Paylaş
Yönetmen Joseph Ruben’in filmi.
Konusu, Birinci Dünya Savaşı sırasında Ermeni isyanıyla bir dönüm noktası haline gelen Van’da bir Osmanlı subayı ile Amerikalı hemşire arasındaki aşkın hikâyesi...
Irkçılık karşıtı insaniyetçi Amerikalı genç hemşire Lilly (Hera Hilmar) ile Osmanlı Subayı İsmail (Michiel Huisman) arasında geçen tutkulu bir aşkın etrafında Türk-Ermeni çatışmalarını ve Van’ın Ruslar tarafından işgalini anlatıyor. Filmde üçüncü karakter Amerikalı doktor Jude (Josh Hartnett), Lilly’ye âşıktır, İsmail’le çatışmaktadır.
‘ORTAK ACI’
Biz filmi beğendik. Tavsiye de ederim. Amerika’da böyle bir filmin yapılmış olmasını ise önemli buluyorum.
Bir filmi beğenip beğenmemenin ötesinde, kalitesini merak ettiğimde ben Atilla Dorsay’a bakarım. Dorsay t24 sitesinde şu değerlendirmeyi yazdı:
“Film ana işlevi olan bu tutkuyu gayet iyi işliyor. Doktoru oynayan Josh Hartnett’in dışında tanımadığımız genç oyuncular rollerine iyi asılıyorlar.
Kendi adıma İsmail ve Lillie’yi, yani Michail Huisman (ki kendisi ünlü Game of Thrones disizinden müdevver) ve Hena Hilmar’ı çok beğendim.”
Film bittiğinde ben de eşim Tülin de çok duygulanmıştık.
Ben belgeselini de yaptığım Van isyanı hakkındaki tarihi bilgilerime dayalı olarak filmi izledim.
Özellikle filmde karşılıklı kırımların “ortak acı” olarak nitelenmesi çok isabetlidir. Ziya Gökalp de olayların soykırım değil “mukatele” (karşılıklı kırım) olduğunu söylemişti Divan-ı Harp huzurunda.
Benim 2009’da yayımlanan belgesel ve kitabımın da adı “Ortak Acı”dır.
TARİHTE VAN İSYANI
Mart 1915’teki büyük Van isyanı tarihin akışında gerçekten bir dönüm noktasıdır. Osmanlı yönetiminde tehcir fikri Van isyanı üzerine ortaya çıkmıştı.
Şu satırları Amerikalı tarihçi Justin McCarthy’den aktarıyorum:
“Van’ın Müslümanları, herhangi bir direniş örgütlemeye imkân bulamadan etkin biçimde yok edilmişlerdi. Van’da İslam’la ilgili ne varsa yakılıp yıkıldı, çok eski zamanlardan kalma üç yapı dışında bütün camiler ateşe verildi.”
Van isyanı ve yaşanan bu feci olaylar Osmanlı ordusunun Sarıkamış’ta yaşadığı felaketin ardından ve Çanakkale’de kan gövdeyi götürürken meydana geliyordu. Bu isyanla birlikte Rus ordusu Van’ı işgal etti, Doğu Anadolu’daki Rus işgalleri başladı. Osmanlı da kademeli olarak tehcir kararı aldı.
İşte filmde Yüzbaşı İsmail ile hemşire Lillie arasındaki tutkulu aşk böyle bir tarih diliminde ve Van’daki Amerikalı misyonerlerin hastanesinde geçiyor.
İKİ FİLM
Amerika’da Ermeni görüşlerine uygun “Vaat” (The Promise) filmi ile “Osmanlı Subayı” gerçekten çok farklı. Ben ‘The Promise’i görmedim.
NYT gazetesi bu iki film üzerinden Türk ve Ermeni görüşlerinin çarpıştığını yazdı. “Osmanlı Subayı” filmini “tarih anlatımında Türkiye’nin kontrol arayışı” olarak niteledi.
Tarih konusunda görüş farklarının olması tabiidir.
Fakat durup dururken “Türkler Ermenileri tehcir etti” şeklindeki propaganda karşısında, “Osmanlı Subayı” filmi, Batı kamuoyunun hiç bilmediği olayları beyazperdeye getiriyor.
“Vaat” deyince şunu mutlaka yazmalıyım: Rusya Ermenileri isyana teşvik etmek için Sivas’a kadar Doğu Anadolu’yu Ermenilere “vaat” etmişti. Güçsüz Osmanlı Şubat 1914’te bu yönde ‘reform’ yapmak için Yeniköy Anlaşması’na imza atmıştı!
Sonra?... 1915’te gizli Sykes-Picot Anlaşması’yla İngiltere, Fransa ve Rusya, Osmanlı topraklarını paylaşırken Rusya Doğu Anadolu’yu kendine ayıracaktı; gizli görüşmelerinde Ermeni kelimesini ağzına bile almayacaktı!
Paylaş