Paylaş
SURİYE krizine Rusya’nın da savaş uçaklarıyla katılması Türkiye’nin durumunu büsbütün zorlaştırdı. İki açıdan daha sıkıntılı bir döneme giriyoruz diye endişeliyim.
Sadece göçmen sorunu değil. İki vahim gelişme var:
-Türkiye’nin tehdit olarak gördüğü ve amansız bir mücadeleye girdiği Esad rejimi güçleniyor; İran ve Rusya fiilen krize müdahale ettiler. Rusya Türkiye’nin burnunun dibindeki Ceble’de yeni bir hava üssü kuruyor...
-PYD’nin durumu gittikçe güçleniyor. Amerika PYD’yi terör örgütü olarak görmediğini ve desteklediğini açıklamıştı, şimdi Rusya da PYD’yi desteklemeye başladı.
RUSYA’NIN MÜDAHALESİ
Rusya’nın ve İran’ın Esad’ı desteklediği baştan beri biliniyor. İki aydır Rus Antonov uçakları Suriye’ye silah ve mühimmat yığıyor. Rus donanması da Suriye’deki Rus üssü Tartus limanı’nda bekliyor.
Son olarak Rusya “IŞİD’e karşı mücadele” adı altında fiilen savaşın içindedir, en az iki defa Türk sınırını ihlal etti. Bu ihlallerin “yanılma”dan ziyade “bilinçli” olduğu konusunda ciddi şüpheler var. Dün de Suriye’deki SA füzeleri Türk F-16’larını taciz etti.
Bunlar hep gözdağı...
Rus uçakları sadece IŞİD mevzilerini değil, Esad’la savaşan muhalif güçleri de bombalıyor!
RUSYA VE PYD
Rusya Cumhurbaşkanı Putin’in 28 Eylül’de BM’deki konuşmasında “IŞİD’le sadece Esad ve Kürtler savaşıyor” diyerek PYD’ye siyasi destek vermesi çok önemli bir işaretti.
PYD sözcüsü Dibo, Putin’e teşekkür etti, “Rus Dışişleri’nden PYD’ye Moskova’da büro açması için teklif aldıklarını, Moskova’da temsilcilik kuracaklarını” açıkladı. (2 Ekim)
Bu tabloyu yorumlamaya gerek var mı?
Amerika’nın da PYD’yi desteklediği biliniyor.
Görülüyor ki, Türkiye Suriye politikasında yalnızdır, sadece kısmı politikalarda beraber hareket ettiği ülkeler vardır.
Suriye ve Mısır krizlerinde prensibi doğru olan politikaları, iktidarın miting meydanlarının hamaset diliyle yürütmesi Türkiye’ye hiç fayda sağlamadı, Batı’da ve Doğu’da bir müttefik kazandırmadı... Geldiğimiz nokta ortada.
NATO VE RUS GAZI
Rusya artık savaş uçaklarıyla Suriye’de!... Başbakan Davutoğlu, Rusya’nın hareketlerini diplomatik dille eleştiriyor:
“Rusya ile herhangi bir gerilim istemeyiz ama dikkat etmesini beklemek en büyük komşuluk hakkımızdır... Bu bir Türk-Rus krizi değildir, olmamalıdır da... NATO krizine dönüşmesini de istemeyiz.”
Cumhurbaşkanı ise sert bir dil kullanıyor:
“Sabredemeyiz, çok şey kaybedersiniz... Arzu etmediğimiz adımlar atılmaktadır. Bunu kabul etmek Türkiye’ye yakışmaz. NATO’nun da prensipleri dışındadır. Nitekim NATO buna cevap verdi.”
Dün Rus doğalgaz şirketi Gazprom’un Başkan Yardımcısı Alexander Medvedev, “Türk Akımı projesinin ilk hattının faaliyete geçmesini 2017 sonuna erteleyebileceklerini” açıkladı.
Reuters da Türkiye’nin Rusya’ya nasıl enerji bağımlısı olduğuna dair uzun bir bülten geçti! Bu alanda NATO’nun yapacağı bir şey yok...
DİPLOMASİ SANATI
Ortadoğu’da sınırları sarsan genel deprem, büyük nüfus hareketleri, terör örgütleri ve Kürt milliyetçiliğinin etkileri gibi birçok sebepten, Türkiye fevkalade kritik bir süreçten geçiyor.
Türkiye dış politikasını maharetle ve diplomatik zekâ ile yürütmek, ittifaklarını güçlendirmek, ‘karşı taraf’ı güç gösterisine sevk edecek üsluplardan sakınmak zorundadır.
Türkiye elbette güçlüdür ve fakat gücünün kaldıracağından fazlasını yüklenmemelidir.
Türkiye iç barışı güçlendirmeli, ekonomisini geliştirmeli, dış ilişkilerini güçlendirmelidir.
Belli ki bir koltukta birkaç karpuz taşımak zorundayız. İşte “diplomasi” diye buna diyorlar.
NOT: Nobel Ödülü’nü kazanan ikinci Türk Prof. Dr. Aziz Sancar’ı yürekten kutluyorum, alkışlıyorum.
Paylaş