Paylaş
Bizim Anayasa Mahkemesi aylarca bekletip karar vermekten çekinirken, AİHM basın hürriyetiyle ilgili davalara öncelikle bakmak için tüzüğünü değiştirdi!
Çağımızda basın hürriyeti böylesine önemli.
AİHM ve gelişmiş demokrasiler basın hürriyeti konusunda niye bu kadar titiz?
Bunu anlamadan çağımızın gelişme dinamiklerini ve çağımızda denetimin ne kadar önemli olduğunu anlayamayız. Böyle olunca da toplumların gelişme dinamikleri zayıflar, denetim eksikliğinin yol açtığı bütün sorunlar gittikçe büyür.
NİYE BU KADAR ÖNEMLİ?
Önce AİHM’nin otuz yıllık şu içtihadına bakalım:
“Demokratik bir sistemde, kamu gücünü elinde bulunduranların yetkilerini hukuki sınırlar içinde kullanmalarını sağlamak açısından basın ve kamuoyu denetimi en az idari ve yargısal denetim kadar etkili bir rol oynamakta ve önem taşımaktadır. Halk adına kamunun gözcülüğünü yapan basının işlevini yerine getirebilmesi özgür olmasına bağlı olduğundan basın özgürlüğü, herkes için geçerli ve yaşamsal bir özgürlüktür.”
AİHM otuz yıl önceki “Lingens/Avusturya” kararından beri sürekli olarak bu içtihadı uyguluyor.
Demek ki, basın hürriyetinin öncelikli olmasındaki hikmet “en az idari ve yargısal denetim kadar etkili bir rol oynaması ve önem taşıması”dır.
Denetim istemeyenler de aynı sebepten öncelikle basın hürriyetini daraltıyor.
Haksızlığın ve usulsüzlüğün ortaya çıkarılıp kamuoyuna duyurulması bir “denetim” olduğu gibi, farklı görüş ve politikaların halka iletilmesi de bir “denetim”dir.
Onun için fikir ve ifade özgürlüğü gazetecilerin imtiyazı değil, halkın hakkıdır.
TEK FİKİRLİ TOPLUM
Zbigniew Brzezinski “Büyük Çöküş” adlı kitabında komünist sistemin çöküş sebeplerini anlatırken, Sovyet sosyoloğu Yevgeni Afanasylev’in sözlerini aktarır, özetle:
“Sovyet toplumu ‘gönüllü’ bir izolasyonda yaşadı. Max Weber veya Durkheim’le ya da Freud, Toynbee ve Spenglerle ilgilenmedik. Bunlar sadece isimler değildir, arkalarında fikir sistemleri vardır. Bir toplum böyle fikir sistemleriyle tanışmazsa 20. yüzyılın gerisine düşer.”
Dikkat “izolasyon” yani tek fikirlilik...
Sovyetler’de değişik görüşlerin ifade edilmesi, yaratıcı düşüncelerin ortaya çıkması, yönetimlerin denetlenmesi engellendi, sonunda çöktü.
Hem de muazzam silahlarına ve çok sayıdaki “Sovyet Bilimler Akademisi” türü kurumlara rağmen.
Sovyetler tabii uç bir örnek ama çok öğretici bir tecrübe.
GAZETECİ DAVALARI
Elbette hiçbir toplumda geniş kitleler büyük felsefi ve siyasi sistemlerle ilgilenmez. Aydınlar, akademisyenler, beyaz yakalılar ilgilenir. Farklı fikirler onlar arasında gelişir. Onların “ifade” ettiği fikirler, halkın çeşitli kesimlerinin ihtiyacına, hassasiyetine denk düşer, bu yolla fikirler kitlelere yayılır.
Onun için bir aşamada kitleleri ilgilendirmeyen özgürlükler ve yasaklar, uzun vadede o kitleler için de hayati derecede önemlidir.
Gelişmiş demokrasilerde fikir ve ifade hürriyetine böylesine önem verilmesi, sadece felsefi bir tercih değildir... Özgürlüklerin yararları da tarih boyunca görülmüştür.
İşte AİHM sadece “yaşam hakkı ve sağlık riski” olan başvurulara öncelik veriyordu, artık basın hürriyetiyle ilgili davalara da öncelik verecek.
Zaten Şahin Alpay, Nazlı Ilıcak, Ahmet ve Mehmet Altan gibi gazetecilerin başvurusunu kabul etmişti. Belli ki arkası gelecek.
Bakalım bizim AYM de kıpırdayıp benzer bir tüzük değişikliği yapacak mı?
Paylaş