Paylaş
PYD mevzilerini topçu atışlarıyla daha yoğun bir şekilde vurabilir ama kara harekâtıyla Suriye topraklarında savaşa girmesi düşünülemez.
Özel bir bilgiye değil akla dayanarak söylüyorum bunu.
Bir savaşla neyi korumak isteyeceksek savaşın tahribatı ondan daha ağır olacaktır, yöneticilerimiz de elbette bunun bilincinde.
İKİ BÜYÜK TEHDİT
Suriye sorununda Türkiye’nin karşılaştığı iki büyük tehlike vardır.
-Biri, PYD’nin güney sınırlarımızda Putin ve Esad’ın desteğiyle Türkiye’ye düşman bir coğrafya yaratmakta olmasıdır; PKK coğrafyasıdır bu.
ABD de IŞİD’e karşı PYD’yi müttefik görüyor.
-İkincisi, Suriye’de Rusya’nın silahlı güç olarak hâkim vaziyete gelmesi ve Türkiye’yi tehdit etmesidir. Rus desteği olmasa sırf İran’ın desteğiyle Esad rejimi içsavaşı beş yıl sürdüremezdi.
Türkiye, iktidarın umduğunun aksine Arap dünyasında da kayda değer bir desteğe sahip değildir. Arap Birliği, Kandil’e karşı yaptığı operasyonlardan dolayı Türkiye’yi suçladı. (4 Ağustos 2015)
Hazin bir “onurlu yalnızlık” tablosu!
RUS İMPARATORLUĞU
İki yıl önce Foreign Policy dergisinde Mark Galeotti ve Andrew Bowen’in bir yazısı yayınlanmıştı. Putin 1999’da iktidara geldiğinde Rus vatanseverliğini vurgulayan fakat rasyonel ve pragmatik bir politika izliyor, Batı ile işbirliğine önem veriyordu. Bir Batılı gibi “Devletin bir ideolojiyi desteklemesi halinde entelektüel ve ruhani özgürlüklere yer kalmayacağını, bunun siyasi özgürlükleri yok edeceğini” söylüyordu!
Yazıda Putin’in güçlendikçe Rus milliyetçiliğine ve imparatorluk siyasetine yöneldiği anlatılıyor. Rus elitlerinin dünyaya açık olmalarını eleştiren, Kiliseyi yücelten, “Rusların coğrafyasını” vurgulayan bir Putin... Ukrayna’yı işgali ve Kırım’ı ilhakı bu yönelişinin sonuçlarıydı.
2015’te de Suriye’yi “işgal” etmesi tabii.
Rusya’nın petrol türevleri dahil enerji ihracatından gelirinin 2013’te 355 milyar dolara çıktığını hatırlarsak, nasıl bir güç tutkusuna kapıldığı anlaşılır. Bunun önemli bir bölümünü “askeri modernizasyon”a ayırmıştı.
SAVAŞ İSTEYEN KİM?
Petrol ve gaz fiyatları düştüğü halde Putin imparatorluk siyasetini sürdürüyor; refah ve demokrasi alışkanlığı olmayan Rus halkı da bunu destekliyor.
Rusya Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Konstantin Kosaçov’un şu sözlerine bakın:
“Rusya son aylarda silahlarının gücünü Suriye’de kanıtladı ve gerektiğinde onları kullanmaktan çekinmeyeceğini herkese gösterdi.”
Kosaçov, Suriye konusunda Türkiye’yi tehdit etmek için bu sözleri dün söyledi. “Silahların gücü” vurgusu, Putinizmin bir özetidir.
İngiltere Dışişleri Bakanı Philip Hammond’un söylediği gibi “Bu gezegende bir telefonla Suriye’deki içsavaşa son verecek tek bir kişi, Vladimir Putin’dir.”
Doğru fakat Putin niye savaşı durdurmuyor? Suriye’de niye hâlâ insanlar ölüyor? Niye hâlâ milyonlarca göçmen feci şekilde perişan?...
Çünkü Putin “silahların gücü” ile Suriye’de hâkimiyet kuruyor! PYD ile Türkiye’yi, göçmen dalgalarıyla Avrupa’yı da vuruyor.
Başbakan’ın sözlerinden anlıyoruz ki, bu vahim tabloyu idrak eden tek Batılı lider Merkel’dir.
Rusya Türkiye’yi savaş yanlısı gibi göstermeye çalışıyor, kendisinin “silahların gücüne” dayalı emperyalizmini örtmek için.
Türkiye elbette savaşa girmeyecektir fakat Batı’da itibarını artıracak reformlarla ittifak etkinliğini artırmalıdır. Ortadoğu’da İsrail ve Mısır gibi ülkelerle de ilişkilerini düzeltmelidir, zira hiçbir ‘dava’ Türkiye’nin güvenliğinden önemli olamaz.
Paylaş