Paylaş
Terörün genel amaçlarından biri en azından yılgın bir toplum yaratarak moralleri bozmaktır.
Çok şükür bizde, tam aksine, teröre karşı aktif bir duruş var.
Bir organizasyon, bir kampanya olmadığı halde, Şehitler Tepesi’ni her gün binlerce insan ziyaret ediyor. Şehit ailelerine yardım kampanyaları düzenleniyor.
Siyaset bu beraberliği, bu ruhu bozmaktan sakınmalıdır.
Böyle bir ortamda “Halifemizi seçelim” hezeyanı, Alevileri rencide edecek delilikler kararlılıkla reddedilmelidir.
İslami duyguları, laik hassasiyetleri, Atatürk, Lozan, Osmanlı gibi konulardaki gerilimleri kaşımaktan dikkatle sakınmalıyız.
Kürt vatandaşlarımız olduğunu da hiç unutmamalıyız.
PKK VE TABANI
PKK 11 Temmuz 2015’te “Çatışmasızlık sona erdi” diye ilan ederek terörü başlatmış, devlet de 25 Temmuz’da operasyonlara başlamıştı.
“Çözüm süreci” döneminde PKK’nın hendek ve barikatlarla, sokaklarda terör örgütlenmesiyle “Türkiye’yi Suriyeleştirme” hazırlığı görüldü.
Terör ve operasyonlar devam ederken HDP 1 Kasım seçimlerinde 6 milyon oy aldı.
İzleyen aylarda Kürt vatandaşlarımız çok mağdur oldu, PKK da PYD de destek kaybetti.
Fakat bir terör örgütünün militan devşirmesi için dar tabanlar da yeterli olabiliyor maalesef.
PKK otuz yıldır terör yapıyor. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ “Dağa çıkmalar önlenemiyor” diye yakınırken PKK partileri 3-4 milyon oy alıyordu.
DIŞ BAĞLANTILAR
PKK’nın Irak ve Suriye’deki gelişmelerden yararlanması, ABD’nin PYD’ye silah vermesi, Rusya’nın Moskova’da PKK ve PYD bürolarını açması, İran’ın PKK ile ilişkileri, PKK’ya bağlı ‘derneklerin’ Avrupa’daki örgütlenmesi gibi faktörler de dikkate alındığında karşımızda nasıl bir tehdidin bulunduğu görülür.
Buna karşı içimizdeki kararlı duruşun son derece gerekli olduğu fakat yetmeyeceği, çok etkili ve ustaca bir diplomasi yürütmek gerektiği de açıktır.
Bu noktada hem terörün tabanını daraltmada hem diplomaside “demokrasi” önemli bir faktördür.
ALTAN TAN’IN SÖZLERİ
HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, PKK çizgisinden değil, merhum Aydın Menderes’in muhafazakâr çizgisinden gelen birikimli bir politikacıdır. Altan Tan bir yıl önce Ahmet Hakan’a yaptığı açıklamada, HDP’nin şu üç hususta karar vermesi gerektiğini söylemişti; özetle:
“1) Savaş mı, barış mı?... 2) Batı Bloku mu, Ortadoğu mu?... 3) Demokratik yol mu, şiddet mi?” (Hürriyet, 2 Eylül 2015)
Tabii, Altan Tan barışçı yolları, Batılı demokrasiyi, demokratik metotları savunuyor.
Fakat 6 milyon oy alan HDP maalesef bu üç konuda da hep ikircikli davrandı. Batı’da demokrasi propagandası yaptı fakat içeride Stalin-Kaddafi karması, tam bir Ortadoğu despotizmi olan “KCK Sözleşmesi”ne sözde bile karşı çıkmadı. Katliam eylemlerinden bazılarını kınasa bile PKK’ya toz kondurmadı.
PKK’YI TECRİT ETMEK
Türkiye ve Ortadoğu’da bir realite olan Kürt hareketinin totaliter ve silahlı PKK’nın despotik güdümünde olması Kürt ve Türk tüm vatandaşlarımıza kan ve gözyaşından başka bir şey vermiyor.
Toplumu Ortadoğu’ya çekiyor.
Kürt aydınları, işadamları, esnaf ve sanatkâr kuruluşları PKK’nın eylemlerini net olarak kınayabiliyor. Bu sosyolojik olgu siyasi bir potansiyele dönüşebilmeli, Kürt hareketi Batılı demokrasiyi benimseyerek PKK tahakkümüne karşı tavır alabilmelidir.
Türkiye de diplomasisiyle ve iç siyasi iklimiyle böyle bir gelişmeyi teşvik etmeli, PKK’nın tecrit edilmesinin yollarını bulabilmelidir.
Paylaş