Paylaş
HSYK’nın son 888 hâkim ve savcıya ilişkin atama kararnamesi bunun bir örneği.
Fakat önce Yargıtay Başkanı Sayın Ali Alkan’ın geçen salı günü yaptığı konuşmayı görmeliyiz.
Sayın Alkan, Adalet Bakanlığı’nın HSYK seçimlerinde kendi listesini seçtirmek için “Hâkimleri hiçbir somut ve hukuki dayanağı olmadan görüş, düşünce, inanç ve mezheplerine göre ayrımcılığa” tabi tuttuğunu ve bunu “sanki çoğulculukmuş gibi takdim ettiğini” anlattı. Bunun, “telafisi güç birçok zarara yol açacağını” belirtti.
Evet, tarihimizde ilk defa hâkim ve savcılar HSYK seçimleri uğruna mezhep, ideoloji ve siyasi kimlikleriyle tasnif edildiler ve kamuoyuna takdim edildiler!
Sayın Alkan, kanun değişiklikleriyle yüksek yargının bu HSYK’ya bağımlı hale getirilmesini de şöyle eleştirdi:
“Değişiklikler Yargıtay’ın kurumsal bağımsızlığını ortadan kaldırıcı nitelikte olup, yüksek mahkemenin faaliyetleri idari bir kurulun faaliyetlerine bağlı hale getirilmiştir...”
Şimdi HSYK Kararnamesi’ne dönelim.
HSYK KARARNAMESİ
Gazetelerde iktidarı kızdıran hâkim ve savcıların sürgün edildiği veya iktidarı memnun eden bazı kararlarda imzaları bulunan hâkim ve savcıların terfi ettirildiği yönünde haberler var. Ben hiçbir isimden bahsetmeyeceğim. HSYK’nın kendi kurallarını nasıl çiğnediğini anlatmak istiyorum.
HSYK’nın internet sitesinde hâlâ mevcut olan “Atama Yönetmeliği”nin 4. maddesine göre “en az hizmet süresini doldurmayan hâkim ve savcılar atanamazlar”.
En az hizmet süresi, yani iki yıl.
Fakat kendi yönetmeliğini çiğneyen HSYK, bir yıl önce, 6 ay önce atanmış olan hâkim ve savcıları bile sürgüne gönderdi!
Yine HSYK’nın internet sitesindeki “İlke Kararları”na göre, “mazeret kararnameleri” dışında, böyle toplu atamalar sadece yaz kararnamesiyle yapılır. HSYK bu ilkeyi de çiğneyerek 888 hâkim ve savcıyı kış ortasında atadı!
SİYASİ İRADE
HSYK’nın tasarrufunu normal saymak mümkün değildir. Eğer “Olağanüstü bir durum var” denilecekse, bu Takrir-i Sükûn zihniyeti olur! Hukuk için asıl böyle zamanlarda titizlenmek gerekir.
Bu atamaların arkasında siyasi irade vardır. Dosyaları hazırlayıp HSYK 1. Dairesi’nin önüne koyan bürokratları atayan, Adalet Bakanlığı’dır. Anayasa Mahkemesi 10 Nisan 2014’te bunu iptal etti. AYM kararında, HSYK’da bütün personelin değiştirilmesinin “hukuk güvenliği ilkesinin ihlali” olduğu belirtilmiştir. (Karar No. 2014/81)
Fakat iptal kararları geriye yürümediği için HSYK’daki bu durum olduğu gibi devam etmektedir!
Türkiye’de zaten adalete güven çok problemliydi, artık daha problemli hale geldi.
HUKUK TARİHİNDEN
27 Mayıs darbesi, Yargıtay üyeliğinden gelen Amil Artus’u Adalet Bakanı olarak atamış, onun eliyle adli ve idari yargıda büyük çapta tasfiye ve kadrolaşma yapmıştı. “Devrimci yargı” öyle kurulmuş ve Türkiye’ye çok zarar vermişti.
O zaman Yargıtay üyesi merhum Vedat Ardahan, yayınladığı kitapçıkla “hukukun böyle hukukçular eliyle ezilmesini” eleştirmişti. 27 Mayıs yanlısı olan merhum Ardahan’ın siyasi görüşlerinin üstüne çıkarak yargı bağımsızlığını savunan “Mahkemelerin İstiklali ve Hâkim Teminatı” adlı bu muhteşem kitapçığı ayrıca yazacağım. Ardahan’ın sözleri ne hazindir ki, bugün de yargı bağımsızlığını savunmak için çok değerli bir örnektir.
Adalet tarihimizde hukukçu onuruna sahip Recai Seçkin, Vedat Ardahan, Sami Selçuk ve bugün de Ali Alkan gibi isimler az değildir. Siyasi güç hırsını anladık da hukukçuların hukuka duyarsızlığına ne demeli?
Paylaş