17 Aralık ve 25 Aralık soruşturmalarına getirmiş, “bağımsız” hâkim ve savcılara iktidarın tezlerini tekrarlamış... “Rahmetli Menderes ve bakanlarını yolsuzlukla suçlayıp kamuoyunda yıpratan zihniyet yeniden dirildi” demiş!
Bir politikacı böyle diyebilir fakat Adalet Bakanlığı Müsteşarı böyle konuşamaz; tabii eğer kuvvetler ayrılığına inanıyorsa.
YARGI TAHRİP EDİLİRSE
Müsteşar, HSYK 1. Dairesi’nin “doğal üye”sidir. HSYK 1. Dairesi, hâkim ve savcıların atamalarını yapar! 17 Aralık sürecinde iki üyesi değiştirtilen 1. Daire’ye, HSYK’nın kendi yönetmeliğini çiğneyen atamaların yaptırtıldığını herkes biliyor!
Dahası, 17 ve 25 Aralık işlemleri halen hukuki bakımdan “soruşturma”dırlar. Bu soruşturmalarda görevli savcılar Müsteşar’ın bu sözleri karşısında ne yapabilirler?! Üstelik, seleflerinin başına gelenleri de biliyorlar!
“Paralel yapı ile mücadele”, 28 Şubat’ın “irtica ile mücadele”sine dönüştü! Delil varsa hemen soruştur ve at! Fakat delilsiz ve siyasi amaçlı suçlamalarla, “cadı avı” korkusu yaratarak yargıyı baskı altına almak büyük hatadır.
On dört yıl sonra yine “Yargıda cadı avı” diye yazmak, bir hukukçu için büyük ıstıraptır.
On dört sene evvelki Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ne demişti?
“Hâkimler töhmet altında kalmadan karar vermelidir. Eğer yargı tahrip edilirse, yargı saygınlığını kaybederse ülke büyük zarar görür!”
Paylaş