Paylaş
Şu iki faktörün ağırlaşması Türkiye’yi daha büyük zorlukların beklediğini gösteriyor:
Artık Suriye demek aynı zamanda Rusya demektir. Putin, hastası olduğu güç gösterisini Türkiye üzerinden yapıyor. Türkiye’nin Suriye’ye ilişkin tezlerinin önünde artık bir de Rusya engeli var.
Türkiye PKK ile içeride mücadele ederken, onun Suriye’deki kolu olan PYD’yi hem Amerika hem Rusya destekliyor. Türkiye bu sorunu müttefiklerine bile anlatamıyorsa, Türkiye’nin diplomasi eli zayıf kalıyor demektir.
Suriye yangını büyüdükçe bu iki sorunumuz da büyüyecek maalesef.
MESELA 1 MART TEZKERESİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2003 yılında 1 Mart Tezkeresi geçseydi bugün Irak’ta durumun lehimize farklı olacağını söylüyor.
1 Mart Teskeresi Irak’a gidecek Amerikan askerlerinin Türkiye’den geçmesiyle ilgiliydi. Diplomat Deniz Bölükbaşı’nın Amerikalılarla yaptığı çok sıkı pazarlık sonucunda, Türkiye’nin güvenliğini ve Irak’ın yapılanmasında siyasi inisiyatifini hayli güçlendiren bir metin hazırlanmıştı.
Meclis’ten geçmesini o zaman bu gerekçelerle ben de savunmuştum, bugün de aynı görüşteyim.
Fakat Meclis’ten geçmedi.
Deniz Bölükbaşı’nın bu konudaki “1 Mart Vakası, Irak Tezkeresi ve Sonrası” adlı kitabı hâlâ önemini korumaktadır.
Suriye’de durumun Türkiye’ye zararı çok daha ağırdır ve maalesef gittikçe ağırlaşacak gibi görünmektedir.
PUTİN RUSYA’SI
İngiliz The Guardian gazetesinde Natalie Nougayrede tarafından kaleme alınmış çok önemli bir makale yayınlandı.
Putin Rusya’sının “askeri saldırganlık kapasitesine sahip revizyonist güç” olduğunu yazıyor.
Diplomasi tarihinde “revizyonist” terimi, İkinci Dünya Savaşı öncesinde Mussolini ve Hitler için kullanılırdı, askeri saldırganlıkla haritalarda “revizyon” yapmak istiyorlardı da ondan.
Nougayrede, Halep’in Esad-Putin güçlerinin eline geçmesi halinde ortaya çıkacak tabloya dikkat çekiyor:
Ilımlı muhalefetin silindiği, bir tarafta IŞİD’in öbür tarafta Rusya destekli Esad rejiminin bulunduğu bir Suriye!
Bu durumda Sünniler için tek seçeneğin IŞİD olacağını yazıyor!
Putin’in Çeçenistan’daki stratejisini Suriye’de uygulamaya koyduğunu da hatırlatıyor:
Muhalif sivil nüfusu tasfiye ederek askeri hâkimiyet sağlamak...
Gerçekten Rus uçakları ve tankları Suriye’de 10 defa IŞİD’i vuruyorsa, 90 defa muhalif sivil halkı ve Türkmenleri vuruyor.
TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDEKİ TEHLİKE
Suriye’de bir tarafta IŞİD, öbür tarafta Putin-Esad ikilisi kalır da ılımlı muhalefet silinirse, Putin-Esad ikilisi masaya çok kuvvetli oturacak, istediklerine tam değilse bile çok benzeyen bir Suriye kurabileceklerdir.
Ankara, Suriye’de Türkiye’ye dost bir rejim kurulsun derken, açıkça düşmanlık eden bir Şam rejimiyle karşı karşıya kalabilecektir.
Türkiye’nin en zor sorununu daha fazla kaşıyacaklardır; sadece PYD değil, PKK ile de Şam ve Moskova’nın yakınlığı biliniyor.
IŞİD’le mücadele ediyor diye ABD ve Avrupa bile PYD’ye sempatik bakıyor.
Irak’taki durumun yarattığından daha büyük risklerle karşılaşabiliriz!
Bugün Şansölye Merkel geliyor, bakalım “Avrupa’ya göçmen gelmesin”den başka bir diyeceği, bir vizyonu var mı?
Türkiye’nin önünde büyük sıkıntılar görünüyor.
İktidar reformist ve liberal demokratik standartlara uyan bir Türkiye düşüncesine dönerse içimizde tansiyonun düşmesi, dış dünyada itibarımızın ve etkimizin artması mümkün olacaktır.
İçeride kavgalı, dışarıda sıkıntıları artmış bir ülke olmanın kimseye yararı yok.
Paylaş