Paylaş
Halbuki 1950’lerden 1970’lerin sonuna kadar bütün ana akım partilerinde milletvekili adayları taban tarafından önseçimle belirlenirdi.
Bugün ise parti içi demokrasinin en önemli göstergesi olan önseçim, sadece CHP’de yapılıyor. Bu partide artık fonksiyon gösteremeyen bazı eski şöhretlerin kaybetmesi ve genç isimlerin öne çıkması yenilenme isteğinin bir ifadesidir. Başarılı çıkan kadın adayları da özellikle kutlamak gerekir.
Son sözü parti tabanı söylediği için kimsenin kimseye küsecek hali yok.
AKTİF GRUPLAR
CHP’deki önseçimlerde bazı adayların belediye imkânlarını kullandığı, bazı adayların da Alevi derneklerinin desteğiyle kazandığı yolunda haberler var.
Önseçimlerde aktif grupların partilerin genel tabanlarından farklı sonuçlar alması mümkündür. Bu, gelişmiş demokrasilerde de görülür. Hemşerilik, mezhep, dini cemaatler, sendikalar, diğer aktif gruplar önseçimleri etkileyebilir. Bunu büyük bir problem saymamak gerekir. Zira:
. Aktif gruplar belirli yerlerde etkili olsa bile ülke genelinde etkili olamazlar. Belirli yerlerde sonuç almakla Meclis’te temsil edilmiş olurlar, bu da iyidir.
. Genel merkezler kontenjan uygulamasıyla partinin genel dengesini koruyabilirler. Seçmen tabanı olmayan değerli isimleri de bu yolla Meclis’e taşıyabilirler.
KUVVETLER AYRILIĞI
Sistemlerin demokratik olmasının bir şartı hür seçimlerdir, öbür şartı kuvvetler ayrılığıdır.
Yargı bağımsızlığı genelde bilinmektedir. Fakat yasama ve yürütme erkleri nasıl “ayrı” olur?
Amerika’da Texas’tan kimin senatör seçileceği konusunda Obama’nın zerre kadar rolü olamaz. Hem eyalet sistemi vardır hem liberal siyasi kültür sebebiyle Amerika’da partiler gevşek yapılıdır. Bizdeki gibi kuvvetli parti bürokrasisi ve parti liderliği yoktur.
Ünlü siyaset bilimci Maurice Duverger’nin elli yıl önce yazdığı gibi, “lider” ve “parti disiplini” kültürlerinin güçlü olduğu Latin Amerika’da, başkanlık sistemi erklerin tek elde toplanmasıyla “caudillisimo” (şefçilik) denilen kişisel diktatörlüklere yol açmıştı.
PARLAMENTER SİSTEMDE
Parlamenter sistemde ise kuvvetler ayrılığı önseçimle ve taban temsilini güçlendiren seçim sistemleriyle gerçekleşir. Bugün bizde hem seçim kanunu hem adayların yukarıdan belirlenmesi, kuvvetler ayrılığı ilkesini hayli zedelemektedir.
Bu mesele tabii bilhassa iktidarlar bakımından önemlidir. AK Parti’nin 2002 tarihli programında “kuvvetler ayrılığı” vurgulanarak şu ilkelere yer verilmişti:
“Milletvekili aday yoklamalarında bütün üyelerin katılımı ile önseçim yapılması önceliğimizdir... Parti içi demokratik yarış, serbest rekabet ortamında yapılacaktır.” (Madde 2.2)
Yürürlükte olan bu maddeler fiilen hâlâ askıdadır. Halbuki...
İsmet Paşa ve Menderes’in partilerinde vekiller önseçimle belirlenirdi. İki partide de tabandan gelen ılımlıların ağırlığı vardı. Fakat kutuplaşma keskinleştikçe iki tarafta da ılımlılar güç kaybetti; cengâverler öne geçti... Sonunda süngü demokrasiyi katletti.
Partilerde tabandan seçilmenin ve ılımlıların önemini görmek isteyenlere, Menderes’in ulaştırma bakanlarından merhum Rıfkı Salim Burçak’ın 900 sayfalık “On Yılın Anıları” adlı kitabını tavsiye ederim.
NOT: Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz, bu satırlar yazılırken hâlâ teröristlerin rehinesi durumundaydı. Adalet Sarayı’nda yaşanan korkunç bir güvenlik skandalıdır. Bu barbarca eylemi şiddetle kınıyorum. Gece hayatını kaybeden Şehit Savcı’ya Allah’tan rahmet diliyorum.
Paylaş