Seviyesizlik

SİYASET ve medya dili hiç bu kadar seviye kaybetmemişti.

Haberin Devamı

Elbette siyasette ve medyada hâlâ seviyesini koruyan, hatta yükseltmeye çalışanlar var. İktidarı destekleyen veya eleştiren bütün seviyeli kalem ve söz erbabını tenzih ederim.

 

Seviyeyi ayağa düşürenler; farklı görüş ve duruşlara karşı yeniçeriliğin “Söyletmen vurun!” zihniyetiyle ve sokak ağzıyla saldıranlardır.


Yayın hayatına dün giren Karar gazetesinde Mustafa Karaalioğlu’nun “Seviyesizlikten daha büyük meselemiz yok” başlıklı yazısını okuduğumda, çok haklı dedim.

 

Şu satırlarının da altını çizdim:


“Lümpen bir lisanla haykıran feodal dayanışma sistemi, ahlaki standartların üzerine karabasan gibi çöküyor.”


Gerçekten, “lümpen” ve “feodal” vasıflarının karması bir seviyesizlik!

 

Haberin Devamı


SÖYLETMEN VURUN!

 


Tarihimizdeki önemli sorunlardan biridir: Yeniçeriliğin bozulma devrindeki “söyletmen vurun” zihniyeti.


Yeniçeriler “Söyletmen urun!” derlerdi.


Kızdıkları kişiler konuşmadan yok edilmeliydi. Ne diyecekti? Belki de faydalı fikirleri vardı, bir dinlemek gerekmez miydi?


Hayır, “Söyletmen, vurun!”


Yeniçeriliğin bu zihniyeti tarihimizde nice akıllı, bilgili başları uçurdu. Nice doğru fikri ya da haklı uyarıyı susturdu. Gerçekten her susturuş, bir beyne kelepçe takılmasıdır.

 


GİDİŞ İYİ DEĞİL

 


Sadece yeniçeriler mi?


Prof. Ahmet Yaşar Ocak’ın “Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler” adlı sahasında klasikleşmiş eserini okudunuz mu?

 

“Zındık” ya da “mülhid” suçlamasıyla bazen yargılayarak bazen siyaseten katl yoluyla idam edilenleri anlatır.


Prof. Ocak kitabında Molla Lütfi’nin bu suçlamayla idam edilmesini etraflıca anlatır. II. Bayezid de istemeye istemeye bu idamı onaylamıştı.


Susturarak imanı ve devleti koruduklarını sanmışlardı.

 

Haberin Devamı

Fakat bugün “seviyeli” İslamcı İsmail Kaplan, Molla Lütfi’nin idamını eleştiriyor. Zamanımızda nasıl bir bağnazlığın ortaya çıktığını da şu satırlarla tasvir ediyor:


“Gün geçmiyor ki, ilmine saygı duyduğumuz, hocalığını takdir ettiğimiz bazı isimler birbirlerini ‘cımbızla’ tekfir etmesinler. Allah sonumuzu hayretsin, lakin bu gidiş hiç iyi değil.” (Yeni Şafak, 17 Şubat 2015)

 


KAN DAMLAYAN KALEMLER

 


Sayın Bülent Arınç’ın “kan damlayan kalemler” diye nitelediği saldırganlık da seviyesizliğin öfkeyle bulamacı değil midir?


Psikoloji ve tarz bu olunca da dini açıdan “birbirini cımbızla tekfir edenler”in zuhuru sürpriz mi?


Sakin ve müzakereci ortamlarda açık fikirlilik geçerli olur. Baskı, öfke ve çatışma ortamlarında bağnazlık ve söyletmen vurun zihniyeti öne geçiyor.

 

Haberin Devamı

Bugün Anayasa Mahkemesi’ne yapılan hücumlarda da aynı seviyesizlik ve öfke görülüyor.

 

“Kan damlayan kalemler”den bir tek örnek verebilir misiniz, AYM’nin kararlarını içtihatlarla eleştiren!


Hayır, sadece karalıyorlar.

 


DURUP DÜŞÜNMEK

 

 
Anayasa Mahkemesi’ne öyle seviyesiz ve öfkeli bir dille saldırılıyor ki, “yeni düzenleme” haberlerini endişeyle izliyorum; Türkiye hukuk devleti ilkesinden büsbütün uzaklaştırılacak mı diye.

 

Batı dünyası aptal mı?

 

Niye yargı bağımsızlığına ve ifade özgürlüğüne çok büyük değer veriyorlar? Biz aynı özgürlüklere layık değil miyiz?


Tarih herkese gösteriyor ki, bağımsız ve tarafsız yargı olmazsa toplumda huzur kalmaz.

 

Fikir ve ifade hürriyeti kısıtlanırsa fikirler seviyesizleşir, ilerleme olmaz.

Haberin Devamı


Gidişatın iyi olmadığını fark eden bazı muhafazakâr kalemlerin bulunması yetersiz de olsa ümit verici.

 

Dilerim, “söyletmen vurun” zihniyetini bırakıp “Durup bir düşünelim, nerelerde hata yaptık, nasıl düzeltebiliriz?” diye kendimizi sorgulayalım.

Yazarın Tüm Yazıları