Süreç nereye?

BAŞBAKAN Erdoğan, “Türkiye’deki teröristler sınırdan ikinci bir ülkeye gittiği anda bu süreç fiilen başlamış demektir” diyor. Bunu sürecin başlamasının şartı kabul etmek, elbette isabetlidir. Ülkede terör tehdidi sürerken, görüşmeler devam ettirilemez.

Haberin Devamı

Fakat PKK militanları gidip nerede üslenecekler?! Suriye’ye gidip orada yeni bir Kandil mi yaratacaklar?! Yoksa Kuzey Irak’a gidip Kandil’deki silahlı gücü takviye mi edecekler?!

Bu basit sorular, sürecin ne kadar karmaşık ve zor olduğunu gösteriyor.

Süreç hakkında şüpheler

Başbakan, sıranın Kandil ve Mahmur’un boşaltılmasına geleceğini, “bunu Kuzey Irak yönetimi ile çözmemiz gerekeceğini” söylüyor. Fakat sayıları 4-5 bin olarak ifade edilen militanlar Kuzey Irak’ta nasıl ve hangi güç tarafından kontrol edilecektir? Silahlarını kim, hangi güç toplayacaktır? Bu militanlar buharlaşmayacağına göre ne olacaklardır? 4-5 bin militanın Kuzey Irak’ta dernek gibi tabelalar altında örgütlenmesi ne gibi sonuçlar doğurur?...

Daha önemlisi, otuz yıldır kan döken, buna göre hiyerarşik ve mafyöz yapıları bulunan örgüt, neyin karşılığında silah bırakacaktır?! Sırf Öcalan emretti diye mi?

Haberin Devamı

Geçmişi tekrarlamak!

Madem böyle şüpheli tarafları var, hükümet “süreç”ten vaz mı geçsin? Böyle bir şey, geçmiş otuz yıla geri dönülmesi, yeniden binlerce gencin ölmesi demek olur!
Çözüm de getirmez, zira kanlı çatışmalar etnik milliyetçi duyguları körüklüyor. İşte, otuz yılda otuz bin militan öldürüldüğü halde, PKK militan sıkıntısı çekmiyor!

Bu otuz yılda geniş bir taban da kazandı. Dahası “taş atan çocuklar” nesli geliyor...

Halbuki, Kürtlerin kültürel taleplerine geçmişte anlayışla davranılsaydı sorunun bu boyutlara gelmeyeceğini Org. Aytaç Yalman da söyledi. Musa Anter kuşağından ılımlı Kürt milliyetçisi Canip Yıldırım, baskıların Kürtçülüğü nasıl körüklediğini anılarında örnek olaylarla anlatır, hatta “Yumuşak davransaydılar Kürt meselesi ölebilirdi” diye belirtir. (Orhan Miroğlu, Canip Yıldırım’la Söyleşi, sf. 45)

Geçmişi tekrar ederek Kürtçülüğü yeniden körüklemenin anlamı nedir?

Öcalan’ın konumu

Benzer Üçüncü Dünya toplumlarında olduğu gibi Kürt hareketinde de Öcalan totaliter bir “kült” haline gelmiştir. Emrine karşı çıkılması o camiada kolay değildir.
İmralı’da BDP’lilere söylediği şu sözler, şimdilerde Öcalan’ı motive eden psikolojiyi yansıtıyor:

“Yaşlanıyorum, ölmeden barışı görmek isterim.”

Bu bir barış meleğinin sözleri değildir, “kült psikolojisi”nin ömrünü hapishanede tüketmeden yeni bir işlev kazanma içgüdüsünün dışa vurumudur.

Elbette Türkiye çözüm için bundan yararlanmalı, silahsızlanma için Öcalan’ı siyaseten teşvik etmelidir. Yapılan da budur.

Haberin Devamı

Silah yerine demokrasi

Türkiye’nin önünde tek yol var. Geniş, sağ ve sol kulvarları bulunan, çok virajlı, kasisli ama tek bir yol... Etnik ayrışmayı ve militarizmi körükleyen çatışmayı sona erdirmek... Sosyolojik olarak yok edilmesi mümkün olmayan Kürt milliyetçiliğini demokrasi alanına çekmek...

Dünyada da böyle yapılıyor.

Kardeşim Prof. Ümit Özdağ’ın belirttiği gibi o durumda da Kürt milliyetçiliği bitmeyecektir. Fakat ateşinin düşmesi ve silahın körüklediği duygular yerine, zamanla ekonomik ve sosyal faktörlerin daha etkili hale gelmesi mümkün olacaktır. Çok iç içe geçmiş iki toplum olduğumuz için, bu faktörlerin uzun vadede sosyal entegrasyon yönünde işlev görmesi daha güçlü ihtimaldir. Bugün radikal Kürt siyasetçileri bile “Ayrılmak istemiyoruz” diyorlarsa bu, devletten korktukları için değil, kendi tabanlarında geniş bir kesimden görecekleri tepkiden çekindikleri içindir.

Uygulamada eleştirilerim olacaktır, fakat bu gerekçelerle ben prensip itibariyle süreci destekliyorum.

Yazarın Tüm Yazıları