Paylaş
“Popülist, yabancı düşmanı ve ırkçı söylemler insanların kaybolmuşluk duygusuna hitap ediyor ve dar görüşlü politikacılar bu duyguları sömürüyor. Ancak bu kısa vadeli siyasi kazanımlar uzun vadede dünyayı daha güvensiz ve kaotik hale getirecek.”
Kalın’ın daha önceki bir yazısından aldığım şu satırlar “popülizm”in temelindeki zihniyeti tanımlıyor:
“Karmaşık sorunları tek bir nedene indirgemek ve bir grup insanı yaftalamak kısa vadeli siyasi kazançlar getirebilir, ancak uzun vadeli çözümler sunmaz.”
Çok doğru, temel zihniyet problemi, karmaşık sorunları tek sebebe bağlamak...
Sayın Kalın bu yazılarında haklı olarak Batılı politikacıları eleştiriyor fakat bizde de çok yaygın olduğu besbellidir.
BİLGİSİZLİĞİN HÂKİMİYETİ
Popülizm çağın sorunu haline geldiği için bir süredir ben de “popülizm”i eleştiriyorum.
Ünlü Foreign Affairs dergisinde Tom Nichols’un “Amerika uzmanlık bilgilerine inancı nasıl kaybetti” başlıklı bir yazısı çıktı.
Altı Amerikalı’dan sadece birinin haritada Ukrayna’yı gösterebildiğini, hatta bir kısmının Ukrayna’yı Latin Amerika’da falan zannettiğini yazıyor. “Amerika Ukrayna sorununa müdahale etsin mi?” sorusuna ateşli bir heyecanla “Müdahale etsin!” diyenler en bilgisiz olanlar.
“Amerika Agrabah’a müdahale etsin mi?” diye sorulduğunda, Trump’ın seçmenlerinin üçte biri heyecanla “Evet!” diyor. Demokratlarda bu oran yüzde 19’a iniyor.
Halbuki yeryüzünde “Agrabah” diye bir yer yok!
Tom Nichols yazısında “demokrasiden idiokrasiye” yani bilgisizliğin hâkimiyetine gidiş olduğunu söylüyor.
Bu, “post truth” (gerçek ötesi) denilen karanlığın başka bir tezahürüdür.
COŞKU MU, BİLGİ Mİ?
Trump’ın seçmenlerinde bu eğilimler daha yaygın olduğuna göre, “Büyük Amerika” duygusuyla veya imparatorluk algısının körüklediği güç duygusuyla oraya buraya “müdahale”den coşku duyduklarını düşünebiliriz.
1912 yılında tüm Rumeli’yi, 150 bin kilometrekare toprağı, 5 milyon nüfusu ve Ege adalarını kaybettiğimiz Balkan Harbi’ne “Ordu Sofya’ya” sloganlarıyla girmedik miydi?!
Halbuki Bulgar ordusu Çatalca’ya kadar gelecekti.
Fakat hâlâ adaları Lozan’da kaybettiğimizi sananlar ve bu söylendiğinde coşkuyla alkışlayanlar az değil... Popülist söylem oy da getiriyor muhtemelen.
Balkan felaketinden ders çıkaran Milli Mücadele liderleri, çok şükür ki duracakları yeri bildiler de güçlükle kurtardıkları Türkiye’yi yeni bir ateşin içine atmadılar. İnkılapçı Mustafa Kemal de muhafazakâr Karabekir de.
Popülist coşkuların aksine, bilgi, tecrübe ne kadar önemli, değil mi?
DEMOKRASİYE DÖNÜŞ
Fakat küreselleşmenin yarattığı uçsuz bucaksız dünyadaki boşluk ya da yalnızlık duyguları yabancı düşmanlığını ve komplo korkusunu körüklüyor.
Bu duygulara kapılmış olarak bakınca “araştırma, bilgi, akıl, uzmanlık, hukuk” gibi modern medeniyetin temel kavramları önemini kaybediyor.
Bu, yeni bir sorundur. Eski pozitivizmin “ilerici, gerici” kalıplarıyla anlaşılamaz.
Laikliğin ve rasyonalizmin beşiği olan Fransa Avrupa’da popülist aşırılığın en güçlü olduğu ülkedir. Avrupa ülkelerinde küreselleşmeden, göçten, güvensizlikten ürken kitlelerin duygusal tepkileri popülist lider ve partileri güçlendiriyor.
Korkarım, ancak büyük sorunlar yaşandıktan sonra popülizmin çıkmaz sokak olduğu görülecektir.
Küreselleşmeden doğan sorunların çözümü yeniden uzmanlık bilgilerinde aranacaktır. Klasik demokrasinin özgürlük ve müzakere platformlarında çözümler üretilebilecektir.
Paylaş